ABD Başkanı Donald Trump, eski başkan Barack Obama’nın İran’la vardığı eksik ve ayıplı nükleer anlaşmasını kınayan açıklamalarını adaylığını ilan ettiği ilk günden itibaren sürdürmektedir. Günümüzde de Trump, İran ve Devrim Muhafızları için yeni bir strateji açıklamıştır.
Obama, dış politikasında ABD’nin bölgeden uzak kalmasını savunuyordu. Şüphesiz, uyguladığı tecrit mantığı ABD’nin uluslararası konumunu sarsmış ve düşmanlarının hayal etmedikleri hassas yerlerde, Ortadoğu dahil olmak üzere, Washington’un bıraktığı boşluğu doldurmasına yaramıştır. Obama’nın, kötülüğü amaçlayan radikallerle ittifak kurarak, terör tehlikesini azaltmak gibi garip bir vizyonu vardı. Bu vizyondan yola çıkarak, protesto ve isyanların hüküm sürdüğü ülkeleri ele alırken Müslüman Kardeşler Örgütü ve Katar’la ittifak kurdu. Arab Baharı denilen olaya da bu vizyonla baktı ve en büyük hatası olan İran’la nükleer anlaşmayı imzaladı.
Obama, dış politikasının başarısızlığını kamufle edecek herhangi bir dış başarı arıyordu. Nükleer programını durdurma bahanesiyle İran’ın kapısını çaldı, bunu yaparken de inanılmaz tavizler verdi. İran’ın bölgedeki tüm suçlarına göz yumdu, Tahran kaosunu istikrarlı kıldı. Molla rejiminin Sünni ve Şii’de aşırı gruplara ve terörizme olan desteğini görmemezlikten geldi. İran’ın bazı Arap ülkelerinin iç işlerine açık müdahalelerine göz yumdu. Milislerin ve casusluk hücrelerinin yapılandırılması için kapıyı aralık bıraktı ve Amerika’nın Orta Doğu’daki müttefikleriyle hiç dostça olmayan politikalar izledi.
Devlet başkanı Trump’ın İran’la nükleer anlaşmanın geleceği konusunda ne yapacağı henüz açık değil. Büyük bir ihtimalle bazı maddelerine ekleme yapıp, diğerlerini silerek değiştirecek veya iptal edecek. Ancak, her halükarda öncülü Obama’nın yaptığından farklı olarak İran’a yanaşmayacak,mantıksız tavizler vermeyecek ve bölgedeki müttefiklerini terk etmeyecektir.
Diğer taraftan, Avrupa ülkelerinin, bölge ülkelerinin kaygılarını anlayan Trump’ın endişelerine ortak olmadığı gözüküyor. Zira, Nükleer anlaşmaya imza atan Avrupalılar, İran’ı yıkıcı politikalarından ve teröristlere verdiği destekten alıkoymayan nükleer anlaşmanın sürdürülmesinden yana gözükmektedirler. Şurası bir gerçek ki, Avrupa’nın büyük ülkelerinin, İran ve Katar kaynaklı terörizme karşı topyekun savaşa girmeye hazır olmadıkları gözüküyor.
Bölgemize gelelim; Suudi Arabistan, Obama yönetiminin sona ermesinden de önce kendi çıkarlarını ve kardeş ülkelerinin çıkarlarını savunmakla yükümlü olduğu önde gelen ve lider bir ülke rolünü almıştı. İran’ın yayılmacı tutkularını ve istikrarı bozma ve terörizmi destekleme konusundaki tüm rollerini ortadan kaldırmak için elinden geleni yapacaktır. Bu rolün gereği olarak da, aralarında Birleşik Arap Emirliklerinin de olduğu on Arap ülkesinden oluşan Yemen’deki Arap ittifakını yönetiyor.
