Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Irak seçimleri ve güçlü toplumdaki zayıf hükümet | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Iraklılar yarın yeni hükümetin belirleneceği parlamento seçimleri için sandık başına gidecek. Şu sorulabilir: Peki yeni olan ne? Bu haberin nesi önemli?

Böyle bir haberi önemli kılan ilk neden, Irak halkının büyük çoğunluğunun yeni hükümeti seçmenin tek yolu olması nedeniyle halen çoğulcu seçimlere bağlı kalmasıdır.

Yeni özgürleşmiş Irak’ta seçimlerin yapılacağına dair konuşmaların ilk başladığı 2003 yılında çok az insan kendilerine özgü bir tarz geliştireceklerini düşünmek şöyle dursun Irak vatandaşlarının seçim sürecini kavrayabileceğine inanmıştı. Irak’ta bağımsız seçimler yapma düşüncesi ile alay eden Amerikalı ve Avrupalı bazı uzmanların kaba hesaplarından biri, Arap zihniyetinin seçim sandıkları yoluyla iktidarı kazanma düşüncesine taban tabana zıt olduğunu zannetmeleriydi.

ABD’nin eski Devlet Başkanı Barack Obama’nın Yardımcısı olan Demokrat Senatör Joe Biden bu işi tamamen küçümsemiş ve alaycı bir dille şöyle demişti:
“Tek bir adam, tek bir ses ve sadece bir kez!” Onun Irak’a özgü bu değerlendirmesi, ülkenin üç küçük devletçiğe bölünmesi için geçerliydi; tek bir devlette demokratik seçimler yapılması için değil.

Ancak alay edenler, milyonlarca Irak vatandaşı seçim merkezlerinden koyu mora boyanmış parmakları ile gurur duyarak çıktığında iki parmakla yapılan zafer işaretinin kendilerini muhatap aldığını anladı.

Irak genel seçimlerinin önemli olmasının ikinci nedeni, sonuçlarının önceden belli olmamasıdır. Bu, hükümeti değiştirmek için siyasi devrimler yapma, ayaklanma, suikast ve hatta iç savaşa dalma gibi geleneksel yöntemleri benimseyen İslam dünyasında nadir rastlanan bir olaydır. Halifenin öldürülmesi, bizzat Irak’ta Abbasiler döneminden bu yana hükümeti ve politikaları değiştirmek için başvurulan ilk yol olmuştur.

Diğer bir sebep, yarınki seçimlerin Irak’ın etkinlik sahibi bir ulus devlet olarak konumunu sağlamlaştırma yolunda büyük bir adıma dönüşmesidir. Nitekim bu şekilde kargaşa ve çekişmelerle boğuşan bölgede ana denge unsurları arasına girebilir. Nüfus, doğal kaynaklar, jeopolitik konum ve her şeyden önce insan çeşitliliği açısından Irak’ın elinde bölgesel politikalarda başrol oynayabilecek imkân ve dayanaklar mevcuttur. Irak’ın kendisini tekrar modern bir ulus devlet olarak tanımlaması için önündeki şansı dile getirirken birçok klişeye başvuruluyor. Onlardan biri de Irak’ın içeride demokratik süreci geliştirmek için tüm gücüyle çalışan bir devlet olduğudur.

Bize Irak halkının kendi içerisinde birbiri ile kavgalı mezheplere, kabilelere ve gruplara bölündüğü söylendi.

Eski ABD Başkanı George W. Bush’un Irak ve halkına dair kesin bilgi olarak sattığı bu söylentiyi Avrupalı uzmanlar yaydı. Bu uzmanlar, Osmanlı döneminde insanların belirli ‘milletlere mezheplere ve dinlere’ ya da modern kullanımıyla farklı dini gruplara bölünmesi bilgisine dayanmış ve İngiliz mandası, yarı ılımlı otoriter monarşi, diktatörlük ideolojilerine dayalı aşamalı tek adam rejimi ve çok sayıda muhalifin Irak’ı sürüklediği tam bir asırlık tarihi gelişmeleri göz ardı etmişlerdir.

Genellikle Washington tarafından desteklenen bu topluluklar, ABD Kurtuluş Ordusu ve düşmanları ile iş birliği yapan bir grup olarak ön plana çıktığında durum gözlemciler için daha çetrefilli bir hale bürünmeye başladı. Ve nihayet Irak, Bush yandaşı uzmanların Irak mezhep savaşı olarak adlandırdıkları korkunç bir iç savaşın içine sürüklendi.
Bununla beraber yarınki seçimler, Irak’ın 2010 ve 2014 yılında yaptığı seçimlere kıyasla gereksiz mezhep çekişmelerinin üstesinden gelmek için gösterdiği istek ve kararlılığa dair bir tablo çizecek.

