Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’daki su krizinin perde arkası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Her ne kadar kaynağın adresi farklı olsa da; ister Hasan Ruhani hükümetine isterse Devrim Muhafızları’na yakın olsun iki tarafa ait kaynakların aynı hakikat üzerine birleştiği görülür: Su krizi.

Ruhani ve hükümete yakın medya kanalları, Enerji Bakanı’nın da ifade ettiği gibi son 40 yıldan bu yana yaşanan en şiddetli su krizinin temel nedeni olarak komşu ülkelerin (Afganistan ve Türkiye) baraj politikalarını ve kuraklığı gösteriyor. Devrim Muhafızları ise bunu İran’ı kuraklığa çevirmek isteyen “düşmanın komploları” olarak gerekçelendiriyor.

Ancak ülkedeki su sorunun temel nedenleri arasında öne çıkan iki faktör var:

Bunlardan ilki ülkedeki su transferi sistemlerinde kullanılan boruların oldukça yıpranmış olması. İkinci neden iseİran’daki tarım arazilerinde yapılan yanlış sulama tekniklerinden dolayı suyun yüzde 30’unun boşa akması. Hükümet ve kurumlarının el atması gereken bu iki temel faktör İran’da yıllık olarak yaklaşık 40 milyar metreküp suyun boşa akmasına, yani yüzde 33’lük bir orana tekabül eden su kaybına neden oluyor. Tabii bu rakamlar barajlarda stoklanan suyun yarısından fazlasına karşılık geliyor. Belki de İran’da su sorununa ve iklim değişikliğine sebep olan en temel faktörün su transferi projeleri ve baraj inşa politikaları olduğunu söyleyebiliriz.

İran’da, baraj kurmanın oldukça garip ve üzücü bir hikayesi var…

Baraj inşa etme politikalarının küresel çapta zamanı geçmesine rağmen bu anlayış İran’da halen canlılığını koruyor. İran’ın eski cumhurbaşkanlarından Ali Ekber Haşimi Rafsancani ile başlayan baraj politikası, aldığı yoğun tepkilere ve doğaya verdiği zarara rağmen kendisini takip eden hükümetlerce de sürdürüldü. Rafsancani ve reformist hareketin lideri eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde yapımı tamamlanan ve yapım aşamasında olanlar dahil debisi yılda 65.3 milyar metreküpe sahip 1330 baraj bulunuyordu.

Yukarıda sayısı verilenlerden günümüzde aktif olan baraj sayısı ise 673. Uzmanlara göre birçok barajın yanlış yerde kurulması bir yana, ülkedeki kuraklığın ve verimli arazilerin çölleşmesinde yine bu barajlar rol oynuyor. Örnek verecek olursak; araştırma sonuçlarına göre hükümetin ülkenin kuzeybatısındaki illerde (Erbil, Batı Azerbaycan, Doğu Azerbaycan ve Kürt bölgesi) inşa ettiği, debisi yaklaşık 2.1 milyar metreküp kapasiteye sahip 56 barajın bölgedeki en büyük gölün 2016 itibariyle yüzde 88 oranında küçülmesine ve kurumasına sebep oldu.

Ülkenin güneybatısına gelecek olursak; hükümetin su yönetimi kapsamında, su seviyesi açısından İran’ın en büyük nehri Karkheh üzerine kurduğu 50 baraj, Irak’ın Ahvaz ve Meysan şehirleri arasındaki büyük göle akan bu nehrin kurumasına yol açtı. Ancak hükümetin su politikalarından en büyük darbeyi alan, üzerinde kurulan 90 barajla İran’ın en uzun nehri Karun oldu. Bu barajlardan 40’ı hali hazırda 24 milyar metreküp kapasiteyle aktif olarak çalışıyor.

Fakat ülkede baraj kurma politikalarından daha da trajik olan ve hatta bu halkayı tamamlayan bir de su transferini amaçlayan projeler var. Birbirini takip eden İranlı hükümetler, bazı bölgelerden diğer bölgelere su transferini sağlamak için “çılgın projeleri” hayata geçirdiğinden beri söz konusu projelerin yapıldığı yerler ülkenin en kurak bölgeleri haline geldi. Söz konusu projelerin amacı sadece vatandaşlara içme suyu veya tarım için su tedarik etmek değil, bunun yanında bir de sanayii bölgelerine su temin etme hedefleri de var. Örneğin bunlar için bakır, çelik ve diğer madenlerin yanı sıra nükleer program üzerinde çalışılan bölgeler tercih ediliyor.

İran, su transferini amaçladığı projelerde suyu daha çok Ahvaz, Kürt bölgesi, Kirmanşah, İlam, Batı Azerbaycan ve Doğu Azerbaycan gibi azınlıkların yaşadığı şehirlerden Şii Hilali olarak bilinen Kum, İsfahan, Kirman, Yezd, Simnan ve Hemedan gibi şehirlerin merkezine aktarıyor.

