Pakistanlılar, Kurban Bayramı’nı yeni bir başbakanla kutluyorlar. İmran Han, sevilen bir isim ve ünlü bir kriketçiydi. Fakat siyasetin spordan farklı yönleri vardır. Din, bazıları için kazanılan bir oyundur. İmran Han da liberal ve laik olmasına rağmen bu oyunu kazanmaya çalışıyor. İki çocuğunun annesi, eski eşi İngiliz bir Yahudi olan İmran Han, halka açık konuşmalarında, Batı’ya ve Batı modeline sert eleştirilerde bulundu. Başbakanlığa seçilmesiyle birlikte eski eşi ve çocuklarının hayatlarını tehlikeye atmamak için onlardan yemin törenine katılmamalarını istedi. Onunda hayatındaki her şeyin ilki Batılıydı. Oxford Üniversitesi’nden mezundu ve İngiliz kriket kulüplerinde oynadı.
Bununla birlikte, bazı üçüncü dünya ülkesi devlet başkanları gibi, onun da destekçileri, halkçı haberler ve görüntülerden alıntılar yapıyor. Bütçe açığını azaltmak istediğini söyleyerek, açılış törenindeki öğle yemeğini iptal etti ve hükümet yetkililerinin makam araçlarını satmaya söz verdi. Ortaya çıkan görüntü, İmran Han’a seçim vaatleriyle uyumlu, olumlu bir izlenim verdi. Bu görüntü ayrıca 10 yıl hapis cezasına çarptırılan eski Başbakan Navaz Şerif’in imajıyla da ters düşüyordu.
Öte yandan Pakistan önemli bir ülke olmaya devam ediyor. Endonezya’nın ardından en büyük Müslüman nüfusa, nükleer bir güce ve dünyanın sekizinci en büyük ordusuna sahip. Bölgesel olarak Suudi Arabistan ve İran, uluslararası düzeyde ise Çin ve ABD arasındaki şiddetli rekabeti dengelemesi önemli. Her ne kadar İmran Han’ın önceki ifadelerine dayanarak bu konu İran’a yakın olduğunu söyleyebilsek de, siyasileri iktidarın dışında yargılayamayız. Pakistan kim tarafından yönetilirse yönetilsin, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkisi köklü ve sağlam temeller üzerinedir. Başbakan Benazir Butto hakkında da İran’a yakın olduğunun söylendiğini unutmayalım. Ancak Butto, İran’a hiç boyun eğmedi. Suudi Arabistan ise, Müslüman dünyasının kalbi olmanın yanı sıra, Pakistanlıların kendi ülkeleri dışında nüfuslarının en yoğun olduğu yer. Bununla birlikte büyük bir ticari ilişkisi var. Pakistan’ın ABD ile özel bir ilişkisi olduğu da unutulmamalı. Başbakan’ın üstesinden gelemeyeceği ABD yaptırımlarının bir sonucu olarak, artık İran’la ilişki de bir seçenek değil.
Yeni Başbakan, yurt içine yönelik açıkladığı bazı düşüncelerden bağımsız olarak, Pakistan ile ilişkilerin daha da geliştirilmesinin yanı sıra Afganistan gibi bölgesel meselelerin çözümünde ve İran’ın, Pakistan da dahil olmak üzere bölgedeki müdahalelerini durdurmasına yönelik baskı uygulamada ona daha büyük roller verilmesi umuluyor.
Tüm bunların yanı sıra Pakistan’da devlet liderliği kavgası halen devam ediyor. Bu kavga, çoğunlukla ya mezarda ya da hapishanede bitiyor. Bu durumun, Pakistan’ın yurtdışındaki statüsünü zayıflattığına, yurt içini meşgul ettiğine ve ekonomik olarak tükettiğine hiç şüphe yok. İmran Han önceki başbakanlardan farklı bir imaja ve ülkesinin, Körfez’deki konumunu geliştirmek için bir fırsata sahip. Gerçek bir reform programı uygulayarak ödemelerin dengesini ve ekonomiyi iyileştirmeyi sağlayabilir. Körfez’deki müttefikleri gibi ülkelerle işbirliği içinde, karşılıklı olarak yararlı projeler hayata geçirebilir ve sürdürülebilir. Şuan İran bizi endişelendirmiyor. İran petrol üreten bir ülke olmasına rağmen, bu pazardan yeterince yararlanamıyor. Tahran yöneticileri, bugün bu meselelerle meşgul ve bundan sonrası daha da önemli. Bu değişen koşullarda, hali hazırda başlıca bölgesel güçlerin başında gelen Pakistan’ın, giderek daha da önemli bir rol oynaması gerekiyor. Pakistan’ın dış politikasını değiştirmesi bile İran üzerindeki baskıyı iki katına çıkarıyor. Bu durum, Pakistan’ın Ortadoğu ve Güney Asya’daki rolünü daha da önemli hale getirecek. Fakat dış politikasında böyle bir değişikliğe gitmese dahi bunun tersi bir rol oynayamayacaktır.