Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İngiltere’nin bugün ve gelecekteki uluslararası konumu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Birleşik Krallık, bu hafta bir yandan Kraliçe 2. Elizabeth’in 92. doğum günü kutlamasına bir yandan da tarihi bir zirve çerçevesinde liderleri Londra’yı ziyaret eden İngiliz Milletler Topluluğu’nun(Commonwealth) toplantısına sahne oldu. İngiliz Milletler Topluluğu, çoğunun eski İngiliz İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altında bulunduğu 53 devleti kapsıyor. Nüfusu 2 milyar 419 milyon. İngiliz Milletler Topluluğu zirvesi, bu sistemi sağlamlaştırmak ve Birleşik Krallık’ın bu topluluğa liderlik etmedeki sembolik rolünü pekiştirmek için düzenlendi. İngiliz Kraliyeti ve İngiliz Milletler Topluluğu, Birleşik Krallık’ın kültür, gelenek ve tarihine göre İngiltere’nin yumuşak gücünü temsil ediyor.

Kraliçe Elizabeth’in yaşının ilerlemesiyle birlikte İngiliz planları, 2. Elizabeth’siz bir döneme geçmiş yıllara kıyasla daha fazla odaklanmaya başladı. Kraliçe Elizabeth, üye devletlerin onayının ardından İngiliz Milletler Topluluğu başkanlığı görevini geçen hafta resmi olarak İngiltere Veliaht Prensi Charles’e devretti. İngiliz Milletler Topluluğu başkanlığının veraset yoluyla intikalini garantileyen bir kanun bulunmuyor. Buna rağmen İngiliz Milletler Topluluğu başkanlık görevi, başkanlık görevini babası Kral 6. George’tan devralan Kraliçe Elizabeth’ten Prens Charles’e geçti. Bunun için üye ülkeler arasında dönüşümlü başkanlık yapılmasını öneren devletlere karşı koymak için kulisler ardında diplomatik girişimlerde bulunuldu.

İngiliz Milletler Topluluğu zirvesinin İngiltere’nin siyasi başarısını temsil ettiğini söylemek mümkün. Çünkü Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Kanada Başbakanı Justin Trudeau gibi etkili liderler de bu sembolik zirveye katıldı. Ayrıca bu zirve, İngiliz tahtıyla uyumlu bir şekilde İngiliz Milletler Topluluğu başkanlık görevinin intikal geleneğini sabitleştirdi.

Bu gelişmeler, eski Rus ajan Sergey Skripal ve kızının İngiltere’de zehirlenmesinin ardından Rus diplomatların sınır dışı edilmesi konusunda Londra’nın 27 ülkeyi ikna etmesinin üzerinden bir ay gibi bir zaman geçtikten sonra yaşandı. Çeşitli devletler tarafından koordineli olarak verilen bu yanıt, yurtdışında muhalif isimlere yönelik suikast planının cezasız kalmayacağına dair Moskova’ya net bir mesaj vermek açısından önemliydi. Ayrıca bu yanıt, İngiltere’nin uluslararası düzlemde gücünü göstermesine dolaylı olarak katkı sağladı.

Fakat bu güç, eski Birleşik Krallık’ın konumuna dayanıyor. İngiltere, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Güvenlik Konseyi’ne daimi bir şekilde üye oldu. İngiltere’nin İngiliz Milletler Topluluğu’ndaki konumu, İngiliz İmparatorluğu’nun mirasına dayanıyor. Aynı zamanda İngiltere’nin Avrupalı devletlerle koordinasyon gücü, Avrupa Birliği’ndeki (AB) konumuna bağlıdır ki İngiltere hükümeti, bu birlikten ayrılma (Brexit) kararı aldı.

Brexit karşıtlarının ciddi çabalarına rağmen Londra’nın AB sistemi dışındaki yolculuğu kesinleşmiş gibi görünüyor. 29 Mart 2019 günü saat 23.00’ü gösterdiğinde İngiltere, AB’den resmen ayrılmış olacak. İngiliz hükümetinin tahminine göre bu kararın maliyeti 35-39 milyar İngiliz sterlini arasında değişiyor. Finansal maliyetin önemli olduğu konusunda şüphe yok. Ancak diplomatik maliyetin etkisi daha büyük olacaktır. Çünkü İngiltere siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda toplu kararlar alırken Avrupa devletleriyle görüşme çemberinin dışında yer alacak. Aynı şekilde İngiltere’nin Brüksel üzerindeki etkisi tamamen sona ermese bile bir nevi yok olacak.