Müslüman Kardeşler köktenci yönetiminden kurtarılan Mısır ise, Yemen’de Arap ittifakını desteklemek için siyasi ağırlığını koydu. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle bozgunculuk yapan ve terörizmin sponsorluğunu yapan körfez ülkesi Katar’a ambargo uyguladı. Suudi Arabistan’ın Irak devleti, politikacıları ve devlet adamlarıyla tekrar kurduğu ilişkileri de bu bağlamda anlamamız gerekiyor. Suudi Arabistan’ın rolünü en iyi anlatan fotoğraf ise, Suudi Bakan Thamer El Sebhan’ın, terörist DAİŞ örgütünden kurtarılan Rakka kentinde dolaştığı karelerdir. O Rakka ki, Obama yönetimi şehri istila eden örgüte hiçbir şey yapamadığından, DEAŞ bu denli büyümüş ve bozgunculuk yapmıştır.
Başkan Trump bölgenin siyasi dengelerini, iktidara gelmeden önceki durumdan oldukça farklı şekilde, yeniden şekillendirmek istiyor. Trump’ın yeni stratejisini okurken önümüzdeki yılların Tahran fakihler rejimine, milislerine, Sünni ya da Şii olsun terör örgütlerine ağır bir darbe olacağı kolayca anlayabilir. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın ve bölgedeki müttefiklerinin geçen dönemde hakim olan uluslararası saçmalığın devam etmesine asla izin vermeyeceği de anlaşılabilir.
Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri düşmanları, Suudi Arabistan’ın yeni ve kesin rolünü hala anlamadılar. Bu rolün en bariz örneği ‘Azimde Birlik’ şiarı altında toplanan üç Riyad zirvesinde ortaya çıkan Katar boykotudur. Yine bu düşmanlar Başkan Trump’ın, elli Müslüman ülke lideriyle buluşmak için ve yapacağı ilk yurtdışı ziyareti için Suudi Arabistan’ı seçmesini de anlamadılar. Katar, bu sürecin sadece bir halkasıdır.
Yeni ABD stratejisinde yer alan açıklamalar ve bilgiler, Suudi Arabistan, Körfez Devletleri veya İran’ın yıkıcı ve terörist politikalarından etkilenen Arap ülkelerinde formüle edilmiş gibi görünüyor. Bunun nedeni; Amerika’nın gerçek çıkarlarına ve bilinen politikalarına geri döndüğü, Obama yönetiminin yarattığı uluslararası karmaşa dönemi sonrası geleneksel müttefikleriyle birlikte durduğu gerçeğindendir.
İran Devrim Muhafızlarını bir terör örgütü olarak sınıflandırılmasının ardından, Hizbullah, Husi hareketi ve İran tarafından desteklenen onlarca terörist örgüt de terörist olarak sınıflandırılacaktır. Ayrıca Tahran yönetimine karşı uygulanan ek mali yaptırımlar, mali cezalarla güçlendirilirse, İran’ın yelkenleri indirmesini, yaklaşık kırk yıldır yaptığı tüm delilik, sabotaj ve terörden vazgeçmesini sağlayacaktır.
2015’te şunları yazmıştım: ” İran’ın sunduğu seçenek gelecekte başarılı olabilir mi? Yoksa kaderi başarısızlık mıdır? Cevap: İran bir dereceye kadar başarılı olacak, ancak girişimi başarısızlıkla sonuçlanacaktır. İran, Batı’nın umursamazlığına oynuyor, ancak, gelecekte Amerika’nın başına güçlü bir başkanın geleceği ve uluslararası dengeleri çok değiştireceği öngörülüyor.» İran’a yönelik bu yeni strateji doğru yönde atılmış önemli bir adımdır.
Bölge ülkelerinin siyasi ve askeri çatışmaları için herhangi bir süper güce ihtiyacı yoktur. Başta Suudi Arabistan olmak üzere, bu ülkeler güçlüdür. Ekonomilerini geliştirmektedirler ve kendi iç dinamiklerini daha da güçlendirme çabasındadırlar. Bununla birlikte, bazı ülkelerin süper güce ihtiyacı olabilir. Konuyla ilgili önemli gelişmeler var; Şarku’l Avsat gazetesi Cuma günü bir haberde Amerikan Merkez Kumanda Başkanı Orgeneral Joseph Votel’in bir açıklamasına yer verdi; “Washington, Arap ülkelerine İran tehditleri ile uğraşmak için yardım edecek”, haberde, Pentagon’un bölgede askeri danışmanlık ve yardım verecek özel Amerikan askeri birlikleri ve misyonlar kuracağı anlatıldı.