Avrupa’nın tutumuyla ilgili Tahran’ın düşüncesi sağlam bir iddiadır. Bu düşünce, Amerika Birleşik Devletleri’nin(ABD) baskıları karşısında Tahran’ın direnmesine yardımcı oluyor. Fakat Tahran’ın bu iddiası 48 saatten az bir sürede fiyaskoya dönüştü. ABD Başkanı Donald Trump, İran’la işbirliği konusunda ülkesinin yeni stratejisini açıkladıktan bir saat sonra Avrupa’nın tutumunda değişim belirtileri ortaya çıktı. Çünkü Avrupa, İran’la yapılan nükleer anlaşma krizinde geçtiğimiz pazar günü Washington’la pazarlık mantığına ve ortak noktalar üzerinde anlaşmaya ve nükleer anlaşmazlığı ertelemeye yakın bir strateji benimsedi. Avrupa, ABD kongresinin yaklaşık iki ay içerisinde Amerika’nın nükleer anlaşmayla ilgili tutumunu netliğe kavuşturacağından dolayı böyle bir strateji izledi.
Tahran, bu gerçekleri nükleer anlaşma ve politikalarını birbirinden ayıran İngiltere, Almanya ve Fransa’nın önceki belirsiz tutumlarında gerilemenin başladığının bir göstergesi olarak kabul edebilir. İngiltere ve Almanya, uluslararası toplumun bölgenin istikrarını sarsan İran’ın faaliyetlerini engellemeye devam etmesi ve İran’ın balistik füze programına yönelik mücadele yollarının araştırılması gerektiği konusunda anlaştıklarına dair ortak bir bildiri yayınlamasından sonra mezkûr gerileme başladı.
Avrupa’nın Tahran’a karşı planlı adımına rağmen Başkan Trump, anlaşmanın bütün taraflarına baskı yapmaya devam ediyor. Geçen Pazartesi günü Trump, anlaşmanın tamamen iptal edilebileceğini ve bunun gerçek bir ihtimal dâhilinde olduğunu vurgulayarak yeni sürecin daha pozitif olacağını ifade etti. Trump, topu kongrenin sahasına atarak nükleer anlaşmanın geleceğiyle ilgili uygun kararların alınması için sorumluluğu Amerikalı kanun yapıcılara bıraktı.
Kongre, vasat bir yol izlemeye devam edebilir. Zira kongre üyeleri, “ABD, imzaladığı anlaşmalara saygı göstermiyor” diye Washington’un suçlanmasını istemiyorlar. Bunun için kongre üyelerinin nezdinde Amerika’nın imzaladığı uluslararası anlaşmalara bağlı kalması gerektiği kanaati ağır basıyor. Buna karşılık kongrenin anlaşmaya bağlı kalmaya devam etmesi uzak bir ihtimal değildir.
Fakat kongre, Cenevre görüşmelerinde İran müzakere heyetinin onayladığı ek protokol maddelerini uygulamayı kabul etmesi için İran’a baskı yaparak İran’ın anlaşmaya uyup uymadığını gözlemleyen mekanizmanın bazı maddelerini değiştirmeye gidebilir. Böylece Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, Tahran’dan bütün askeri ve sivil tesislerini kendisine bağlı denetleme ekiplerine önceden herhangi bir izin olmadan açmasını talep edebilecek. Bu şekilde söz konusu tesisler, İran’ın bütün nükleer faaliyetlerini doğrudan ve nükleer olmayan faaliyetlerini ise dolaylı olarak gözlemleyecek uluslararası müfettişlerin denetimine girmiş olacak.
Tahran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na bağlı denetleme ekiplerine kendi toprakları üzerinde özgürce hareket etme hakkı vererek ABD’nin şartlarını onaylaması mümkün değildir. Tahran, ulusal egemenliğini savunmak için radikal kararlar almakta tereddüt etmeyecektir. Baas rejimi, kitle imha silahlarını araştırmak bahanesiyle Saddam’ın sarayına hatta yatak odasına kadar giren uluslararası denetleme ekiplerine bütün tesislerini açmaya zorlanmıştı. Tahran ise, 1991’de Saddam’ın yenilmesinden sonra Washington’un Irak tecrübesini tekrar etmesine fırsat vermeyecektir.
Tahran’ın bu maddeleri kabul etmesinin imkânsız olmasıyla birlikte Trump yönetiminin anlaşmayı uygulamaya bağlı kalması olası bir ihtimaldir. Bu süreçte taraflar arasında kriz daha da tırmanabilir. İşte o zaman Washington, uluslararası topluma nükleer anlaşmadan çekilme nedenini açıklayabilecek gerekli bahanelere sahip olacak ve Tahran’ı caydırmak için adımlar atabilecektir.
Buna karşılık Tahran, ulusal egemenliğine zarar verecek, hatta içerideki istikrarın zayıflamasına ve rejim içerisinde anlaşmazlıkların çıkmasına neden olabilecek şartları reddederek Washington’u uluslararası toplum karşısında zor durumda bırakmaya çalışacaktır. İran rejimi, 1979 yılında kurulduğundan beri iç cephesini sağlamlaştırmaya çaba sarf ediyor.
ABD, rejimle olan ilişkilerini yeniden tanımladıktan ve nükleer düzlemde neyin mümkün, bölgesel düzlemde ise neyin makul olduğunun farkına varması için Tahran’a dikte edilen şartları belirledikten sonra İran rejimi, ölüm-kalım tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Top, İran rejiminin sahasına yeniden iade edildi. Bölgesel ve uluslararası düzlemde İran’dan siyasetini ve dış politikalarının doğasını değiştirmesi, içerideki kazanımlarını muhafaza etmek ve yeni bir Kuzey Kore’ye dönüşmemesi için tavizler vermesi talep ediliyor.
İran’ın manevra yapabileceği sınırlar daralırken ABD’nin şartları artıyor. Washington ve Tahran arasındaki çekişmenin doğası Mollalar rejimi kurulduğundan bu yana ilk kez doğrudan bir çatışmaya dönüşebileceğinden dolayı Avrupa zorlu bir çözüme ulaşmak zorundadır. Lübnanlı gazeteci Hayrullah Hayrullah çatışmanın doğasını şu sözleriyle dile getiriyor: “ABD, İran’ı yeniden keşfetti. ABD’nin İran’a yönelik stratejisiyle ilgili Trump’ın konuşmasındaki en önemli şey, İran konusunu bir bütün olarak ele alarak nükleer dosyayı doğru bir çerçeveye yerleştirmesidir.”