Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran Baharı değil, rejimin sonbaharı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Velayet-i Fakih ve beklenen Hüccet İmamı (Mehdi İmam) devletini protesto eden İranlılar “Aç karınla cennete girmek istemiyoruz” diye haykırdı.

İran, Henry Kissinger’ın tabiriyle bir “bir devlet” değil bir “devrim”dir. İran, birçok gözlemciye göre, dünyevi meselelerle ilgilenen ülkelerin kurallarıyla uğraşmayı dert edinmeyen ideolojik bir projedir. Dolayısıyla çevresindeki ve uzağındaki milisleri ve alt kimlikleri destekleme yöntemiyle modelini ihraç etmeye çalışır. İran’ı sevenlere ve destekleyenlere göre Tahran’ın misyonu yeryüzünde değil, gökyüzünde olan metafizik, ilahi bir projedir. Dolayısıyla Mehdi’nin gelişini bekleyen bu ülkede, dünyevi zararlar olarak gördükleri gelir ve hayat kayıpları üstünde durulmaması gereken ayrıntılardır.

2009 Yeşil Devrimi’ne katılmayan fakat günümüzdeki gösterilerin bel kemiğini oluşturan İranlı yoksulların protesto ettikleri de bu ve benzeri prensiplerdir. Zira Yeşil Devrim, seçim sonuçlarını hedef alan ve siyasi amaçları olan protestolardan oluşuyordu. 2009 protestolarına katılanların çoğu seçimlerde hile olduğunu, Mir Hüseyin Musevi’ye verilen oyların Mahmud Ahmedinejad’a aktarıldığına inanan Kuzey Tahran’ın orta sınıfına ait insanlardı. 2008 yılının yazında yaşanan olaylar sırasında petrolün varil fiyatı 150 dolara yükseldi. Bu durumdan faydalanan Ahmedinejad’ın popülist ekonomik politikalarının, devlet destekli kolay kredilerin ve doğrudan hesaplarına yatan yardımların da etkisiyle İran’ın yoksulları ise Yeşil Devrim protestolarına katılmamayı yeğlemişlerdi!

Buna karşın, günümüzdeki gösterilerde Yeşil Devrim protestocuları evlerde kalmayı yeğlerken yoksullar sokaklara döküldü. Bu olgu iki protesto arasındaki farklılıkları ortaya çıkardı. 2009 Yeşil Devrimi, İran’ın değişik şehir ve kasabalarında daha yaygın, daha merkezi ve gösterişliydi. Son protestolar ise rejim için önemi büyük olan ve kutsallığı sebebiyle güvenliğine önem verilen Meşhed şehrinden çıktı. Şehrin kutsal makamı, Ruhani’ye karşı seçim yarışını kaybeden ve ülkenin dini lideri tarafından desteklendiği düşünülen İbrahim Reisi’nin başında bulunduğu ‘Estan Kudüs Radavi’ kurumu tarafından yönetiliyor.

2017 yılının son haftasında kendini gösteren protestolar, yumurta fiyatlarındaki yükselişe tepki olarak başladı. Ekonomik sebeplerle ortaya çıkmasına rağmen 2009 yılı gösterilerinin dokunmaya cesaret edemediği tabuları sarstı. Göstericiler Velayet-i Fakih’e karşı slogan atmakla yetinmedi, resimlerini yaktı. Hatta Şah Rıza Pehlevi’yi öven sloganlar attı.

Ancak, gösterilerin Meşhed kentinde başlaması 2009 yılı protestocuları için durumu iki nedenle karmaşık hale getirdi. İlki ekonomik krizin onların üzerindeki etkisinin yoksullara nazaran daha az olması, ikincisi ise gösterilerin, en azından başlangıç safhasında, Ruhani hükümetine karşı muhafazakârların siparişi ve tertibiyle yapıldığı izleniminin ağır basması. Bu bağlamda, İranlı yorumcu Parviz Dargahi, İranlıların protestolara katılıp katılmamayı, protestocuların kim olduğuna, ardındaki kişilerin kimliğine ve en önemlisi muhtemel sonuçlarına göre karar verdiğini belirtiyor. İran’ın kolektif hafızası, Şah’ı devirmek için 1978 yılı gösterilerine katılanların çoğunun devirdikleri sistemden daha kötüsünde yıllarca yaşamaya mecbur kaldıklarına işaret ediyor.

Bunun yanında Arap Baharı’nın yaşandığı bölgelerdeki devlet ve toplum düzeyindeki çöküş 2009 protestocularının zihninde yoktu. Şu andaki gösterilere katılanlar ise protestonun İran’ı benzer bir geleceğe sürmesinden korkuyor.

2009’daki ve günümüzdeki protestolar kıyaslandığında, ilkinin daha açık vizyonlu ve daha etkin olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Zira 2009 protestolarının çıkış noktası seçimlerdi ve göstericilerin tek isteği seçimlerdeki hileyi ortaya çıkarmaktı. Bu önemli farklılık günümüz protestolarına katılanların sayısının daha az olmasına neden oldu. Günümüz protestolarının momentini etkileyen zıt yönde iki kutup ortaya çıktı; bir yandan Şah’ın düşmesinden sonra geriye giden ülkenin durumu protestoları körüklerken, zıt yönde de Arap Baharı’nı yaşayan devletlerin ve toplumların geriye gitmesi İranlı protestocuların şevkini kırdı.

2009 yılı protestolarıyla günümüz protestolarının arasındaki farklar İran Devrimi rejiminin ağır yara aldığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Dikkati çeken nokta şu ki, reformistler başkanlık, parlamento, belediye ve yerel idareyi ele geçirdiklerinde İran’da rahatsızlıklar daha fazla boy göstermiştir. Bu da sistemin kendi içinden reform edilmesi ve ıslah olması ihtimalinin neredeyse mümkün olmadığını gösteriyor.

Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi gibi sistemin parçası sayılan isimlerin günümüz protestolarına katılmamaları, gösterilerin doğrudan rejimi hedef almasına neden oldu.

1999 yazında Başkan Muhammed Hatemi yandaşlarının reformist Selam Gazetesi’nin kapatılmasını protesto etmesiyle Şah sonrası döneminin en büyük protestoları gerçekleşti. Fakat bu gösteriler, rejim içi rakip kanatlar arasındaki kavganın bir tezahürüydü ve rejimin kurumlarına saygılıydı. Bundan 10 yıl sonra, yani 2009 yılında, seçimlerdeki hileye yönelik gösteriler başladı. Çoğu gözlemci bu protestoların sebebinin sistem içinden bir reform yapılmasının imkânsızlığının anlaşılması olduğunu söyledi. Bunu takip eden ikinci 10 yıl, yani 2017 protestolarında ise ekonomik, sosyal, politik ve ahlaki çöküntünün etkisiyle önceki iki gösteriye göre daha radikal ve mollalar sistemine kökten karşı olunduğu gözlerden kaçmadı.

İran Baharı’nın olgunlaşması için daha fazla olay gerçekleşmesi gerektiği açık. Ama şurası daha da açık ki 40 yıllık Velayet-i Fakih devleti sonbaharının ileri evrelerine girmiş bulunmaktadır.