Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran, Suriye’nin geleceğini tehdit ediyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Siyasi ve saha gerçekleri, Suriye’nin bölgesel ve uluslararası güçlerin egemenliğine girdiğine işaret ediyor. İttifaklar ve ülkeler, ya doğrudan güçler aracılığıyla ya da yerel ajanlar aracılarıyla ülke genelini paylaşmış durumdalar. Birbirleriyle çekişen Ruslar ve Amerikalılar başta olmak üzere İranlılar, Türkler ve diğerleri, bu gerçekliği sahada yansıtıyorlar. Esed rejimi ve ona karşı çıkan silahlı oluşumlar da dâhil olmak üzere Suriyelilerin güçsüz olduğu söylenebilir. Bunlar, ülke içinde birbiriyle çatışan dış güçlerin sadece yerel uzantıları ve araçlardır, Suriye’nin normalleşmesi ve geleceği ile ilgili karar alma mekanizmalarının da dışındadırlar.

Dış egemenlik gerçekliği, ona eşlik eden başka bir gerçekliği dikte ediyor ve ülkenin uzak geleceğine dair başka bir resim ortaya koyuyor, bu da; bütün dış güçlerin uyguladığı politikalardır.

Fakat bu alanda Rus-İran taraflarının öne çıktığını görüyoruz. İki taraf, özellikle İran rejimi, şu anki aşamadan sonra da söz sahibi olmak için geleceğe yönelik derin adımlar atıyorlar. İki tarafın (Rus-İran) çabaları, öne çıkan üç temel veriye dayanıyor.

Birincisi, Esed rejimi ile onlarca yıldır sürmekte olan eski ve karmaşık ilişkileri; bu süreçte rejim ve Suriye toplumunun içindeki çevrelerle siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel bağlar kurdular.

İkincisi, Esed rejiminin, Rus ve İran güçlerinin varlığına boyun eğmesi ve ülkeye hâkim olmak ve ülkenin kontrolünü yeniden kazanmak için bu iki güce dayanmak istemesidir. Bu iki ülke, Esed rejiminin geçtiğimiz yıllarda işlediği tüm suçlara rağmen, bu rejimin uluslararası topluma entegrasyonun sağlanmasında önemli roller oynadılar.

Rejimin işlediği bu suçlar dünyanın birçok ülkesini etkiledi. Özellikle de üç açıdan yansımaları oldu: küresel terörizmin büyümesi, mülteci sorunu ve dünya ülkelerinin karşılamakta zorlanır hale geldiği –ki benzer insani krizlerde alıştıklarının çok üzerindedir- insani yardımlar. Bütün bunlar, rejimin, Rusların ve İranlıların siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal isteklerine boyun eğmesine neden oldu.

Üçüncüsü, Rusya ve İran Suriye’de uzun vadeli bir mevcudiyete ihtiyaç duyuyorlar, buna göre de bir strateji geliştirmiş durumdalar. Rusya’nın Suriye üzerinden sıcak denizlere inme isteği var. Bu ülkeyi Arap dünyasında genişlemenin bir kapısı olarak görüyor. Kırım Yarımadası gibi uluslararası ve bölgesel güçlerle boğuştuğu meselelerin çözümü için Suriye’yi uygun bir zemin olarak görüyor. İran ise, Suriye’yi bölgesel genişleme stratejisinin bir parçası olarak gördüğü gibi Bağdat ve Şam üzerinden Tahran’dan Beyrut’a uzanan “Şii Hilali” projesinin de önemli bir istasyonu sayıyor. Doğu Akdeniz’deki bölge içi mücadelelerde Suriye’nin etkilerini iyi analiz ediyor. Suriye kartını, nükleer güce sahip olabilme projesinde iyi bir pazarlık kartı olarak görüyor.

Rusya ve İran politikalarının tamamı, her iki tarafın Suriye’deki güçlerini pekiştirmiştir. Bu şimdiki durumu ifade etmektedir. Gelecekte daha etkin olabilmek için diğer başka iki olguya ağırlık veriyorlar. Meselenin üzücü tarafı bunlar pek de dikkatimizi çekmiyor. Her iki taraf da Suriyeli genç ve çocuklara odaklanmış durumdalar.

Gençler üzerinde odaklanan iki taraf, gençleri tamamen kendi komutalarındaki güçler ve milisler olarak örgütlemeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de bu gençleri müttefikleri olan Esed rejiminin nüfuz ve etkilerinden tamamen izole etmeye çalışıyorlar. Ruslar binlerce genç Suriyeliyi kendi askeri birliklerinde örgütlüyorlar.

