Bağdat/Fadıl en-Neşmi
Irak eski Başbakanı Haydar İbadi hükümeti, DEAŞ’ı askeri olarak ortadan kaldırdı ve ülkede son yıllarda eşi görülmemiş düzeyde bir güvenlik sağladı. Ancak DEAŞ’a bağlı bazı uyuyan hücrelerin varlığı, bir takım yasa dışı gruplar ve milislerin oluşturduğu zorluklar ile vatandaşlar arasında kitlesel silahlanmaların devam etmesi nedeniyle güvenliğin sürdürülebilirliğine ilişkin endişeler yeni Başbakan Adil Abdulmehdi hükümetinin öncelikleri arasında kalmaya devam ediyor.
Geçen hafta parlamentoya sunulan ve oylanan Abdulmehdi’nin hükümet programında yer alan güvenlik dosyası, gündemin en önemli konularından biriydi. Program, terörist hücreleri yok etme ve bir başka isimle yeniden ortaya çıkmalarını engellemeye yönelik çabalara yoğunlaşmaya odaklanıyor. Altı ayı aşmayacak bir süre çerçevesinde uygulanacak “hızlı önlemler” alınmasını içeren program, “kamu düzenini ve yasaların uygulanmasını denetleyebilecek bir yargı ve güvenlik gücünün kurulması, ordu güçlerinin şehirlerin içlerinden kışlalara çekilmesi ve askerlerin iç güvenlik kapsamında görevlendirilmesinden vazgeçilmesi” gibi bir dizi uygulamayı kapsıyor. Ulusal Güvenlik Dairesi Başkanlığı görevini vekaleten yürüten Irak eski İçişleri Bakanı Kasım Araci, güvenlik dosyasının ilk etapta beş eyalette İçişleri Bakanlığı’na devredilmesi ve silahların devlet eliyle sınırlandırılması gerektiğini belirtti.
Araci açıklamasında, eyaletlerin çoğunun federal polis güçleri veya hızlı önlemlerle güvenliğinin güçlendirilmesine hazır olduğunu belirterek aynı zamanda çalışmanın yapılması durumunda kontrolleri azaltma kararının çok önemli olduğunu söyledi. Bir önceki hükümetin güvenlik dosyasını İçişleri Bakanlığı’na devretme kararını 2019 yılının başlarında gerçekleştirmeyi planladığını söyleyen Araci, uygulamanın ilk aşamada Divaniye, Vasit, Meysan, Zi Kar ve Müsenne eyaletlerini kapsadığını kaydetti.
İç güvenlik dosyasını İçişleri Bakanlığı’na teslim etme uygulaması, Abdulmehdi’nin Savunma ve İçişleri Bakanlıklarındaki makamlarda önemli değişiklikler yapması konusundaki kararlılığı ışığında gerçekleşti. Ayrıca uygulama, “operasyon komutanlıklarının” lağvedilmesinin yanı sıra İçişleri ve Savunma Bakanlıklarının iç ve dış güvenlik departmanlarına odaklanmalarına yönelik yoğun taleplerin olduğu bir döneme denk geldi.
Irak İçişleri Bakanlığı eski Sözcüsü Abdülkerim Halef, konuya ilişkin Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, İçişleri Bakanlığı’nın iç güvenlik dosyasında başarısını, belki de Ortadoğu’daki en büyük insan kapasitesine sahip olan bakanlığın çalışmalarına bağlı olduğunu belirtti. Ancak bu kapasitenin halen tam olarak kullanılamadığını düşünen Halef, bunun sebebini personelin çoğu zaman kontrol, yetenek eksikliği ve organize olmaması olarak açıkladı. İçişleri Bakanlığı’nda 120 acil durum bölüğü bulunduğuna dikkati çeken Halef, çalışmalarının terörle mücadele biriminden 12 bölükle kıyaslanamayacağını, İçişleri Bakanlığı’nın böyle bir başarı bekliyorsa 60 bölüğe ve personelin yeteneklerini geliştirmeye ihtiyacı olduğunu ifade etti.
Siyasetçilerin sadece konuştuklarını ve okuryazar olmayanların oylarıyla göreve geldiklerini söyleyen Halef, “Güvenlik kurumlarının başına bu kişilerin seçtiği isimler getirilirse güvenlik alanında hiçbir ilerleme kaydedilemez” şeklinde konuştu. İçişleri Bakanlığı’nın her kademesinde siyasi parti ve grup temsilcilerinin bulunması ve onların görevlendirilmesinin, Bakanlığın çalışmalarının başarısına katkıda bulunmayacağını düşünen Halef, ordu güçlerinin şehir dışındaki askeri kışlalara geri çekilmesi gerektiği konusuna katıldığını belirtti. Halef ayrıca, “Ordu ile vatandaşlar arasındaki sürtüşmeler ordunun prestijini zayıflatırken aralarında bir yabancılaşmaya neden oluyor” dedi.