Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’daki hareketliliğin derinliği.. | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Gözlemcilerin verdiği adla “Açlık Devrimi” uygulanan İran’da şiddet ve baskı bu hızda ve yoğunlukta devam ederse belki de 70’li yılların sonunda kuruluşundan bu yana Tahran liderinin tahtı, vizyonu ve Humeyni devrimi ilk kez sarsılacak.

Ancak protestocuları bu duruma sevk eden başlıca nedenlerin hangileri olduğunu ayrıntılı bir şekilde idrak etmemiz için ilk olarak İslam Cumhuriyeti’nin demografik bileşenlerini anlamak zorundayız.

İran’daki azınlıkları oluşturan ülkenin kuzeyindeki Azeriler, güneyindeki Beluçlar ile Ahvaz Arapları ve kuzeydoğusundaki Kürtler, nüfus olarak Farisilere oranla daha yoğunlar. Yani bu bölgelerde çoğunluktalar. Bu da İran otoritesi için toplumsal ve sosyal açıdan tehdit oluşturuyor. İran, aşırı muhafazakarların isimlendirdiği gibi ‘asil ırk’ Farisileri birinci sınıf insan olarak görürken dışladığı topluluklara ikinci sınıf muamelesi yapıyor.

Bu azınlıklardan her birinin İran rejimi ile tarihi hesapları var. Örneğin ülkedeki toplam nüfusun yaklaşık yüzde 25’ini oluşturan Azeriler, İran’la tarihi bir çatışma yaşıyor. Kuzeydeki Azerbaycan devletine bağlı olan Azeriler, Sovyetler Birliği’nin 1946’da İran’ın kuzeyini terk etmesinin ardından bölgenin, İran’ın üzerine konduğu Azeri toprağı olduğuna inanıyorlar. Azeri Parlamentosu, 5 yıl önce aldığı kararla kendilerine ait toprakların İran kontrolünde bulunduğunun altını çizmek için bölgeye Kuzey Azerbaycan adını verdi. Çoğu Azeri Şii olmasına rağmen İran rejimi diğer Sünni azınlıklara, özellikle kimliklerine, dilleri nedeniyle baskı uyguladı. Fakat Azeriler ülkede halen en etkili topluluk olmayı sürdürüyor. Sayılarının çokluğu ve Azerbaycan’la ilişkileri nedeniyle İran’daki ekonomik ve güvenlik kurumlarına girdiler. Mevcut protesto yayılım haritasında anavatanlarından destek alan Azeri bölgelerinde hareketliliğin daha yoğun olduğu görülebilir. Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılmayı istemeyen Azeriler bile bu aşamada kendilerini devrimin başlıca aktörü haline getirecek hukuki ve sivil motivasyona sahipler.

Bu aşamada Azerbaycanlılar, Hristiyan olan Ermenistan tarafından ele geçirilen Karabağ’ı geri alma davasında Bakü’ye karşı takındıkları tavır nedeniyle İran’a halen kırgınlar. İran’ın bu tutumunun onları arkadan hançerlemek olduğu görüşündeler.

Bu tutum belki de Ortadoğu bölgesi sakinlerine, İran’ın Arap devletlerini egemenliği altına almaya çalıştığını, bunu dini ya da mezhebi bir ilke ile yapmadığını, aksine sağlam bir ulusalcılıkla gerçekleştirdiğini açıklıyor. İran’ın Azeri- Ermeni anlaşmazlığında Azeriler Şii oldukları halde tarafsız bir tutum sergilemesi buna kanıttır. Aynı şekilde Hazar Denizi’ndeki petrol zenginlikleri ile ilgili İran- Azeri tartışması bugün bu bağlamda su yüzüne çıkıyor. Bu halen çözülemeyen bir sorun olarak duruyor. İranlılar, ABD ve AB başta olmak üzere Azerbaycan’ın Batı ile yakın ilişkisi nedeniyle Bakü’den korkuyor. İran’ın kuzeyi, ABD ve İsrail’in kendisine saldırmak için kullanabileceği bir devletin varlığı ile tehdit altında. Bu da Azerbaycan’ı İran’ın ulusal güvenliğini tehdit eden bir devlet kılıyor. Ayrıca petrolün Hazar Denizi’nden kuzeye taşınması için boru hattı inşa edilmesi de söz konusu ilişkilerin pekişmesi endişesini artırıyor. Tüm bu nedenler, İran’ın kuzey ve kuzeybatısında yoğunlaşan gösterilerin temel katalizörünü oluşturuyor.