Eğitimleri, silahları, finansmanları bu birlikler tarafından karşılanıyor. Suriye askeri birliklerinde ve ülkenin geleceğinde rol oynamaları için düzenli olarak Rus askeri okullarına gönderiliyorlar, zira buradan subay ve komutanlar olarak mezun olacaklar. Bu bilgiler, Arapça yayın yapan “RT” Rus haber kanalının yayınladığı bir raporla doğrulanmıştır.

Rusya’nın diğer bir politikası da, Suriyelilere Rusça dil eğitimi vermektir. Esed rejimi, yıllardır askıya aldığa Rusçayı tekrar canlandırmak için Rus desteğiyle gerekli altyapıyı hazırlama görevini üstlenmiştir. Suriyeli profesörlerin, Rusya üniversitelerinde gerekli donanımları elde edebilmeleri için gerekli anlaşmalar yapıldı. Suriye Eğitim Bakanlığı, 2014 yılı itibari ile ortaokul birinci sınıf ve üstü olmak üzere Rusçanın isteğe bağlı ikinci dil olmasına karar verdi.

Rejimin kontrol ettiği alanlarda Rusça öğretecek özel enstitüler kuruldu ve Şam Üniversitesi’nde Rusça eğitimi verecek bir bölüm oluşturmak için başkanlık kararnamesi yayınlandı. Hem Eğitim Bakanlıkları hem de Yükseköğretim, her eğitim seviyesinde Rusça eğitimini güçlendirmek için gerekli adımlar atmıştır. Bu adımlar, Rusya’nın Suriye’deki varlığını güçlendirecektir.

İran ise gençleri ve çocukları askere alıyor. İran milisleri, göz korkutma ve sindirme yöntemiyle binlerce gencin kendilerine katılmasını sağlıyorlar. Elbette bunu yaparken, gençlerin yaşadıkları zor koşulları istismar ediyorlar.

Velayet-i Fakih rejimine bağlı olan Lübnanlı Hizbullah, Suriye gençleri milis güçlerine katmakla yetinmiyor, aynı zamanda ailelerini kaybetmiş öksüz Suriyeli çocuklar için eğitim kampları kuruyor.

Bu konuda en göze çarpan tecrübe, Hizbullah tarafından yerle bir edilen Humus kırsalındaki Kusayr kamplarıdır. Burası 2013 yılının Mayıs ayında bombalanmış, sağ kalanlar ise sınır dışı edilmiştir.

Esed hükümetinin Rusçayı öğretme konusundaki resmi yaklaşımının aksine, Farsçanın Suriyelilere öğretilmesi, Esed hükümetinin resmi ve özel İran kurumlarıyla beraber yürüttüğü bir projedir. Farsça eğitimin başlangıcı resmi olarak 1990 yıllıdır. Başkanlık kararnamesiyle Şam Üniversitesi’nde Fars dili eğitim merkezi kuruldu.

Geçtiğimiz yıllarda bu etkinlikler, Lazkiye’deki Tişrin, Humus’taki Baas üniversitelerine kadar uzandı. İranlılar, resmi kurumlar aracılığıyla Farsça eğitimi yaygın hale getirirlerken, Şam’daki İran Kültür Ataşeliği de bu kurumları denetlemektedir.

İran dini kurumları, Şiiliği yaymak için seminerler veriyor. İran’ın Suriye’deki varlığını güçlendirmek istiyorlar. Farsçayı öğretmedeki temel hedefleri, Şia kültürünü Suriyeliler arasında yaymaktır. Özellikle dil öğrenim merkezlerine giden çocuklara maddi desteklerde bulunuyorlar. Dil öğrenimi bahanesiyle kendilerine bağlıyorlar. Genç beyinleri, kendi mezhepçi kültürleriyle yıkıyorlar. Farsça öğretimi, Suriye’deki Şiileştirme kapılarından biri haline geldi.

Kısacası, İran Suriye’nin geleceğini derinden etkilemek için çabalıyor.

Herkes bilir ki bu zaten onun en temel özelliklerinden biridir. Esed rejimine verilen bu dini ve resmi destek, Suriye devleti ve Suriyelilerin geleceğini tehdit etmekle kalmıyor, Suriyelilerin gelecekteki siyasi ve kültürel dokusunu da zarar vermektedir.