Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Irak, İran’ın emri altındaki küresel saha | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan ve müttefikleri mümkün mertebe Irak ve Suriye’nin iç işlerine karışmamakta ısrar ederken, İran kendi çıkarlarını korumak ve bu iki ülkeyi de vekalet savaşlarına sürüklemek için var gücüyle çalışıyor.

Görünüşe bakılırsa, ABD Başkanı Donald Trump idaresi de bu iki ülkede İran’ın nüfuzunu kısıtlamak için gittikçe daha fazla ağırlığını koymaya başladı. Bu bağlamda ABD, nükleer anlaşmanın artık yeterli bir caydırıcı araç olmadığını anlamış durumda.

Peki bu iki ülkenin iç işlerine karışmama siyaseti nereye kadar en iyi bir seçenek olarak kabul edilebilir? Güvenliğimizi korumak ve topraklarımızı tehdit eden unsurları engellemek için ne kadar müdahele etme hakkımız var?

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ”Irak’ta yaşananları Tahran’ın değil Bağdat’ın belirlemesini” talep etti.

İran’ın Irak’a balistik füze sevkettiğini bildiren raporlar ile ilgili ise Pompeo Twitter hesabından, “İran’ın Irak’a balistik füze sevkettiği ile ilgili raporlar karşısında derin endişe duyuyoruz. Eğer bu haberler doğru ise, Irak’ın egemenliği ve 2231 sayılı Güvenli Konseyi kararı açık bir şekilde ihlal edilmiştir” mesajını paylaştı.

Reuters, İran, Irak ve Batılı kaynaklardan Tahran’ın Irak’ta kendi adına vekalet savaşı yürüten Şii milisleri balistik füze ile silahlandırdığı ve Irak’ta füze üretim kapasitesini geliştirmeye çalıştığını nakletmişti.

Suudi Arabistan ve Arap Koalisyonu üyelerinin, İran’ın Irak siyaseti karşısında daha fazla sessiz kalmaları mümkün değildir. İran, ülkelerin egemenliğini ve uluslararası hukuku hiçe sayarak kendi çıkarlarını korumak için tüm uluslararası protokolleri ihlal etmiştir. Öyle ki bu uygulamaları, sadece bizim güvenliğimize karşı değil küresel güvenliğe karşı da tehdit oluşturmaya başlamıştır. İran, Irak’ı resmen küresel bir savaş uçurumuna sürüklüyor. Öyle ki, İsrail bile gerekirse müdahele etme tehdidinde bulundu!

İran, Haşdi Şabi gruplarına balistik füze vererek tüm kırmızı çizgileri aşmıştır. Durum, küstahlık sınırına ulaşarak müdahale dönemine gelmiş ve Irak hükümetinin kurulma sürecini idare etmeye kadar varmıştır.

İran’ın Irak Büyükelçisi İrec Mescidi, Bağdat’a ulaşır ulaşmaz kollarını sıvayıp, Irak hükümetinin kurulma sürecine müdahele etmek için ardı ardına toplantılar düzenlemeye başladı.

Bu yılın Mayıs ayında yapılan Irak seçimleri ve yeni hükümeti kurma müzakereleri ile ilgili ilk resmi açıklamasında İrec Mescidi, ”Yeni hükümetin kurulması ile ilgili konuşmak için vakit daha çok erken” dedi.

Kendi meclisi, anayasası ve egemenliği olması gereken bir Arap ülkesinin hükümeti hakkında yabancı bir büyükelçinin bu kadar kendine güvenir bir şekilde konuşabilmesi düşünülebilir mi? (El-Sabhan, Bağdat’ta aşiretler ile toplantılar yaptığı zaman, İran’ın milisleri tarafından tehdit edildi ve hükümetten kendisini kovması talep edildi. Bugün ise Irak hükümetinin ne zaman kurulacağına İran büyükelçisi karar veriyor).

Neden olmasın? Birkaç ay önce de Nuri Maliki Bağdat’ta ki ofisinde, yeni hükümet kurulma sürecini görüşmek için İran Büyükelçisi İrec Mescidi ile bir araya geldi. Kendisine siyasi güçlerin Iraklıların taleplerini yerine getirecek güçlü bir hükümet için müzakereleri sürdürdüklerini iletti.

Geçen hafta ise İran Büyükelçisi, yeni Irak hükümeti konusunu müzakere etmek için Kürt siyasi güçlerin temsilcileri ile bir araya geldi.

Tüm bu gelişmeler herkesin gözü önünde gerçekleştiriliyor. Çünkü kısacası İran, yeni hükümeti kurma sürecini idare eden tek güç olmak istiyor.

Bu gelişmeler üzerine Irak Başbakanı Haydar İbadi, Tahran’ın yeni Irak hükümetini kurma sürecine müdahalelerini ima ederek İran’ı hoşnut etmek için ülkesini tehlikeye atmayacağını ifade etti. İbadi, omuzlarında taşıdıkları emanetin, İran veya herhangi bir komşu ülkeyi hoşnut etmek için Irak halkının kaderini riske atmamayı gerektirdiğini söyledi. Basra’daki görgü tanıkları, İbadi’nin yeni hükümeti kurmasını engellemek isteyen İran’ın Basra olaylarının arkasında olduğunu vurguladılar. Bunun için İran, suları kirletmekten, göstericileri öldürmekten ve merkezleri yakmaktan kaçınmamıştır. İbadi’de bu konuda açık bir şekilde ve doğrudan İran’ı suçlamıştır.İran bugün Irak’ı eli boş bir şekilde terk etmektense tamamen yakıp yıkmak konusunda kararlıdır.

Yani durum artık Irak’ın iç işi olmaktan çıkmıştır. Bilakis İran, Irak’ı küresel bir savaş alanına dönüştürmeye çalışmaktadır. Körfez’deki ülkelerin de İran gibi Irak’ta çıkarları vardır. ABD’nin İran’ın Suriye ve Irak’tan çekilmesi konusundaki ısrarı bizim çıkarlarımız ve güvenliğimiz ile uyuşmaktadır.

Irak’a destek vermek ille de sahaya doğrudan müdahale etmemizi gerektirmiyor. Bilakis İran’ın müdahalesi bizleri, ABD-Irak müzakerelerinde istemediğimiz şekilde bir rol oynamaya itmektedir. Zira İran’ın kendisini bölgesel ve küresel bir meseleye dönüştürdüğünden beri Irak meselesi bir iç mesele olmaktan çıkmıştır.