Erbil-Kerkük yolunda bana tuhaf hisler musallat oldu. Hayatımda ilk kez yazısını tarafsızca ve soğukkanlılıkla kaleme alan, yazısı için net başlıklar arayan ve ilgili ülkeden ayrılırken sayfayı çevirip dikkat çekici yazılar yazmaya uygun başka hasta ülkeler araştıran, yabancı bir muhabir olmayı temenni ettim.
Fakat ben Arap bir gazeteciyim.
Değerli okur, kişinin Arap gazeteci olup da bölgede birbiri ardına gelen çöküşleri takip etmesi, bataklık ve kan fırtınalarının sonuçlarını sayması basit bir şey değildir. Kıymetli okur, bu başkentleri biliyor, farklı dönemlerde bu kentlerde gecelemiş ve karar alıcıları dinlemiş olmalısın. Akabinde de karar alıcıların konuşmalarında değişmeyen tek şeyin, çöküşe meyletmek olduğunu keşfetmiş olmalısın.
Ben Arabım ve Irak’ı seviyorum. Bunun, Irak’ın yöneticisinin ismiyle bir alakası yoktur. Çokları gibi ben de muhtelif kaynakların bir arada bulunduğu bu ülkenin, Arap dünyasının geleceğinde bir vasıta olacağını düşünürdüm. Neredeyse 10 yıl önce, diktatörün yıkılışının; bir yandan Araplar ve Kürtler arasında, diğer yandan da Sünniler ve Şiiler arasında, hep beraber başarılı bir şekilde yaşam deneyiminin modelini sunacak sivil ve demokratik bir devletin kurulmasını sağlayacağına inanacaktım. Bir kez bile olsa pencerenin açık ve geleceğin parlak olduğuna dair iyimser bir makale yazmayı ümit ediyordum. Ama şansım yaver gitmedi.
Bağdat’ı seviyorum. Heybetli lider zamanında Bağdat’a gittim. Daha sonra yeşil bölgeye gittim. Nuri Maliki, bana: “Sünniler ortaklarımızdır ve onlara kendilerini tatmin edecek şeyleri vereceğiz” demişti. Daha sonra Haydar İbadi ile görüştüm. Farklı kesimler arasında köprüleri restore etmeye çalıştığını gördüm. Fakat DEAŞ, Musul’u, ülkeyi ve vatandaşları işgal etmeye devam etti. Irak’ta iç savaş şartlarının mevcut olmadığı konusunda beni ikna etmeye çalışan Cumhurbaşkanı Celal Talabani’yle pek çok kez görüştüm. Şüphe ve acılarla dolu birliktelik hususunda Kürt ortağının gerginlik derecesini ölçmek için, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yle periyodik zamanlarda görüştüm. Bütün bu konuşmalar maziye karıştı. Irak haritası kan öksürüyor.
20 yıl boyunca Irak kıssasıyla meşgul olduktan sonra kavurucu yaz sıcaklarının devam etmesine rağmen şu an ben Kerkük yolunda, Irak sonbaharının kokusunu alıyorum. Sonbahar rüzgarları erken geldi. 25 Eylül’de yapılması öngörülen Irak Kürdistan Bölgesindeki bağımsızlık referandumunun ilan edilmesinden bu yana Irak, hakikat saatine doğru yol almaya başladı. Büyük bir ihtimalle bu saat, Bağdat ile Erbil arasında boşanma zamanı olacaktır.
Arap yılının sadece güz mevsiminden ibaret olduğunu yazıyormuşum gibi, bu duygularımda fazla uzağa gitmek istemiyorum. Fakat şu kesin ki; şu an, Irak haritası sonbahar acılarında kıvranıyor. Sanki boşanma, Sykes-Picot anlaşmasıyla yapılan başarısız evliliğin kesin sonu gibi duruyor. Irak haritası üzerindeki Arap-Kürt tangosu, sorunlu ve kanlıydı. İşte Kürtler, maliyetli dansın bittiğini ilan etmek için hazırlanıyorlar.