Önceki iki tecrübede dört büyük Iraklı kitle arasında bir rekabet söz konusuydu: İki Şii kitle, Sünni Arap kitlesi ve Irak Kürtleri kitlesi. Bu durum adayların etnik veya mezhep merkezli isimler altında öne atılmasına sebep oluyordu. Ancak bu seçimlerde beş kitle ya da büyük Şii listeleri, iki Sünni listesi ve iki Kürt listesi var. Bunun yanı sıra toplamda 80 listeyi aşan çok sayıda bağımsız ya da mezhep merkezli olmayan listeler de mevcut. Oluşan seçim ittifakları, siyasi görüşler ve belki ideolojilerden besleniyor; dini ve etnik kimlikten değil. Bu seçimler aynı zamanda, ‘nereye gidiyorsun?’ sorusunun ‘nereden geliyorsun?’ sorusundan çok daha önemli olduğu demokratik tarzın daha da gelişmesi yolunda büyük bir adım teşkil edecek.

Ve son olarak… Önümüzdeki seçimler, İran İslam Cumhuriyeti ve ABD’nin başı çektiği Türkiye ve İsrail gibi bölgesel aktörlerin de aralarında yer aldığı yabancı güçlerin girişimleri için sonun başlangıcı olacak. Artık Irak’ın siyasi geleceğine dışarıdan gündem dayatamayacaklar.

Ülkede iskelesini Washington’ın kurduğu mezhep merkezli yaklaşıma bakacak olursak; bir sonraki Irak başbakanının Şii gömleğini çıkarması gerekir. Hâlihazırda meydanda başlıca 4 aday var. İlki mevcut Başbakan Haydar İbadi’dir. İbadi, şimdi olduğu makama çok hassas bir zamanda gelmiş ve herkes tarafından esas adam olarak değil ikinci seçenek olarak görülmüştü. Şimdi ise İbadi, Irak halkının çoğunluğu için ilk tercih olmayı ümit ediyor. Bu da yabancı güçlerden gelecek olan dış desteği ülke işlerinde etkinliği olmayan değersiz bir seviyeye düşürüyor.

Bu yüce makam için ikinci aday, eski ABD Başkanı George Bush yönetimi ve Tahran mollalarının ortak tercihi olarak ülkede iktidarı ele geçiren önceki Başbakan Nuri el-Maliki’dir.

Önceki Amerikan Başkanı Barack Obama, Amerikan güçlerini Irak’tan çekme kararı alır almaz işin başında İran’la yapılan ittifaka razı olan Maliki, tamamen İran’a dayanma kararı aldı. Belki de mecbur kaldı. Ancak İran İslam Cumhuriyeti’ne uzun yıllar hizmet etmiş olmasına rağmen Maliki’ye Tahran’daki etkin iktidar çevrelerinin dışında bugün bile şüphe ile bakılıyor.

İran’ın Irak Başbakanlık koltuğuna oturtmak için yedekte bulundurduğu aday, meşhur Şii Haşdi Şabi milislerinin komutanı Hadi el-Amiri olup kendisi İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Güçleri Komutanı General Kasım Süleymani’nin özel seçimidir.

Listedeki dördüncü ve son adayımız siyah at olarak görülen eski Başbakan İyad Allavi’dir. Irak’taki tüm Sünni Araplar ve Kürtlerle belirli bir anlaşma yapabilirse oy birliği elde ederek seçimleri kazanma şansına sahip.

Çeşitli uzmanların benimsediği ortak görüşün aksine ben, yaklaşan Irak seçimlerinin sonuçlarından birinin İran’ın ve ABD’nin ülkedeki tüm etnik ve mezhep ayrılıkları ile başa çıkan esas ulusal eğilim üzerindeki etkisinin giderek azalması olduğuna inanıyorum.

Irak genel seçimlerinin sonuçları ne olursa olsun önümüzdeki Irak hükümetleri, destek temelinden ve güçlü öz denetimden yoksun oldukları için görece zayıf bir siyasi konumla çalışmaya devam edecek.

Peki, bu kötü bir şey mi?

Cevap: Kısa vadede hayır. Irak’ın bir ulus devlet olarak 1921 yılında kurulmasından 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesine kadar ülke sürekli güçlü hükümetler tarafından yönetildi. Ama bu, sivil toplumun zayıf olduğu ya da hiç olmadığı anlamına gelmiyor. Geçen 15 yıl boyunca Irak’ta denge, uygunsuz koşullarda sıfırdan başlamak zorunda kalan sivil toplum lehine değişti. Irak’ın devlet iktidarı ve sivil toplum arasında istenen dengeye erişebilmesi için özgür ve çoğulcu olan 3 – 4 seçime daha ihtiyacı olabilir.

Mevcut durumda Bağdat’ta hükümet kurma sorumluluğunu üstlenen kim olursa olsun alçakgönüllü ve soğukkanlı olması; kendisini, hükümetini ve ülkesini kibirli ve bilgiç söylemlerden uzak tutması ve önemli olan esas meselelere hizmet edecek köklü politikalara odaklanması gerekir. Gelecek Irak hükümetinin en önemli hedefi, ülkedeki demokratik sürecin güvende ve sağlıklı olmasını sağlamaktır. Din, mezhep, ideoloji ve hatta siyasi farklılıklardan sıyrılarak Irak halkının tamamı bu gayeye erişmek için tek bir çıkar etrafında bir araya gelebilir.