Yaklaşık bir yıldan az bir süre içerisinde İngiltere’nin Avrupa’yla ilişkisi ve uluslararası arenadaki konumu belirlenecek. Bugün Londra’nın Arap Körfez ülkeleri ve ABD gibi müttefiklerle tarihi ilişkilere ve İngiliz Milletler Topluluğu’na odaklanması, AB dışında stratejik ilişkiler belirleme çabası kapsamında değerlendirilmektedir.
İngiltere, içerideki kimliğini ve dışarıdaki konumunu belirlemede kritik bir aşamaya geldi. İngiliz Milletler Topluluğu zirvesinde “Windrush” skandalı, kendisini İngiliz addedenleri himaye etmede ve İngiliz kimliğini sabitleştirmede Başbakan Theresa May hükümetinin bocaladığının bir örneğini teşkil etti. May, Karayip ülkelerinden gelen ancak İngiltere’de büyüyen ve bugün sınır dışı edilmekle karşı karşıya kalan 50 bin kişiye kötü muamele edilmesinden dolayı resmi bir şekilde özür dilemek zorunda kaldı.

Kraliçe Elizabeth dönemi ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından İngiltere’nin ilerlemesi, 20. yüzyılın ikinci yarısıyla 21. yüzyılın başında İngiltere’deki gelişmelere hâkim oldu. Gelecek süreç ise siyasi nüfuz konusunda diğer ülkelerin İngiltere’yle şiddetli rekabetine sahne olacaktır. Fransız komşu, Frankofon örgütünü geliştirmek istiyor. Eski düşman Almanya, Avrupa ekonomisine öncülük ediyor. İngiltere gelecekte aynı etkiye sahip olacak mı?

Bu sorunun cevabını İngiliz ekonomisi, İngiliz sterlinin gücü ve iç siyasi realite gibi çeşitli faktörler belirleyecektir. İngiltere’nin iç politikası sendelemeye başladı. Başbakan Theresa May her geçen gün koltuğunu tehdit eden parti içerisindeki derin anlaşmazlıklarla yüzleşiyor. İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, liderlik vasfının olmayışı ve antisemitizm gibi farklı suçlamalarla karşı karşıya. İngiltere’nin iç politikasının zayıflığı, bir ya da iki yıl gibi bir süreyle sınırlanmış olsa herhangi bir zarara yol açmayabilir. Ancak bu durumun devam etmesi, diğer güçlerin yükselişe geçtiği bir zamanda İngiltere’nin konumunu zayıflatacaktır.

Birleşik Krallık’ın gelecek süreçteki kimliğiyle ilgili soru işaretleri bulunuyor. 1952 yılından bu yana İngiliz tahtında bulunan Kraliçe Elizabeth’in konumu ve rolünü küçümsemek mümkün değildir. Kraliçe Elizabeth, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonraki 70 yıllık süreçte İngiltere’nin önemli bir sembolü olarak kalmaya devam etti. Yaşının ilerlemesiyle birlikte gelecek sürece hazırlanmak için rolünü azaltarak görevlerini çocuklarına ve torunlarına dağıtmaya başladı. İngiltere, Theresa May’in “Büyük Britanya” şeklinde değil de “Küresel Britanya” olarak tekrarladığı slogan dışında uluslararası sahada ülkenin konumuyla ilgili net bir plan olmadan Brexit’le yeni bir döneme giriyor.

“Küresel Britanya” iddiası yıllardır devam eden “Büyük Britanya”nın yerini alacak mı?

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’ne göre İngiltere, askeri harcamalarda dünyada 5. sırada yer alıyor. Diğer yandan İngiltere, gayrisafi yurtiçi hâsılanın yüzde 0,7’sini uluslararası yardımlara ayıran devletlerden sayılıyor. İngiltere, Güvenlik Konseyi’nde halen daimi üye olup İngiliz Milletler Topluluğu’na da liderlik yapıyor.

Sonuç olarak İngiltere’nin konumu hâlihazırda güçlü gibi görünüyor. Ancak İngiltere’nin bu konumu, güçlü bir ekonomiye ve iç siyasi istikrara gereksinim duyuyor. Yumuşak güç bir kenara bırakıldığında bu durum, İngiliz politikacıların karşı karşıya kaldığı bir zorluktur.