Yolda kısa bir hayal gördüm. Haydar İbadi’nin “Şii evi” kurmaylarına gidip onlara, fırsatı ellerinden kaçırmak üzere olduklarını ve Irak haritasını kurtarmanın tarihi bir duruşa ihtiyaç duyduğunu açıklamasını hayal ettim. Boşanmadan kaçınmak için; haritanın resmen ve alenen parçalanmadan kalması karşılığında, Kürtlere bütün hak ve garantileri verecek tarihi ve cüretkar bir karar almayı gerektiriyor. Üzerinde tartışmalı bölgelerin geleceği konusunda ittifak yapmakla birlikte, konfederasyon üzerinde kat’i bir şekilde anlaşıp Kürtler, kaderlerini kendileri belirleyebilir. Tartışmalı bölge olan Kerkük için geçici bir çözüm yapılabilir.Bu şekilde Kerkük halkı, daha sonra sakin bir ortamda gelecekleri konusunda karar vermek üzere, Erbil ve Bağdat’la ilişkilerini muhafaza edebilir. Aynı şekilde katılımcıların, İbadi’nin Erbil’e taşıdığı gerçek çözümü onaylamalarını hayal ettim. İşte o vakit, Barzani’nin onaylamaktan başka bir çaresi olmayacaktır. Hızlı bir şekilde bu hayalden uyandım. Bağdat’taki hava, bu büyüklükte çözümler yapmaya uygun değil. Bağdat’taki şahinler, şu anki güz mevsimine neden olan politikalar üzerinde ısrar ediyorlar. Kürtler ise, halihazırdaki haritada ikamet etmekten usandılar. Bugünkü boşanma maliyetinin, gelecekteki boşanma maliyetinden daha az masraflı olacağını düşünüyorlar.
Ne Bağdat, ne de haritalarında Kürt bombaların uyuduğu komşu ülkeler(Türkiye, İran ve Suriye) Kürtlerin bağımsızlığını onaylar. Araplar, bir Arap ülkesinin haritasında değişiklik olmasına karşılar. Washington ise, DEAŞ’la mücadeleye devam etmek için, referandumu ertelemeyi öneriyor. Fakat Kürtler, bağımsızlık istediklerini diretirlerse ne olacak? Komşu ülkelerin, Kürtlerin boğulmaları için sınırlarını kapatma hakkı var mı? Haşdi Şabi’nin Kürtleri cezalandırma hakkı var mı? Bölge, şu anki Sünni-Şii çatışmasının yanı sıra, Şii- Kürt çatışmasını kaldırabilir mi?
Gazetecinin karar merkezlerinde duyduklarıyla yetinmemesi gerekiyor. Bunun için sokakta, kahvede, takside ve otelde Kürtlere sormaya başladım. Kürtler, hatta bir kısmı sonuçlarından endişelenseler bile, bağımsızlık konusunda hemfikirler. Bir kısmı ise, Nuri Maliki’nin yaptığına işaret ederek, bölge halkının maaşlarını ve çocukların sütünü kesebilecek bir Irak’ta kalmak istemediklerini yinelediler. Pek çoğu ise, Saddam rejimi devrildikten sonra, sivil bir devlet inşa etme anlaşmasının bitkin düşüp feshedildiğini ve Bağdat’ın dini ve mezhepçi bir devletin gölgesinde yaşamaya doğru gittiğini söyleyerek, böyle bir devlette Kürtler’e yer olmadığını dile getirdi. Haşdi Şabi’nin son dayanağının başbakan olmadığını, aksine İran’a işaret ederek, Haşdi Şabi’nin dayanağının anayasa ve Irak dışında olduğunu ifade ettiler.
Kürtlerin bulundukları dört ülkede de kendilerine has özellikleri var. Aslında Kürtler, trajik anlaşmazlıkların ve kendi aralarındaki bölünmüşlüklerin halkıdır. Irak Kürtlerinin kendileri için çözüm olarak gördükleri şey, genele uymuyor. Fakat Irak Kürtlerinin bağımsızlık düşüncesinin büyük bir yankısı olacaktır. Haritaları değiştirmek, çürük haritalarla dolu bölgede çok tehlikeli bir durumdur. Korkunç Ortadoğu, birlikte yaşamak konusunda en iyi günlerini yaşamıyor. Çekoslavakya’nın şahit olduğu şekliyle kadife boşanma mevcut değil. Kültürümüz kadife üretmiyor. Fotoğraf gerçekten bulanık. Ancak şu kesin ki, sonbahar mevsimi, Irak haritasına aniden çıkıp geldi. Bu sonbahardan sonra Irak haritası, önceden olduğu gibi olmayacak.