Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran ve İbadi… Sınırlı seçenekler | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından Irak’ta siyasi sürecin geleceğinin belirlenmesindeki en önemli faktör olan parlamento seçimleri önümüzdeki 12 Mayıs’ta düzenlenecek. Irak’taki iç ve dış konjonktürler siyasi güçlere, özellikle de Şii gruplara politik dengeler haritasındaki tutum ve tavırlarını yeniden gözden geçirmelerini salık veriyor. Zira seçim sonuçları Irak ve Arap komşularını etkileyecek bölgesel ve uluslararası dönüşümlerle bağlantılı yeni kurallar çerçevesinde Irak’ın siyasi konumunu yeniden biçimlendirebilir.

Bunun için Tahran, kendine hâkim olma politikası yürütüyor. Genellikle bu politika, “stratejik sabır” terimiyle ifade edilir ki Tahran, bu politikayı seçim sonuçları açıklanana ve yeni bir başbakan seçilene kadar uygulamaya devam edecek. Önümüzdeki süreç, büyük jeopolitik kazanımlarını muhafaza etmesi konusunda Tahran’a öğütte bulunuyor. Jeopolitik kazanımlar, Tahran’a 10 yıldan fazla süredir Irak devletinin kararlarını kontrol etme imkânı tanıdı. Ayrıca bu jeopolitik kazanımlar, Irak’ın Suriye çölünden Akdeniz’in doğusuna kadar kendisine sağladığı koridor üzerinden Tahran’ın bölgesel meseleleri kontrol etmesine olanak sağladı.

Tahran, Başbakan Haydar İbadi’ye karşı koymak için çok sayıda sandalye kazanacak seçim koalisyonunu oluşturmada başarısız oldu. Bunun için Tahran, Fetih Koalisyonu’ndan (Haşdi Şabi) geriye kalan müttefikleri ve Kanun Devleti Bloğu (Nuri Maliki) aracılığıyla ağır bir parlamento hacmine ulaşmaya çalışıyor. Bu şekilde Tahran, yeni başbakanı seçmek için müzakere masasında güçlü bir varlığa sahip olacak ve hükümet içerisindeki görev dağıtımına iştirak edecektir.

Irak’taki rolü günden güne azalan ve ajandasını dikte edemeyen Tahran, Şii kesimin elde edeceği rakamlara bakmaksızın temsilcisi General Kasım Süleymani’yi seçim sonrası süreçle ilgili keşif yapmak ve güvenilir müttefikleriyle Haydar İbadi’nin ikinci kez iktidara ulaşmasının nasıl engellenebileceğini araştırmak için haftalar öncesinden Bağdat’a gönderdi.

Her şeyden önce Tahran’ın İbadi’yi yönetimden uzaklaştırma planı, sandık dışından İbadi’nin yerine alternatif isimler önererek yeni ulusal koalisyonun ana yapısını oluşturmaya ve İslami Dava Partisi’ni yönetimden, sonra da siyasi süreçten uzaklaştırmak için Fetih ve Kanun Devleti’nin yaklaşık 70 sandalye kazanmasına bağlıdır. Bütün bunlara paralel olarak İran’ın İbadi’yi yönetimden uzaklaştırma planı, İbadi’nin müttefikleri olmasından dolayı Mukteda es-Sadr’ın rolünün zayıflatılmasına ve Ammar el-Hâkim’in kontrol edilmesine de bağlıdır. Ancak Kasım Süleymani, çeşitli sebeplerden dolayı kendisine verilen görevde başarısız oldu. Bunun sebeplerinden ilki, İran’ın içinde bulunduğu durum ve Süleymani’nin Irak’taki gücünü etkileyen Tahran rejiminin heybetinin yok olmasıdır. Zira Süleymani’nin Şii siyasi güçleri etkileme gücü sınırlı kaldı. Ayrıca Süleymani, Fetih’in liderleri (el-Mühendis ve el-Amiri) arasındaki anlaşmazlıkları çözemedi. El-Amiri, başbakanlık görevi için adaylığını sürdürdü.

Bu anlaşmazlıklar doğal olarak Iraklı seçmenin tercihlerine de yansıyacaktır. Zira başbakanlık görevini üstlenecek makul isimlerin bulunmamasının yanı sıra bu koalisyonun elde edeceği koltuk sayısının 55’i geçmeyeceği tahmin ediliyor. Bu da Süleymani’nin görevini bir nevi imkânsız hale getiriyor. Çünkü Irak devletine yönelik hegemonya projesine devam etmenin sonuçlarına dair İran’a ABD tarafından uyarıda bulunuldu. Son zamanlarda Tahran’ı ziyaret eden birçok üst düzey diplomat bu uyarıları Tahran’a taşıyarak doğrudan Irak’ın istikrarıyla ilgilenen ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sert mesajlarını Tahran yönetimine iletti. Bu mesajlar, Irak’taki kırmızı çizgilerin çiğnenmesinin ve Irak’ın yeni siyasi haritasının değiştirilmeye çalışılmasının sonuçlarına yönelik uyarıları içeriyordu.

Buna karşılık İbadi, DEAŞ’a karşı kazandığı zafer, Kerkük’ün geri alınması ve Arap dünyasına yönelik yaptığı açılımlarla seçim yarışına katılıyor. İbadi şu üçlüye güveniyor: İktidar, ordu ve dini otorite. İktidar, genellikle yönetim, çıkar ve hizmet sistemiyle bağlantılı olan Irak kamuoyunda İbadi’nin var olmasını sağlıyor. Ordu ise bütün Iraklıları kapsayan tek bir kuruma dönüşerek Iraklıların ulusal birliğinin ve devletin gücünün sembolü haline geldi. Diğer yandan dini otorite, İbadi’nin görevde kalması için siyasi istikrarı muhafaza ederek şartlı koruma sağlıyor. Bu güç kartları, Tahran’ın İbadi’nin yerine alternatif olarak önereceği herhangi bir kimsede mevcut değil. Öyle ki İbadi, Irak’ta özellikle de Sünniler tarafından kabul görüyor ve istisnai bir dış himayeye sahip bulunuyor.

Önümüzdeki 12 Mayıs’ta Kasım Süleymani’nin bölgesel ve uluslararası gelişmeleri iki ekran üzerinden takip etmesi öngörülüyor. Bu ekranlardan biri Irak parlamento seçimlerinin seyrini, diğeri de İran’la yapılan nükleer anlaşmanın geleceğiyle ilgili ABD Kongresi’nde yapılacak oturumu gösterecek. Kasım Süleymani, ABD Kongresi’ndeki oturumun Irak içerisindeki değişikliklere, bölgesel ve uluslararası dönüşümlere ne boyutta yansıyacağını iyi biliyor. Bu da İran’ın Irak’taki dönüşümlere ve parametrelere uyum göstermesini salık veriyor. Zira Tahran’ın önünde İbadi’yi kabul etmekten başka bir seçenek yok.