Ülkede ulusal düzeyde ikinci etkiye sahip olan ise Kürtler. Kürt nüfus İran’ın kuzeydoğusunda yoğunlaşıyor. Sayılarının yanı sıra coğrafi olarak Türkiye ve Irak’a yakın olmaları nedeniyle mevcut gösteriler devam ederse İran’ın doğu duvarı düşebilir. Bu durum Kürtlerin bağımsızlık hayallerini uyandırabilir, Türkiye ve Irak’ta gerçekleştiremedikleri devlet kurma ümitlerini yeşertebilir.

Geriye kalan Beluçlar ile Ahvaz Arapları da dışlanma, aşağılanma, dini ve etnik kısıtlamalardan nasiplerini alanlar arasında. Ahvaz Araplarının neredeyse yarısı Şii olmasına rağmen Arap kimlikleri kısıtlamalara maruz kalmalarına neden oldu. Haklarını talep etmek için herhangi bir hareketlilikte bulunduklarında sonu idama varan baskılara maruz kaldılar.

Şu anki devrim, Açlık Devrimi… Fakat meselenin derininde, ülke içinde geniş bir coğrafyaya yayılmış olan azınlıkların dışlanmasının devrimidir. Çağrılar her ne kadar yaşam şartlarının iyileştirilmesi, işsizliğin azaltılması ve memur maaşlarının artırılması (mesela öğretmen maaşı 300 dolar) yönünde olsa da bu talepler sadece yüzeyi kaplayan ince bir kar tabakasıdır. Fakat tarihsel hesaplar zamanı belirsiz olarak ertelemiş durumda. Protestolar bu kez İranlı reformistleri dahi aştı. Muhalefet, hatta çalınan haklar dahi onları bir araya getiremedi. Hatta İran rejimi devam eden gösterileri bastırabilecek dahi olsa içeride güçsüz bir durumda kalacak. İsyan kıvılcımları asla sönmeyecek. Çünkü temel nedenler halen varlıklarını muhafaza ediyor. İranlılar ülkelerinin teorik olarak zengin olduğunu biliyorlar. Fakat bu zenginlikler gelecekte İran hegemonyası ile Humeyni devrimi ilkesini gerçekleştirebilmek için diğer ülkelere ihraç ediliyor. Protestoculardan bazıları Şah dönemine rahmet okuyan sloganlar atarken bazıları da İran muhalefetinin yurtdışındaki liderinin eşi Meryem Recavi’den yardım istiyor. Bazıları da rejim hapishanelerinde kaybettikleri veya haksız yere idam edilen sevdiklerine ağlıyor. Rejimin sanatsal, edebi faaliyetlere ve bu devrimin simgesi haline gelen İranlı kadına dayattığı dini aşırılıklardan bahsetmiyorum bile.

İran’da devrim kıvılcımlarının tutuşmasının birçok nedeni var. Bunların hepsi de halk tabanlı nedenlerdir. İranlılar taleplerini hükümete dayatmaya ve onlara adaletsizliğin devam etmeyeceğini hatırlatmaya çalışıyor. Her ne kadar ulusal düzeyde ayrıntı farklılıklarına sahip olsalar da zorbalığa ve geçim sıkıntısına karşı durmak onları bir araya getirdi.

Bazı İranlı yetkililere göre ülke içinde bir gevşeklik söz konusu. Yani durumun dışarıdan provoke edilmeye ihtiyacı yok. Bugün olanlar yarın da gerçekleşebilir. Bu, onlarca yıldır İran’ın büyük çoğunluğunu oluşturan azınlıklara baskı uygulamanın ve onları küçük görmenin doğal bir sonucudur.