Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran protestoları… Aynı zamanda bir Irak gerçeğidir | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Iraklı yazar ve gazeteci Ahmed Sahir, İran’da devam eden protesto hareketlerine ilişkin Facebook sayfasında ishal tedavisi haplarına dair iki bandın fotoğrafını yayınladı. Altına da şu kısa açıklamayı yazdı:

“Yeşil Bölge’de bu tür haplara büyük bir talep var. Buradaki adamların İran’da olup bitenleri takip ettiklerinden dolayı uyanık kalmaya çalıştıkları söyleniyor!”

Yeşil Bölge, Bağdat’ın sivillere kapalı ve oldukça korunaklı bir parçasıdır. Saddam Hüseyin’in ve çevresinin yaşamış olduğu bu yerler şu anki siyasi iktidarın yöneticileri tarafından yaşam alanı olarak kullanılıyor. Eski saraylara ilaveten yeni saraylar inşa etmede adeta eskileriyle yarışılıyor. Bu bölge, halk arasında Iraklıların nefretini ifade eden “Kibirli/Çorak Bölge” olarak biliniyor. Bu isimlendirmenin diğer bir nedeni de buranın halkından adeta intikam alınmış olmasıdır. Irak halkının buradaki zenginlikleri büyük ölçekli yolsuzluklarla çalınmıştır. Yöneticilerin kendileri de bu suçlamaları reddetmiyor.

Sahir’in bu paylaşımı Irak medyasından yüzlerce yorum ve beğeni aldı. Birçok Iraklının ilgisini çekti. Zira Irak halkı, ülkedeki bu güçlü siyasal sınıfın birçoğunun ya İran ile tamamen uyum içerisinde olanlardan ya da İran’ın Irak’ta büyüyen siyasi, askeri ve ekonomik nüfuzu karşısında ses çıkarmayarak suç ortağı olanlardan meydana geldiğine inanıyor. Bu eğilim, İran rejimine değişik dozlarda karşı çıkanların duygularını yansıttığı gibi- bu dönemde bu durum daha da güçlenmiştir- Irak’ın şu anki genel havası ile de uyumludur. Özellikle Tahran’ın Irak’taki doğrudan siyasi ve askeri rolünün ifşa olmasının ve İranlı askeri lider ve sivillerin Lübnan, Suriye ve Yemen’den sonra Irakla işbirliği yaptıklarına dair açıklamaların ardından bu tepki daha da artmıştır. Zira bu durumda ülke İran nüfuzuna açık hale gelmektedir.

Bu ruh hali, İran Devrim Muhafızları Komutanı General Kasım Süleymani’nin “DEAŞ” ile savaş cephesinde ve Yeşil Bölge’de tekrar tekrar ortaya çıkmasıyla güçlendi. Bu şahıs Irak ordusunun komutanlarından daha rahat hareket ediyor. Bu durum birçok Iraklı tarafından milli hassasiyetleri provoke etmek ve Irak ulusal haysiyetini çiğnemek olarak görülüyor.

Her halükarda Iraklılar, sosyal medya ağlarında ve günlük yaşamlarında başladığı ilk saatlerden itibaren İran protestolarıyla oldukça ilgililer. Çoğu, yaşananlarla etkin bir şekilde etkileşime girdi. Öyle ki bu hadiseler sanki sınır ötesinde değil de Irak’ın bir bölümünde yaşanmaktadır. İran’daki direniş, Irak’taki protesto hareketi, siyasi reform, kamu hizmetlerinin sağlanması, idari ve mali yolsuzlukla mücadele çağrısında bulunan yazarlar, yorumcular ve tanınmış aktivistlerce açıkça desteklendi. Mutlak bir Şii çoğunluğa sahip bu hareket başkent Bağdat, merkez ve güneydeki birkaç şehirde 2015’in ortalarından beri haftalık ve sürekli olarak çalışmalarına devam etmektedir.

Yorum ve paylaşımlar, İran’da meydana gelecek bir değişimin İran’ın Irak’taki ağırlığını hafifleteceğine dair bir inancı yansıtıyor. Yorumcular ve aktivistler, İran’daki protestocuların “Irak, Lübnan ve Yemen’deki silahlı militanlara silah ve para sağlanması yerine İranlıların yaşadığı ekonomik ve canlı sorunların ele alınmasını ve iç durumla ilgilenilmesini” talep eden sloganlarına atıfta bulunmaya özellikle hevesliydiler
.
Elbette bu pozisyona karşı tavır alan yazarlar, yorumcular ve troller de vardı. Bunlar çoğunlukla iktidardaki Şii güçlere mensup kişilerden meydana geliyor. Fakat dikkat çekicidir ki bu kesim ve önde gelen Şii politikacılar ilk iki günde sessiz kaldılar ve İran protesto hareketine karşı konumlarını açıklamadılar. Ancak hareket, İran Devrim Rehberi Ali Hamaney’in protestocuları “Ajanlar” olarak suçladığı açıklamasıyla bastırılmaya başlandığında, Irak’taki İran destekçileri İranlı protestoculara karşı aynı suçlamayı yinelediler.

İran direnişine sempati duyan Iraklı yazarlar, yorumcular ve eleştirmenler, Şii siyasi güçlerin ve onların çifte standart sergileyen liderlerinin durumuna dikkat çektiler. Bu güçler, örneğin Bahreyn’deki Şii muhalefet konumunu benimsediler ve Bahreyn hükümetine saldırdılar. Ancak İran protestocularının çoğunluğu Şiiler olmasına rağmen İran protesto hareketine suskun ve açıkça düşman bir konumda kaldılar. Ayrıca İran direnişi ile dayanışma içinde olanlar, Iraklı Şii İslamcıların Bahreynli Şii muhalefet lehine ve İran karşıtı protesto hareketi aleyhine konumlandıklarını ve bu konumu şekillendirenin Şii siyasal İslam ile bu rejim arasındaki menfaatler olduğunu ancak bunun Şiilerin çıkarına olmadığını söylediler.
İran direnişini destekleyen Iraklılar bunu çeşitli saiklerle yapıyor. Bunlardan en önemlisi, İran rejiminin gücündeki herhangi bir zayıflığın Irak’taki İran etkisinin gücünü azaltacağını düşünmeleridir. İran’daki Şii siyasi güçlerin siyasi, ekonomik ve sosyal hayat üzerindeki hegemonyasının zayıflamasının, Iraklıların hayatlarını birkaç yıldan beri zehirleyen idari ve mali yolsuzlukla mücadele ve politik reform süreci üzerinde olumlu yansımalarının olacağına inanıyorlar.

Diğer yandan Tahran’ın, rejimin içteki kırılganlığını gösteren son hareketten sonra dış politikasını sert bir çizgiye çekeceğine dair korkular da var. Bu türden rejimler genellikle krizleri kendi iç dinamikleri ile çözmek yerine sorunu dışarı ihraç etmeyi tercih ederler… Saddam rejimi bunu birkaç kez yaptı ve sonuçta kendi mezarını kazmış oldu. Ve Irak’ı tamamen yıkıma bıraktı. Siyasi tabaka ise uluslararası bir güç olarak ABD’den ve bölgesel bir güç olarak da İran’dan destek alarak bu yıkımın hasarını katlamış oldular.