Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İngiltere, Fransa ve Almanya, ABD’nin ‘planları’na ayak uyduruyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Avrupa’nın büyük güçleri İngiltere, Almanya ve Fransa, ABD Başkanı Donald Trump’ın Esed rejiminin Duma’da kimyasal silah kullanması sebebiyle rejim güçlerine müdahale kararına destek olmak ve olası müdahale ile ilgili siyasi ve askeri seçenekleri tartışmak üzere harekete geçti. Londra, Paris ve Berlin kimyasal silah kullanımından rejimin sorumlu olduğunun altını çizdi.

İngiltere Başbakanı Theresa May, dün acil bir kabine toplantısı düzenledi. Toplantı, ülkesindeki ABD’nin Irak’a olan müdahalesinin etkisinde kalan bölünmelere rağmen İngiltere’nin Suriye’ye karşı herhangi bir Amerikan harekâtına destek olabileceği öngörüleri ile gerçekleşti.

ABD Başkanı Donald Trump ‘gelen’ füzeler konusunda uyarıp Fransa saldırıyı düşünürken gelen haberler May’in Beşşar Esed rejimini hedef alan müttefiklere katılmak için bakanlarının onayını almaya çalışacağını ortaya koydu. Parlamento Paskalya tatilinde olası bir operasyonu tartışmaya çağırılırken bazı vekiller Suriye’deki kördüğüm olmuş çekişmeye dâhil olma konusundaki kaygılarını dile getirdi. Öte yandan May, Şam yakınlarındaki Duma şehrinde Cumartesi günü kimyasal silahlarla gerçekleştirilen saldırı hakkında şöyle dedi: “Tüm işaretler Suriye rejiminin sorumlu olduğunu gösteriyor. Kimyasal silah kullanımı cezasız bırakılamaz. Sorumluları nasıl yargılayabileceğimizi yakın müttefiklerimizle araştıracağız.”

May, dün öğleden sonra bakanları ‘Suriye’deki olaylara koyulacak tepkiyi tartışmak için’ acil kabine toplantısına çağırdı. İngiltere gazeteleri, seyir füzeleri ile donanmış olan Kraliyet Donanması denizaltılarının olası bir çatışmaya katılmaya hazırlıklı hale getirildiğini yazdı. The Times ve Daily Telegraph gazeteleri, May hükümetinin ABD liderliğindeki bir operasyona katılmasının muhtemel olduğunu ifade etti. Bununla birlikte Pazartesiden önce meclise dönmeyecek olan vekillerin onaylarını almak üzere çağırılması beklenmiyor.

İngiltere hâlihazırda ABD öncülüğündeki koalisyonun bir parçası ve Irak ve Suriye’deki DEAŞ unsurlarının bulunduğu noktalara hava saldırısında bulunuyor. Ve bu saldırıların sayısı şu ana kadar 1700’ü aştı. 2014 yılı Eylül ayında Irak’a ve bundan bir yıl sonra Suriye’ye yönelik askeri operasyon konusundaki tezkere vekillerin onayı alındıktan sonra kabul edildi ve yalnızca DEAŞ’a bağlı hedeflerin vurulmasını kapsıyordu. Birçok milletvekili herhangi bir eylem gerçekleştirmeden önce bir oylama çağrısında bulunurken 2013 yılında mecliste yapılan oylama oturumundan sonra Suriye rejimine karşı harekete geçildi.

Muhalif İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn BBC haber kanalına, “Herhangi bir askeri operasyon konusunda meclisin görüşünün alınması gerekir. Suriye hava sahasında ABD ve Rusya arasında sıcak savaşa sebep olacak bir gerilime yol açan bir bombardıman, istemediğimiz bir şeydir” açıklamasında bulundu.

