Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Irak Kürtleri… Pusula şaşmaya devam ediyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Ender hatta bulunmaz tarihi bir fırsat altın tabakta, üzerinde elmas bir kapla birlikte Iraklı Kürtlerin ayağına geldi. Bu fırsat, 1991 yılında Türkiye ve İran sınırına doğru milyonlarca insanın göç ettiği faciadan ortaya çıkmıştı. İnsanlar, 1988 yılında Halepçe kasabasında yaklaşık 4 bin Kürt’ü aynı günde katleden kimyasal silah tehdidinden korkarak, vahşetten kaçıyorlardı. O günlerde Kürtler, derin vadiler ve engebeli ovalar arasındaki ıstırap yolunda ilerleyişe geçti. Şiddetli soğuk ve fırtınalı bir havada ölen çocukları ve yaşlıları defnetmek için bazılarının yeterli zamanı bile yoktu. Bu toplu göçün bazı trajik sahnelerine şahsen tanık oldum. Şöyle ki Körfez Savaşı’nda Saddam Hüseyin’in yenilmesinin ardından başlayan intifada olaylarını haber yapmak için gönderildiğim zaman kendimi sıkıntının ve zorluğun içerisinde buldum.

O dönemde herhangi bir Kürt’ün ya da başka birinin uluslararası toplumun elinden geleni yapacağını tahmin ettiğini zannetmiyorum. Kuveyt’i kurtarma operasyonunu yürüten koalisyon devletleri, Saddam’a 32’inci kuzey enlemindeki Kürt bölgelerine yönelik saldırıları durdurmasını söyledi. Çok geçmeden köy ve şehirlerine dönen Kürtler için güvenli bir bölge oluşturuldu. 1987 yılında Kürt Cephesi’ni teşkil eden Kürt partiler, uluslararası toplumun koruduğu bölgelerden hükümet yönetiminin ve Irak askeri güçlerinin çekilmesini fırsata çevirerek otonom bir yönetim kurdu. 1992 yazında yerel parlamento seçimleri yapıldı. Fakat çok geçmeden iktidar ve nüfuz mücadelesine başlayan Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi ve Celal Talabani başkanlığındaki Kürdistan Yurtseverler Birliği Partisi, seçimlerde sahtekârlık yaparak büyük bir soruna yol açtı. Bu sorunu da iktidarı yarı yarıya paylaşarak çözdüler. Bu durum, self-determinasyon hakkını uygulayarak tam bağımsızlığa ulaşma noktasında Kürt hayaline ihanet etmenin ve Kürt pusulasının şaşmasının ilk belirtisiydi.

Otonom yönetimin istikrara kavuşmasının ardından Türkiye sınırından yapılan ticaretten gelen para üzerinde taraflar arasında bir anlaşmazlık çıktı. Kürtlerin otonom yönetim kurma cesaretini hoş karşılamayan bölgesel güçler, Kürt yönetimini kuşatarak bu tecrübeyi engellemeye çalıştı. Saddam rejimi, Kürtlerin bulunduğu bölgelere yönelik ağır bir ambargo uyguladı. Türkiye, İran ve Suriye, sınır ötesinde meydana gelenleri gözlemlemek için koordineli bir şekilde hareket etti. Söz konusu devletler, kendi Kürt bölgelerinde bunun tehlikeli etkisini gördükleri zaman müdahaleye hazırlandı. Daha sonra dört ülkenin eli, yaklaşık üç yıl devam eden iki hâkim Kürt partisi arasında silahlı bir çatışma çıkarmaya kadar uzandı. Otonom yönetim bölgesi, iki ayrı hükümete sahip sınırları çizilmeyen ancak silahla korunan iki bölgeye ayrıldı. Saddam rejiminin yıkılıp Kürtlerin Irak’ta yeni rejimi kurmaya etkin bir şekilde katılmasının ardından iki hükümet birleşti. Fakat buna rağmen Erbil (Barzani) ve Süleymaniye (Talabani) bugüne kadar iki ayrı yapı olarak kalmaya devam etti.

