Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran ve terörün yeniden ihracı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İran rejimi, büyük bir petrol rezervine ve üretimine sahip olan bir ülkede işsizlik, yoksulluk, hastalık ve uyuşturucu gibi kriz bataklığına gömülmüş durumda. Bu servetin çok az bir miktarı içerideki krizlere yönelik harcanırken, servetin çoğu, grup ve milis inşa etmek için infak ediliyor. Zira İran rejimi, içerideki krizlerden kaçmaya, bu krizleri ihraç etmeye ve taraftarlarını kendisinin çatışmacı bir devlet olmadığı konusunda yanıltmaya kararlı görünüyor. İran rejimi, İslam devrimini ihraç ediyor ve dünyadaki özgürlük hareketlerinin sorumluluklarını üstleniyor. Silah ve dış projelere yapılan harcama miktarı, yerel harcama miktarını katlarken, İran rejimi, iç krizler karşısında acziyetini haklı göstermeye çalışıyor.

Bu, 1979 yılında İran’da Humeyni Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinden bu yana İran rejiminin bir âdeti haline dönüşmüştür. Dünya, Humeyni Cumhuriyeti’ni terörün merkez bankası olarak nitelendiriyor. Mezhepçi elbiseye ve Farisi kibre bürünen İran rejimi, İslami örtüyle kaplı olan Humeyni devrimini ihraç ettiği gibi farklı isimler altında terörü ihraç etmeye çalıştı. Hatta dünya etrafındaki terör ve silahlı gruplara maddi kaynak ve lojistik destek sağlayarak bunun ötesine geçti. Örneğin; Husileri destekleyerek Yemen’e açık ve lüzumsuz bir şekilde müdahale etti. Bu yıl Husi milisleri, Suudi Arabistan’ın başkentine balistik füze fırlattı. 1996 yılında Suudi Arabistan’daki el-Huber Kuleleri saldırısının arkasında da İran rejimi bulunuyor. Öyle ki saldırının sorumlusunun İran olduğu kesin bir şekilde kanıtlandı.

İran rejimi, Arapların içişlerine müdahale etmekten sorumludur. Basra Körfezi’ni İran Körfezi şeklinde isimlendiriyor. Hizbullah milislerini destekleyerek Lübnan’a müdahale ediyor. Japon Kızıl Ordusu, Gizli Ermeni Ordusu ve Bahreyn Kurtuluş Örgütü gibi diğer grupları ve Haşdi Şabi milislerini destekleyerek Irak’ın içişlerine karışıyor.

İran Devrim Muhafızları, Mossad benzeri Basij (özel istihbarat) ve Kudüs Gücü’yle birlikte terörün esas destekçisi kabul ediliyor. Hepsi de İran rejiminin terör ve kaos çıkartmak için kullandığı terör payandalarıdır.

ABD’nin şu anki raporu, İran’ın müdahil olduğunu kanıtlayan deliller ve Washington’un gösterdiği balistik füze parçalarını tek değerlendirme değildir. Bunlar, bir dizi mükerrer değerlendirmeler içerisinde yer almaktadır. ABD Dışişleri Bakanlığı, Temmuz 2012’de dünya çevresindeki terörle ilgili bir rapor yayınladı. Bu raporda İran’ın başta El Kaide olmak üzere terör gruplarına verdiği finans hacmini açıkladı. İran, içerisinde saklanan El Kaide unsurlarının ve liderlerinin isimlerini açığa çıkarmayı ve onları teslim etmeyi kabul etmiyor. Aksine İran, kendi toprakları üzerinden El Kaide unsurlarının Suriye petrolünü satmalarına müsamaha gösterdi. Fakat bu kanıtlara rağmen ABD’nin İran terörüne karşı yaptırımları hala çok zayıf kalıyor. Washington, bu kanıtları İran’ın terörü ihraç etmesini gerçek anlamda bitirmek için değil de İran’ın nükleer dosyasını kapatmak için bir baskı kartı olarak kullanıyor.

Aslında İran rejimi, diktatör ve despot siyasi bir rejimdir. İran rejiminin herhangi bir taifeyle alakası yok. Farisilik kompleksi, bütün İran kimliğinin, hatta dini taife bakımından İran’ın ortakları olduğunu düşünenlerin üzerinde yer almaktadır. İran rejimi kurucuları, velayet-i fakih ve din adamlarının çoğu Fars kökenli İranlılardır. Farsların dışında kimsenin yüksek görevlere gelmesine müsaade edilmiyor. Bu da diğerlerine karşı Fars şovenizminin ve egoistliğinin varlığını doğruluyor. Bu, onların içinde olan kronik bir komplekstir.

Sonuç olarak İran halkı, bu kanlı rejimden sıkıntı çekiyor. Söz konusu kanlı rejim, İran halkını yoksullaştırdı ve halkın servetlerini israf etti. Halkın servetini, terörü  ve halkın refahını yok eden milisleri desteklemede kullandı.