Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran ve Trump rüzgarı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Donald Trump, İran rejiminin gerçekleştirmeye gücü yetmediği ve kabul etmeyeceği şeyler istiyor. Trump, ABD’ye karşı İran’ın “güvenlik poliçesi” olarak gördüğü nükleer hayallerine veda etmesini, Devrimi’ni emekliye sevk etmesini talep ediyor. Kendi sınırları ile yetinmeyen bir ordusu ve “Muhafızları” olan devletten, başka ülkelerin sınırlarına müdahale etmekten, istikrarlarını sarsmaktan ve füzeleri ile onları kuşatmaktan vazgeçmesini istiyor. Kendi planlarına göre bölgeyi yeniden düzenlemek için petrol gelirlerini ve milislerini kullanmasına izin vermeyen, başka ülkelerin başkentlerine müdahale etmekten vazgeçmesini isteyen küresel koşullara uymasını talep ediyor. İran rejimini tanıyanlar, devrim ateşinin yanmayı sürdürmesinin bu rejimin hayatta kalma şartlarından biri olduğunu, devrimi ihraç etmekten vazgeçmesinin rejimin tamamen ortadan kalkması anlamına geleceğini ve rejimi içeride hiç de iyi olmayan ekonomik veriler ile karşı karşıya bırakacağını belirtiyorlar.

Kırk yıldır devam eden ABD-İran mücadelesinde bugün yeni bir fasıl başlıyor. Geniş kapsamlı ve doğrudan bir askeri mücadeleye dönüşmeden aşılan güvenlik duraklarına da şahit olan politik, diplomatik ve ekonomik fasıllardan oluşan bir mücadeledir bu. Bazıları, yeni faslın bu mücadele tarihindeki en zorlu fasıl olacağına, sonuçlarının İran’ın bölgesel haritadaki konumunun ve rolünün boyutunu belirleyeceğine inanıyorlar. Analistler; İranlıların yaptırımları delmek konusundaki ustalıklarına rağmen yaptırımların İran ekonomisine büyük zarar vereceğinde hemfikirler. Mücadelenin bu yeni faslının sonuçlarının, bölge ülkelerini de ilgilendirdiğini söylersek abartmış olmayız. Çünkü İran bölgedeki çatışmalara derin bir şekilde karışmış bulunmaktadır ve onyıllardır geçmişteki dengelerine ve geleneksel rollerine karşı geniş kapsamlı bir darbeyi yönetmektedir.

Yeni dönemin akşamında tarafların birbirine yönelttiği mesajlar açık ve sıcaktı. Başkan Trump açıkça: ”Yaptırımların amacı: rejimi açık bir seçimi kabul etmeye zorlamaktır. Ya yıkıcı tutumlarından vazgeçecek ya da kendisini ekonomik bir felakete götürecek yolda ilerlemeyi sürdürecektir” dedi. Ardından şunu ekledi: ”İran rejimine; nükleer programından vazgeçme, politikalarını değiştirme, halkının haklarına saygı duyma, iyi niyetle tekrar müzakereler masasına dönme çağrısında bulunuyoruz.” Washington’dan gelen açıklamalar, ABD yönetiminin eğilimini genel hatları ile belirleyerek amacının, İran’ın rejimini değil davranışlarını değiştirmek olduğunu ve Tahran’ın politikalarını, emellerini yeniden gözden geçirmeyi kabul etmesi olduğu yönünde.

Diğer taraftan yöneltilen mesajlarda açıktı. Tahran sokaklarına çıkan binlerce İranlı akıllara, 4 Kasım 1979 tarihinde yaşananları getirdi. Bu günde, İranlı göstericiler Tahran’daki ABD konsolosluğuna saldırmış ve öfkeli öğrenciler 444 gün boyunca 52 Amerikalıyı rehin almıştı. Bu eylemin amacı; “Büyük Şeytanı” küçük düşürmek ve ABD’li rehinler gibi bir gün ABD’nin de küçük hücrelere hapsedileceği izlenimi vermekti. O gün sokaklarda ve konsolosluk binasında yankılanan slogan “Amerika’ya Ölüm”dü. Onyıllar boyunca İran’da bu slogan tekrar edilip durdu ama açıkça görülüyor ki ABD ölmedi. İran rejimine karşı daha önce eşi benzeri görülmemiş yeni bir yaptırım döneminin başlangıcı da bunun en büyük kanıtıdır. Yeni dönemde mücadeleyi sürdürme açıklamaları yapan Devrim Muhafızları liderleri, halka kararlılık çağrısında bulundular. Dini lider Ali Haminey’de yaptığı açıklamada, Trump’ın bu adım ile ABD’yi utanç içinde bıraktığını söyledi.

