Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran, bilim adamlarını ve çevre gönüllülerini tutuklayarak çevreyi koruyor! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçen Pazar günü İranlı bir reformcu internet sitesi, tutuklu 5 çevre eylemcisinin ‘yeryüzünü fesada uğratmak’ suçlamasıyla karşı karşıya kaldığını belirtti ki bu suçlama, idam cezasının gerekçelerinden biridir.

8 Ekim’de İran Devrim Mahkemesi, tutuklanan 5 çevreci aleyhinde ön iddianame düzenledi.

İddianame; aktivistleri, çevre projelerini istihbarat bilgilerini toplamak amacıyla kılıf olarak kullanmakla suçluyor.

Bu suçlama ise ölüm cezasını beraberinde getirmekte.

İranlı akademik çevrelerde hâkim olan kanaat, Devrim Muhafızları’nın çevre koruyucularını tesislerin konumu hakkında bilgi sahibi olma ihtimallerinden ötürü tutukladığı yönünde. Zira bu tesisler, dünyayı kirleten zehirli kimyasallar ve radyoaktif maddeler barındırıyor.

Bir alanda kimyasal kirliliği ve arka plan ışınlarını ölçmek isteyen birinin, radyasyon keşif cihazına sahip olması veya bir toprak örneklemi edinmesi gerekir.

Bu, onlarca çevre koruyucusunu alıkoyup, ülkenin farklı yerlerindeki elektronik cihazlara el koymaya başlayan İran istihbaratçılarının çılgınlığının açıklaması.

Tutuklamaların haritası, hassas yerlerin merkezleri hakkında iyi bir fikir sunuyor.

Çevre eylemcileri, kuzeybatı İran’daki Bukan’da tutuklandı.

ISNA haber ajansı, 21 Mayıs tarihli haberinde güvenlik güçlerinin ülkenin güneyinde, Bender Lenge ve onun etrafındaki şehirler, Lavardin ile Hürmüzgan eyaletindeki Cinah ve Bestek’te 20 çevre eylemcisini tutukladığını belirtti.

Çevre eylemcisi Azar Sidagati 9 Mayıs’ta İnstagram üzerinden, İran’ın güneyinde yaşayan onlarca çevre gönüllüsünün ve akrabalarının evlerinin arandığını ve tüm iletişim araçlarına el konulduğunu yaymış, birkaç saat sonra bu haber kaldırılmıştı.

13 Şubat’ta Tahran Başsavcısı Abbas Caferi Devletabadi, gazetecilere alıkonan eylemcilerin çevre projelerini, istihbarat bilgilerini toplamak amacıyla kılıf olarak kullanmakla suçlandığını açıkladı.

İdam ya da uzun süreli hapis cezasıyla yüzleşen çevre destekçileri arasında Kolombiya Üniversitesi’nden mezun Murad Tahbaz adlı bir Amerikan vatandaşı da yer alıyor.

‘Pers Mimari Mirası’ kuruluşunun ortak kurucusu olan bu vatandaş, koruma altındaki topraklarda yeraltından füze fırlatma tesislerinin oluşturulmasına da açıkça muhalefet edenlerden biriydi.

Kuruluşun Kanada vatandaşı olan müdürü Kavus Seyyid İmami ise; Ocak ayında Murad Tahbaz ve 7 diğer isimle birlikte tutuklanarak Evin hapishanesine gönderilmiş, tutuklandıktan sonra uygulanan yoğun bir sorgunun ardından vefat etmişti.

Seyyid İmami, tutuklanmadan önce Tahran’daki İmam Sadık Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri vermiş. İranlı yetkililer, ailesine göre yeryüzünün en mutlu insanı olan bu şahsın, hücresinde intihar ettiğini iddia ederek ölümüne dair tarafsız bir soruşturma yürütmedi. Ailenin bağımsız bir otopsi talebi reddedildiği gibi eşi de sorgulanıp Kanada’ya dönmekten menedilerek pasaportuna el konuldu.

22 Mayıs’ta İran Öğrenci Haber Ajansı (ISNA)’nın haberine göre İran Çevre Kurumu Başkanı İsa Kalantari, Jeolojik Çeşitlilik Konferansı’nda yaptığı bir konuşmada hükümetin istihbarat, içişleri ve adalet bakanları ile cumhurbaşkanının yasal vekilinden oluşan bir heyet oluşturduğunu belirtti.  Kalantari, bu heyetin, tutukluların casus olduğuna dair bir işaret bulunmadığına ve çevre koruyucularının serbest bırakılması gerektiğine karar verdiğini belirtti.

Neredeyse aynı zamanda güvenlik güçleri, Çevre Kurumu Başkan Yardımcısı Kafi Medeni’yi kısa süreliğine gözaltına aldı. ABD’de ders veren ve uluslararası ödüller kazanan bir bilim adamı olan Medeni’nin ülkeye beyin göçü yapması geçen yıl Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından övgü ile karşılanmıştı. 3 gün tutulduktan sonra serbest bırakılmasının ardından Medeni, Londra’daki Imperial College’da Çevre Siyaset Merkezi’ndeki hocalık görevini kabul ederek İran’dan göç etti.

