Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran rejimi, ülkesini tehlikeye sürüklüyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Ahvaz’daki askeri törende meydana gelen olaylar, İran mollalarının kafasını bulandırdı. O hale geldiler ki bir ABD ve Batı’ya bir Körfez ülkelerine suçlama yöneltiyorlar. Görünen o ki böyle bir şeyin olmasını beklemiyorlardı. Bildikleri şey halkların, kadınları, çocukları ve yaşlılarının cesetlerinde somut hale gelen zulmü ve zalimleri unutmayacağıdır. İran’da ve İran Arabistan’ı olan Ahvaz’da yaşananlar dünya tarihi boyunca yaşanmadı, yaşanmaz. Nitekim sokaklarda idamlar gerçekleşiyor ve cesetler günlerce asılı kalıyor: Ahvaz’da tam olarak bu yaşanıyor.

İran, 19. yüzyıldan bu yana Ahvaz’ın hâkimi konumunda. Pehlevi Devleti, Kasım 1925’te Kabiyye Devleti’nin son hükümdarı Şeyh Haz’al’ın işini bitirerek bölgedeki Arap egemenliğine son verdi ve böylece bölge üzerindeki İran hâkimiyeti başladı. Bununla birlikte İran egemenliği sırasında Ahvaz Arapları birbiri ardı sıra ayaklanmalar gerçekleştirdi ve bölge, 1979’da Şah iktidarına karşı yapılan Humeyni devriminde de etkin bir ortak oldu. Ancak Humeyni rejimi, bölgenin isteklerine yüz çevirmiş ve böylece Arap Müslümanlar ve bölgedeki Sünniler, ötelenmeye maruz kalmıştır.

Bu çerçevede İran mollalarının, Emirliğin bir parçası olan şu üç Arap adasını işgallerini hatırlayalım: Resü’l-Hayme Emirliği’ne bağlı iki ada olan Büyük ve Küçük Tunb adaları ile Şarika (Şarja) Emirliği’ne bağlı Ebu Musa adası. Birleşmeden birkaç gün önce İran, bu adalara el koydu. Bununla beraber Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bu adalardan vazgeçmemiş olmasına rağmen bu krizi barışçıl yollarla ele almayı tercih etti ve hatta komşusu İran ile olan güzel ilişkilerini korudu.

Ama bugün İran birkaç Arap ülkesinin içişlerine karışıyor. Söz gelimi silah ve lojistik destekle uzantı haline getirdiği uyuyan ve uyumayan hücreler peyda ederek Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Filistin ve Bahreyn’de bunlardan faydalanıyor. Kendisini resmen Arapların velisi ilan etti. Bir gün bedel ödeyeceği belliydi. İşte şimdi o ağır bedeli ödüyor. Nitekim İran rejimi içeriden ve dışarıdan bir yıkımın eşiğine geldi. ABD Başkanı’nın Hukuk Danışmanı Rudy Giuliani de Sky News Arabia kanalına verdiği özel bir röportajda işlerin İran rejiminin kontrolünden çıktığını; rejimin Sovyetler Birliği ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinin başına gelenleri yaşamasına ramak kaldığını dile getirdi. Rudy Giuliani, “Hamaney ve İranlı yönetim kadrosu, bozguncu ve katil olduklarının farkındalar” ifadelerini kullandı. ABD’deki Cumhuriyetçi partinin sacayaklarından biri olarak görülen Giuliani, İran’daki çöküş haline şu sözleriyle dikkat çekti: “Bir kaos ve ulusal para biriminde bir çöküş söz konusu. Bunun yanı sıra her defasında rejimin düşürülmesi çağrılarının yapıldığı büyük gösteriler de var”. Para birimindeki keskin düşüş, İranlıların ekonomik ve dış politikaya karşı yılın başından beri gösterdiği tepkilerin şiddetini artırırken Rejim, fanatik milisleri yoluyla bölgede vekâleten yürüttüğü savaşlara destek için kaynakları seferber ediyor.

ABD’nin 8 Mayıs’ta İran ve 6 büyük güç arasındaki nükleer anlaşmadan çekilmesi, işleri daha da kötüye götürdü. Nitekim bu gelişme, ABD Başkanı’nın İran’ın dolarla alışverişi, maden, kömür, endüstriyel yazılımlar ve otomotiv sektöründeki ticaretine yönelik yaptırım paketini beraberinde getirdi. Bu yaptırımların oldukça yıkıcı sonuçları oldu. Nitekim en başta uçak ve üretim şirketleri olmak üzere birçok yabancı şirket İran pazarından çekildi. Üstelik İran enerji sektörüne yönelik ABD yaptırımlarının, 4 Kasım’daki tasfiye sürecinden sonra yeniden yürürlüğe sokulması kararlaştırılıyor ki bu, Rejim’in petrol ihracatına büyük bir darbe indirecek.

ABD Başkanı’nın New York’taki BM toplantısında yaptığı konuşma, Washington’un tutumunu pekiştirdi. Başkan konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Küresel terörün en büyük destekçisinin ABD’yi tehdit etmek için yeryüzünün en tehlikeli silahlara sahip olmasına göz yumamayız. Tüm ülkelerden, saldırgan tutumunu sürdürdüğü sürece İran rejimini yalnızlaştırmasını ve ‘İran halkına destek olmasını’ talep ediyoruz.” Başkan ayrıca İslam Cumhuriyeti’nin atom bombasını geliştirmesini engelleme hedefiyle 2015 yılındaki nükleer anlaşmadan çekilmesini ve en sonu 5 Kasım’da yürürlüğe girecek olan ABD yaptırımlarının yeniden devreye girmesini haklı göstererek Tahran’da hüküm süren ‘bozguncu diktatörlüğü’ de kınadı.