Başkan seçilmeden önce Trump, İran ile imzalanan nükleer anlaşmayı “felaket” olarak nitelemiş ve politikalarında hiçbir değişikliğe gitmemesine rağmen İran’a iyi hal belgesi verildiğine işaret etmişti. Anlaşmanın; İran’ın ekonomik ve diplomatik kaynaklarını balistik füze programını sürdürmek için kullanmasına, ülkelerin rejimlerini ve şehirlerinin kimliklerini değiştirmeye ve istikrarlarını sarsmaya devam etmesine izin verdiğini belirtmişti. Özellikle anlaşmaya imza atan diğer ülkelerin bu adıma karşı olduklarını açıkça belirtmelerinin ardından Trump’ın anlaşmadan çekileceğini ama tehditlerini yerine getirmeyeceğini düşüneneler vardı. Ama hiç kimseye benzemeyen Trump’ın şu veya bu konuda ne kadar ileri gidebileceğini tahmin edebilmek çok zor.

Yeni ABD yaptırımları, İran ekonomisinin yaşadığı zorlukların herkes tarafından bilindiği bir döneme denk geldi. Son aylar aynı zamanda İran Riyali’nin değerinin düşmesi, enflasyon ve işsizlik rakamlarının yükselmesi gibi açık göstergeler de taşıyordu. Farklı İran şehirlerinde yaşanan gösteriler, tır sürücüleri ile öğretmenlerin başlattıkları grevler, halkın hoşnutsuzluğunu gün yüzüne çıkarmaktadır. Buna bir de öncekinden çok daha fazla kemer sıkmasını gerektirecek zor günlere hazırlanması gerektiğini bilen normal İran vatandaşının ruh hali de eklenmelidir.

Buna karşılık, İran makamlarının elinde çok bir seçenek bulunmuyor. Bu çıkmazdan kurutulmak için Avrupa’yı çok daha güçlü ya da açık bir tutum benimsemeye zorlamaya çalıştığı açıkça görülüyor. Oysa Avrupa’nın bu bağlamda, istisnai bir rol oynamasının mümkün olduğunu gösteren hiçbir şey bulunmuyor. Bahsedilen “mali mekanizmanın” ise uzun bir süre önce hayata geçmesi mümkün görünmüyor. Hayata geçse bile sonuçları sınırlı olabilir. Aynı şekilde Avrupa’da kötü günler yaşıyor. İngiltere ayrılık işlemeleri için hazırlıklarını sürdürüyor. AB ruhuna isyan olgusu yaygınlaşıyor. Angela Merkel yeniden aday olmayacağını açıklamasının ardından Merkel sonrası Almanya’nın bir nevi siyasi istikrarsızlık yaşayacağı düşünülüyor.

İran zamana oynuyor. Hatta belki de Trump’ın başkanlık dönemi sona erene kadar dayanabileceğine bile inanıyor olabilir. Yaptırımların bu tür rejmleri zayıflatmadığına bilakis halkı hedef aldığına, rejimin kendisini değil ülkeyi hedef aldığı şeklinde lanse edeceği yaptırımların ilk kurbanının İran’daki reformcu akım olacağına inanan Avrupalı seslere güveniyor. Diğer yandan Kuzey Kore örneğinin ışığında ise Trump; sert yaptırımların, İran’ı politikalarını değiştirmeye ve müzakere masasına dönmeye ikna edeceğini umuyor. İran’ın sınırları içerisinde yaptırımlar ile mücadele etmekle mi yetineceğini yoksa şu veya bu ülkede bölgesel kartlarını harekete geçirmeye mi tercih edeceğini görmek için bekleyeceğiz. İran’ın bu yaptırımlara, bölgede bulunan ABD askerlerine karşı doğrudan veya vekilleri aracılığıyla kışkırtıcı hareketlerde bulunmak, boğazların ve geçiş noktalarının güvenliğini sarsacak adımlar atmak gibi tepkiler verip vermeyeceğini zaman gösterecek.

Yeni bir dönem başlarken İran ekonomisi yeni fırtınalar ile karşı karşıya bulunmaktadır. Kuşkusuz rüzgârlı mevsimlerde yapılacak en akıllıca şey ise kendini emniyete almaktır.