Çok sayıda insan hakları ve basın kuruluşu, tutuklu bulunan çevre destekçileri adına savunma sunuyor. Bu bağlamda Uluslararası Af Kuruluşu, Devrim Muhafızları’nı mahkûmlara işkence uygulamakla itham ederek Nisan ayında Prof. Seyyid İmami’nin ölümüne dair bağımsız bir soruşturma talebinde bulundu.

Bununla beraber İranlı 800 çevreci bilim adamı, Hasan Ruhani’ye gönderilen ve meslektaşlarının yasadışı olarak alıkonulmasının gerekçe gösterildiği mektuba imza attı. Ruhani buna cevap olarak Mayıs ayında üst düzey hükümet yetkililerinden oluşan bir soruşturma komisyonu görevlendirdi.

Bu komisyon, tutuklu çevrecileri savunanların herhangi bir suç işlemediğini ancak bunun serbest bırakılmalarının yolunu açmayacağı yönünde bir karara vardı. Bu, İran’da hemen her düzeyde seçilmiş yetkililerle Devrim Muhafızları arasında yer alan çekişmenin altını çizmiş oldu.

Bilindiği üzere Muhafızlar, raporlarını doğrudan ‘Yüce Rehber’ Ali Hamaney’e sunarak ondan emir beklerler.

Ulusal güvenlikle ilişkili olduğuna inanılan her durumun gerçek yetkilisi olan İran Devrim Muhafızları, Ağustos ayında Çevre Bakanlığı’na bilim adamlarının yanlış bir şey yapmadıklarını ispat etmek için harcadığı çabayı durdurması yönünde talimat verdi. Ardından Çevre Kurumu Başkanı İsa Kalantari’ye yargı meselelerine karışmaması konusunda uyarıda bulundu.

Şurası kesin ki çevre eylemcilerinin tutuklanması konusundaki sır perdesi, bunun askeri programla ilişkili olduğu konusunda hiçbir bir şüpheye yer bırakmıyor.

Tutukluların Ocak ayından bu yana dış dünya ile bağlantıları koparılmış ve ziyaret edilmelerine izin verilmiyor.

Onlardan, hiçbir insan hakları avukatının yer almadığı 20 isimlik bir listeden avukat seçmeleri istendi. Yürürlükteki bu şartla şimdiye kadar hiçbir sanığın avukatıyla görüşmesine izin verilmedi.

Tutuklarının aileleri, 30 Eylül’de sosyal medya üzerinden yargı yetkililerinin tutuklu bulunan çevre uzmanlarının yalnızca Haziran ayında yargı tarafından yayınlanan 20 kişilik listedeki avukatlar tarafından temsil edilebileceğini kendilerine ilettiğini bildirdiler. Bu nedenle yetkililer, kendi seçtikleri avukatlarla iletişime geçme ve duruşma tarihi belirleme izni vermemektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Ortadoğu Birim Müdürü Sarah Leah Whitson, “İranlı yargı yetkilileri, yargıçların adalet savunucusu olmak yerine baskıcı devlet mekanizmasının ana unsuru olduklarını bir kez daha ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı. Çevre koruma eylemcileri her ne kadar tedbir amaçlı yaklaşık on aydır hapiste tutulsa da yetkililer onların aleyhinde henüz herhangi bir suçlamada bulunmadı.

Şimdi onlar hakkında yeniden ‘yeryüzünü bozguna uğrattıkları’ konuşuluyor. Bu hareket başlar başlamaz 21.yy’ın ‘detektörü’, kurbanlar ezilene kadar faaliyete devam edecek. Çevre eylemcileri aleyhinde çıkan ilk iddianameler, devrimci mahkemelerin önünü açıyor ki bu mahkemeler, darağacı yargıçlarından birinin başkanlığını yaptığı Devrim Muhafızları’nın temel uzantılarından biridir. Başsavcılık ofisinde çalışan biri, dört aileye tutukluların ‘yeryüzünde fesat tohumu ekmek’ ile suçlandığını bildirmiş. Ki bu, sonu idama varan bir suçlamadır.

İran’da siyasi muhaliflerin alıkonulması alışıldık vakalardandır, çevrecilerin değil. Hem de zorunlu yasal uygulamalar olmaksızın. Üstelik insanlık dışı muameleye ve işkence koşullarına maruz bırakılıyorlar. Pek çok İranlı, uluslararası toplumdan İran’da yaygınlaşan bu ihlallere dur demesini ve İranlıları savunmak için birlik olunmasını talep ediyor. Hakkında ölüm hükmü verilen son kişi de 15 yaşındaki Rıza Hadadi idi. ABD medyası, ne Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye ne de Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’e bir çocuk hakkında idam kararı çıkararak uluslararası hukuku ihlal ettiklerine dair bir şey söylemedi. Tutuklu bulunan çevrecilerin suçu ise İran yönetiminin, onların olası nükleer ve füze sahalarında bir kirlilik bulmalarından yana olan korkusudur.

Biz, Devrim Muhafızları ve onun estirdiği karanlık hava hakkında konuşuyoruz ama Hasan Ruhani rejiminin insan hakları konusundaki sicili de ortada: 84 kadın, 34 delikanlı ve 86 siyasi mahkûm dâhil olmak üzere 3602 idam kararı. Ve bu sayı giderek artıyor.