Bağdat: Tamer el-Gabaşi
Irak’ın en güçlü paramiliter grubun komutanı Hadi el-Amiri, yapılan genel seçimler öncesinde tüm ülkeyi gezdi. Amiri katıldığı tüm seçim kampanyalarında, yeni nesil önde gelen devlet adamlarını oluşturmak isteyen, onun gibi birçok askerin bir araya geldiği grupların en önemli ismi oldu.
Amiri, tüm platformlarda, Bağdat ve Washington’ın onun İran’ın Irak’taki adamı olduğu ve Tahran’ın DEAŞ terör örgütünü yenmek için çok fazla yatırım yaptığı bir ülkede nüfuzunu güçlendirmek istediği görüşünü reddetti. Aslında 30 yılı aşkın bir süredir savaşan Amiri, son olarak, İran’ın eğittiği ve silahlandırdığı bir milis grubunun komutasını ele geçirdi. Bu milis grubun, İran’ın Irak’taki nüfuzunu güçlendirmesinde büyük etkisi oldu.
Hadi el-Amiri ve onun seçim ittifakı olan ‘Fetih’, bölgeselciliği ve Şiilerin üstünlüğünü destekleyen geleneksel söylemden kaçınan, bunun yerine, Irak milliyetçiliğinin en kapsamlı dilini kullanan tarafı temsil ediyor. Öte yandan Amiri, Başbakan Haydar İbadi’nin en büyük rakibi. İbadi, ABD ile İran’ın çıkarları arasında dengeli bir yol oluşturmaya çalışan bir başbakan olarak çalıştıysa da, ABD’li yetkililerin tercih ettiği adaydı. Birçok Iraklı siyasetçi ve analist, seçimleri İran’ın meydan okumalarına karşı ABD işgalciliği arasındaki bir rekabet olarak gördüler.
Geçtiğimiz yıl DEAŞ terör örgütüne karşı zafer kazanma ve Irak topraklarından çıkarma mücadelesi veren İbadi, büyük ölçüde ABD Hava ve Kara kuvvetlerine bağımlıydı. Amiri ise İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından eğitilen ve silahlandırılan güçleri yönetiyordu.
Hadi el-Amiri, 1980’lerde Tahran tarafından Saddam Hüseyin’e karşı savaşmak amacıyla kurulan Irak Bedir Örgütü’nün genel sekreterliğini yaptı. Ancak buradaki soru, seçim merkezlerindeki oy pusulalarının ne kadar rekabetçi olacağıdır. Bu sorunun, son dönemde iyice artan İran ile ABD arasındaki gerginliğin gölgesinde Irak’ın ana müttefikleriyle nasıl başa çıkacağına dair önemli bir etkisi var!
ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz ABD’nin İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiğini açıklaması, Washington ve Tahran arasındaki rekabetin Irak stadyumunda yaşanacağı ve DEAŞ örgütüyle mücadelede gördüğümüz küçük işbirliğinin ortadan kaldıracağı yönündeki korkuları daha da artırdı. ABD ve İran, Irak’ın parlamento seçimleri sırasında uzak durmayı ve adaylardan herhangi birini desteklediklerine dair kamuya açıklamalarda bulunmaktan kaçındılar.
Analistler, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilme kararının İran’ı daha iddialı olmaya teşvik edeceği görüşündeler.
Eski bir Iraklı politikacı olan siyasi analist Galib eş-Şehbender’e göre, İran, korkusuzca Irak, piyasaları, ekonomisi ve petrolünde her şeyi kontrol etmek için savaşacak.
Amiri ve Fetih koalisyonundaki diğerleri, İran’la güçlü bağları olduğunu reddetmedi. Ancak diğerleri onları Tahran ajanı olarak görmeye kalkarsa düşmanca bir tavır takınıyorlar. Askeri üniformalarını çıkarıp takım elbise giyen Fetih koalisyonu, İbadi’nin orta halli yandaş tonunu benimsemeye karar verdiler.
Amiri Bağdat’ın merkezindeki ‘Yeşil Bölge’ olarak isimlendirilen korunaklı evinde yaptığı son basın toplantısında, oldukça yorgun görünüyordu. Ancak İran kelimesini duyar duymaz kendisini toparlayarak öne doğru eğildi. Amiri gülümseyerek, “İran iflas ediyor” dedi. Bu ifadeler, İran’ın kampanyasını finanse etmek için yeterli parası olmadığı anlamına geliyordu. Amiri, İran’ın seçim ittifakını finanse ettiği iddialarını reddetti. Fetih İttifakı, yolsuzluğun üzerine gideceği, Irak’ın petrol bazlı ekonomisini çeşitlendireceği ve Irak’taki özel sektörü güçlendireceğine dair vaatlerde bulunduğu bir dil kullandı. İttifakındaki adaylar, Irak’taki ABD güçlerinin varlığına karşı çıkarken İbadi’nin Washington’a yakınlığını dile getiriyorlardı.
Fetih koalisyonu adaylarının çoğu, zaferlerini DEAŞ üzerinden elde ettiler. Nüfuzlarını güçlendiren paramiliter güçlerin Irak güvenlik güçlerinin yarı bağımsız bir parçası olmaya devam etmesinde ise ısrarcılar. Onlarca kişilik öncü grup, 150 bin kişilik milis gücünü kontrol ediyor.
Amir liderliğindeki grup, Haşdi Şabi olarak isimlendirilen grubun bir parçası. Irak hükümeti, bu gruptaki milislere, 2014 yılında Irak topraklarının yaklaşık üçte birini temizledikten sonra DEAŞ örgütüyle mücadele etme görevini verdi. Bu milislerin çoğu İran tarafından destekleniyor. Aynı zamanda 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından ABD güçlerine karşı şiddetli mücadele verdiler.
Bu milislerin şu anda Irak’ta yasal statüsü var. Bununla birlikte görünüşte Başbakan’ın otoritesine tabiler. Irak’taki milislerin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) bir temsilcisi bulunuyor. Irak’taki Savunma Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nı ise takip etmiyorlar.
İbadi’nin bölgesel çatışmalara müdahalede bulunmama politikasının aksine, bu milislerin bazıları Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’i desteklemek üzere İran ve Suriye güçleri ile birlikte savaşmak için Suriye’ye gönderildiler.
ABD’li yetkililer, İbadi’yi Haşdi Şabi güçlerini reddetmeye ve onları Irak polisi ve ordusuna teslim etmeye zorladılar. Ancak Başbakan İbadi, bu milislerin liderlerini, DEAŞ terör örgütüne karşı kazanılan zaferdeki başarıları ve büyük popülariteleri nedeniyle onları dışlamayı reddetti.
Hadi el-Amiri işte bu liderlerin en etkililerinden biri. Geçtiğimiz haftalarda, Irak caddelerinde Amiri adına asılı pankartlarda, İbadi’ye bir alternatif bir lider ve teröristleri kökünden söküp atan, Irak’ın dışa bağımsız karar alıcı bir komutanı olarak resmedildi. Dolayısıyla, seçimler, Irak’ın sivil bir figür yerine askeri bir figür tarafından yönetilen bir hükümet isteyip istemediğine dair kısmi bir sınav oldu.
Amiri, güçlü bir devlet kurarak, Irak’a egemen olan ‘ölüm üçlüsü’ olarak isimlendirdiği terörizm, bölgeselcilik ve yolsuzluğu yeneceğini söyledi.
*Bu haber Şarku’l-Avsat’a özel olarak Washington Post tarafından hazırlanmıştır.