Şu an iki büyük parti arasındaki ilişkiler, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin geçen yıl Irak federal hükümeti güçlerinin Kerkük’te konuşlanmasında etkisinin olması nedeniyle en kötü dönemini yaşıyor gibi. Bunun neticesinde Kerkük’teki il yönetimi feshedilerek yerine seçim yapılmadan yeni bir yönetim tayin edildi. Ardından anlaşmazlığı daha da artıracak Irak cumhurbaşkanlığı meselesi ortaya çıktı.

Son anlaşmazlık, cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağıyla ilgili oldu. Kürdistan Yurtseverler Birliği, 2006 yılında Kürdistan Demokratik Partisi’yle yaptığı stratejik anlaşmanın Demokratik Parti’nin otonom yönetimin başına geçmesi karşılığında kendisine cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal etme hakkını verdiğini düşünüyor. Öte yandan Kürdistan Demokratik Partisi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) başkanlığının feshedilmesiyle söz konusu anlaşmanın fiilen bittiğini söyleyerek seçim sonuçlarına göre kendisini cumhurbaşkanlığı koltuğuna geçmeyi daha layık görüyor.
Kürdistan Demokratik Partisi, federal parlamentoda (25 sandalye) ve IKBY meclisinde (45 sandalye) en büyük Kürt ve Irak partisidir.

Aslında cumhurbaşkanlığı meselesinde bu kadar anlaşmazlığa gerek yoktu. Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin cumhurbaşkanlığı makamına geçmesi, kendisine hiçbir fayda getirmeyecek. Partinin tarihi lideri Celal Talabani, 8 yıl boyunca cumhurbaşkanlığı görevinde bulundu. Fakat bu durum partinin birliğini koruyamadı. Talabani, cumhurbaşkanıyken parti içerisindeki en büyük bölünme meydana geldi. Yani Kürdistan Yurtseverler Birliği’nde Talabani’nin yardımcısı Noşirvan Mustafa’nın 2009 yılında kurduğu Değişim Hareketi (Goran Hareketi) partiden ayrıldı.

Cumhurbaşkanlığı makamının, Kürdistan Demokratik Partisi’ne ek bir değer katması beklenmiyor. Demokratik Parti, cumhurbaşkanlığı görevinde bulunmadan, geçen yıl self-determinasyon ve bağımsızlık referandumunda Kürdistanlı seçmenlerin yüzde 92’sinin oyunu almayı başardı. Federal parlamento ve son IKBY seçimlerinde Demokratik Parti’nin, Irak genelinde esas Kürt gücü ve en büyük parti olduğu yeniden ortaya çıktı.

Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin federal cumhurbaşkanlığı koltuğuna tutunup dışarıdan bir aday ithal etmesinin hiçbir anlamı yok. Nitekim Kürdistan Yurtseverler Birliği, 2006-2018 yılları arasında üç dönem cumhurbaşkanlığı makamını işgal etti. Bu makamı işgal edenler de Irak kamuoyunda iyi bir izlenim bırakmadı. Aynı şekilde daha çok bakanlık elde etmek gibi iyi bir alternatif varken Demokratik Parti’nin cumhurbaşkanlığı koltuğunu Yurtseverler Birliği’nden almaya çalışmasının da hiçbir anlamı yok. Pusulanın şaşması, iki partiyi Bağdat’ta karar alma sürecinde daha iyi bir konuma sahip olmak için ana mesele olduğu varsayılan ikincil bir meseleye yoğunlaşmaya sevk etti. Bu durum, Kürt partilerinin pusulasında sapmayı değil, Kürt saflarının birleşmesini zorunlu kılmaktadır.

12 yıl önce Saddam’ın diktatörlüğünden kurtulan Kürtlerden, kendileri ve tarihi hayalleri için demokratik bir deneyim inşa etmeleri ve yeni bir diktatörlüğün pençesine düşen Irak için başarılı bir model sunmaları bekleniyordu. Kürt pusulasının şaşması, Irak’ın yeni bir diktatörlüğün pençesine düşmesinin sebepleri arasında yer almaktadır. Irak’ın istikrara kavuşmasının şartlarından biri de Kürtlerin istikrarıdır. Kürtler, kendi hakları konusunda istikrara sahip olmadıkça Irak’ın istikrarı da gerçekleşmeyecektir.