Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran Baharı hakkında iç ve dış bahisler | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

“Hizbullah’a Ölüm!”
“Ruhani’ye Ölüm!”
“Hameney’e, Diktatöre Ölüm!”
“Çıkın Suriye’den, biraz da bizi düşünün!”

2009 yılında halk ayaklanması olarak ortaya çıkan ve vaktinde Yeşil İsyan olarak adlandırılan protestolardan sonra en tehlikeli halk hareketi olduğu düşünülen ve halen İran’ın on şehrinde yapılan protestolardan bize ulaşan sloganlardan bir kaçıydı bunlar…
Güvenlik güçlerinin her yerde olduğu İran’da politik protestoların yapılması bir çoğu için sürpriz oldu.

Bu sefer durum ciddi gibi gözüküyor, protestolar, muhafazakar kimliğiyle tanınan Meşhed’ten başlayarak Tahran’a, oradan da çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Batı’daki Kirmanşah dahil 10 İran şehrinde sadece üç gün içinde ortaya çıkarak İranlıların kendisinin de tahmin etmeyeceği hızla yayıldı.
Ekonomi ve yurtdışındaki İran milislerine yapılan büyük harcama ile yaşanan hayal kırıklığı, 1979 Devrimi’nden bu yana ülkede yaşanan siyasi kızgınlığın tipik nedenleri arasında yer alıyor.

Bardağı taşıran son damla ise, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin parlamentoya üç hafta önce sunduğu ve gözlemcilerin deflasyonist olarak nitelendirdiği bütçeydi.

Halbuki bu bütçe yükselmesi beklenen petrol fiyatlarına uygun olarak tasarlanmamış ve Ruhani’nin mayıs ayında verdiği seçim vaatlerine taban tabana zıt olduğundan fiyatların çılgınca yükselmesine sebep oldu. Hatırlanacağı üzere, Ruhani seçimlerde vatandaşlarına 2015 yılında imzalanan İran nükleer anlaşmasının uluslararası yaptırımları kaldırtacağına ve ülkesini yabancı yatırıma açacağına söz vermişti.

Bu gösterilerin en çarpıcı yanı, ülkelerinin “Facebook”, “Twitter” ve “YouTube” da dahil büyük ve en önemli sosyal ağ sitelerinin yasaklı olmasına ve kullanımının politik liderlerle kısıtlı olmasına rağmen, protestoların önceden koordinasyon ve başlatma kıvılcımı olmaksızın doğaçlama şekilde ve büyük sayılarla ve öfkelerini geniş şekilde ifade eden sloganlarla ortaya çıkmasıdır.
Tüm bunlar İran sokağının artık kaybedecek bir şeyi olmadığını, Yeşil Devrim sırasında tutuklanan yüzlerce protestocu hala hapishanelerdeyken protestocuların itirazları için ne denli büyük bedeller ödeyebileceklerini göze aldıklarını göstermektedir.

2009 yılında Yeşil Devrim, rejimin baskısına maruz kaldığı gibi, dünyanın en güçlü ülkesinin Başkanının da ihanetini yaşadı, zira Barack Obama Mısır, Tunus ve Libya’da ve ondan da önce Ukrayna ve Gürcistan’daki benzer ayaklanmalara verdiği desteğin onda birini Yeşil Devrim’den esirgemişti.

Wall Street Journal muhabiri Jay Solomon’un “İran savaşı” adlı kitabında, Obama’nın danışmanlarının tüm tavsiyelerine rağmen, diktatörlükle yönetilen ülkelerdeki devrimleri destekleyen ABD pozisyonunu benimsemeyerek CIA’e Yeşil Devrim liderleri ile iletişimi kesmeyi emrettiğini öğreniyoruz. Şimdi ise ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin tam tersini yaptığını görüyoruz; Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İran’ı “haydut devlet, ekonomisi çökmüş ve şiddet, kan dökme ve kaostan başka ihracatı olmayan bir ülke” olarak nitelemişti. Bu konudaki en büyük destek ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’dan geldi ve ülkesinin “otoritenin barışçıl geçişini isteyen İran içindeki unsurları” desteklediğini söyledi. Bu söylemler ve pozisyonlar İran’la yüzleşmek için ABD stratejisinin bir parçası olmakla birlikte, Tahran rejimi üzerindeki baskıyı arttıracak diğer uluslararası duruşların önünü de açacaktır.

Bu tırmanışa giren gösterilerin İran’ın yapısı hakkında etkilerini değerlendirme yapmak için erken olabilir, zira bu gösteriler henüz emekleme aşamasındadır. Ancak İran Baharı’nın olasılığı İran, bölgesel ve uluslararası bir bahis haline gelmiştir; biraz gecikebilir, ancak eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Ne kadar sürecek olursa olsun, bir devrim devlet şeklinde devam edemez, ve kaosu eken herkes bir gün gelir kaosu biçer.