Resmi olarak Başbakan’ın meclisin onayını almaksızın bir savaşa girme yetkisi bulunmaktadır. Ancak askeri operasyondan önce veya kısa bir süre sonra milletvekillerine oylama fırsatı sunan önceki çatışmalarda uygulanan bir anlaşmanın varlığı söz konusu.
İngiltereli birçok milletvekili, uluslararası kural ihlali olarak görülen kimyasal silah kullanımının cezasız bırakılamayacağını hatırlatarak Suriye’deki rejime karşı koyma çağrısında bulundu. Bu kriz, meclisin onayladığı ve 179 İngiliz askerinin ölümüne sebep olan ve mezhep şiddeti ile geçen senelerin kapısını aralayan Irak savaşının anısını canlandırdı. YouGov kuruluşunun bu hafta yürüttüğü ve The Times gazetesinin sonuçlarını yayınladığı bir anket, yüzde 43’ün Suriye saldırısına karşı olduğunu; yüzde 34’ün kararsız olduğunu ve sadece yüzde 22’nin bunu desteklediğini ortaya koydu.

May’in muhafazakâr partisinin bir kısım üyeleri, çok taraflı ve karmaşık bir savaşa girme konusunda uyardı. Avam Kamarası Savunma Komitesi Başkanı Julian Lewis BBC’ye yaptığı açıklamada, “Suriye’de karşı karşıya bulunduğumuz şey, canavarlar ile özgürler arasında seçim yapmaktır” dedi.

Başka bir muhafazakâr milletvekili olan Zac Goldsmith, Suriye’de kimyasal silah kullanımı konusunda “Öfke durumuna açıkça tepki koymalıyız. Ancak herhangi bir askeri operasyon üzerine anlaşmadan önce meclisin müdahale etmesi gerekiyor. Hükümetin Esed’in zayıflaması durumunda gücü artacak tarafı ve ondan sonra ne olacağını açıklığa kavuşturması lazım” tweetini attı.

Diğer yandan Almanya Şansölyesi Angela Merkel dün yaptığı açıklamada, Esed güçlerinin sorumlu tutulduğu Duma’daki saldırıdan sonra Suriye rejiminin hala kimyasal silah deposuna sahip olduğunun açıkça görüldüğünü ifade etti.

Bu konuda, “Kimyasal silahların artık tam olarak ortadan kaldırılması ve bu cephanenin yok edilmesi gerektiğini kabul etmeliyiz” diyen Merkel, Berlin’in Beşşar Esed rejimine yönelik ‘askeri operasyonlara katılmayacağına’ işaret etti. Bununla beraber ‘kimyasal silah kullanımının kabul edilemez olduğunu duyurmak için elinden gelen desteği vereceğinin’ altını çizdi.

Milletvekillerinin onayı alınmaksızın Alman ordusunun dışarıda bir operasyona girişmesi mümkün değil. Almanya, yalnızca DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyon çatısı altında Suriye ve Irak semalarında keşif uçaklarını uçurup yakıt ikmali yapmıştı. Almanya, Ağustos 2013’te Doğu Guta’da yüzlerce kişinin ölümü ile sonuçlanan kimyasal saldırının ardından Şam’ın ortaya çıkardığı cephanenin imha edilmesi konusunda da merkezi bir rol oynamıştı.

Paris cephesinde ise Fransız Başkan Emmanuel Macron dün, Suriye rejimin Duma’da kimyasal silah kullandığına dair delillere sahip olduklarını açıklayarak ‘seçtikleri bir vakitte’ karşılık verileceğini vurguladı. Macron, Fransız TF1 kanalına verdiği bir röportajda, “Beşar Esed rejiminin kimyasal silah en azından klor gazı kullandığına dair kanıtımız var” dedi. Sözlerine devamla Başkan Donald Trump ile günlük temasta olduğunu belirterek “en uygun ve en etkin olduğuna karar verdikleri bir zamanda” karşılık vereceklerine işaret etti. Macron, Suriye’deki hedeflerinden birinin ‘rejim güçlerini kimyasal saldırıdan men etmek’ olduğunu ancak ‘gerilim’den uzak durmak istediğini de yineledi. ‘Fransa’nın herhangi bir gerilime ya da bölgenin istikrarını bozacak herhangi bir şeye geçit vermeyeceğini ancak rejimlerin tutumlarının ve en çirkin yollarla yaptıkları uluslararası ihlallerinin cezasız kalacağını zannetmelerine de müsaade etmeyeceğini’ ifade etti.