İran’da dikkate değer projelere işaret edecek olursak:

Ahvaz’daki suyu Yezd’e aktaran Behest Abad, Ahvaz’daki suyu İsfahan’a aktaran Kurheng, yine Ahvaz’ın suyunu Kirman’a aktaran “Venk”, Luristan’daki suyu Kum’a aktaran Kum Rud, Kürt bölgesindeki suyu Hemedan’a akıtan Sedd-i Azar adlı projeler ön plana çıkıyor.

Yukarıda adı geçenlerin çoğunluğu Arap, Kürt ve Türk nüfusun yaşadığı iki ana bölgeden Farsların yaşadığı Şii Hilali’ne aktarılan suyun İran’a faturası toplumsal huzursuzluğun artması ve ırk ayrımcılığının faaliyet alanı bulmasından başka bir sonuca ulaşmadı. Su transferi projeleri, daha çok etnik kimliği Fars olmayan bölgelerdeki toplumlara karşı açılmış bir savaş izlenimi veriyor.

O zaman İran’a şunu sormak gerekir:

Uzmanların doğaya olumsuz etkilerini ortaya koyduğu ve acıklı durumlarla sonuçlanan bu projeleri neden halen sürdürüyorsun? Bunun cevabı İran politikaları ve toplumsal yapısı hakkında bilgi sahibi olmayanlar için zor olabilir. Ancak bununla birlikte aşağıda aktaracağım veriler belki konuyu anlamada size yardımcı olur:

Ahvaz’daki suyu Isfahan’a aktaran Kurheng Projesi’nin maliyeti 1 milyar 700 milyon doların üstünde. Çılgın proje Behest Abad’ınmaliyeti Kurheng’in 5 katı; yani tam 8 milyar dolar. Diğer projelerin maliyeti de bu ikisine yakın. Umman Denizi’nden Kirman iline su transferi için yapılan proje 6 milyar dolarlık bir maliyete sahip. Su taşıma projelerinin maliyetini yekûn olarak ifade edecek olursak toplam 23 milyar dolarlık muazzam bir rakama tekabül ediyor. Bir de buna baraj yapımı maliyetlerine ekledik mi işte o zaman büyük resim net bir şekilde ortaya çıkıyor. Ahvaz nehirlerinin üzerinde kurulan 11 barajdan sadece biri olan Bahtiyar Barajı’nın maliyeti 2,2 milyar dolar. Bu da bize barajların yapımında harcanan miktarın 20 milyar doların üzerinde olduğunu gösteriyor.

Aslında su yönetimi projeleri, petrol ve petrokimya ürünlerinin yanında ülkedeki mali hareketler içinde de büyük bir yer kaplıyor. Böylelikle bu ekonomik gücü elinde bulunduran gruplar, hükümette ve yönetidme nüfuz elde edebiliyor. Hatta öyle ki bazı uzmanların anlattığına göre su mafyalarının yüksek maliyetli projelerde ihalenin kime verileceğinden tutun da bakanların hatta cumhurbaşkanı yardımcılarının belirlenmesinde rol oynadıkları söyleniyor.

İranlı uzmanlar ve aktivistler, ülkede inşa edilen baraj ve su taşıma projelerinin yapımını üstlenen müteahhitlerin olduğu listeye kısa bir göz atıldığında, bu mafyanın gerçek yüzünün ortaya çıkacağını söylüyorlar. Bu listeye bakıldığında baraj ve su taşıma projesi ihalelerinin daha çok 3 ana şirkete verildiği görülüyor:

Devrim Muhafızları’nın ekonomi kolu olan Hatem’ül-Enbiya Yapı; İran Dini Rehberi Ali Hamaney’e bağlı olan Mustazaflar Kurumu ve Kutsal Kudüs Birliği.

Listedeki kuruluşlar, bu ihalelerde esas belirleyici rolü Devrim Muhafızları’nın ve Hamaney’in oynadığını açıkça gösteriyor. Bu konuda etkili olan diğer gruplar ise daha çok ülkede karar alıcı kesim. Yani Enerji Bakanlığı, Hazine Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı ile İran Cumhurbaşkanı ve Su Yönetimi Yüksek Komitesi’ni kontrol eden asistan ekibine varana kadar herkes bu pastadan payını alıyor. Bu listede yer alanların nereli olduğuna bakıldığında çoğunun su sıkıntısı çeken Simnan, Yezd, Kirman ve İsfahan gibi şehirlerden olduğu görülür. Ancak karar alıcı kesimin memleketi olan bu bölgeler, aynı zamanda su transfer projeleri ve tarım alanında en yüksek ödeneğin ayrıldığı şehirlerin de başında geliyor.

Bunun meyvesini yiyen şehirlerden Yezd’i ele alacak olursak; kentte büyük ölçüde su sorunu yaşanıyor. Fakat hükümette bulunanların nüfuzu sayesinde şehir neredeyse suyla çalışıyor diyebileceğimiz çelik endüstrisinde ülkenin ilk sıralarında yer alıyor.

Bağımsız çevre örgütlerince hazırlanan raporda yönetimdeki karar alıcı grubun su transferini Şii Hilali’nde yer alan illerdeki merkezlere aktarabilmek için uğraştığı ifade ediliyor. Raporda su transfer projesinden ve baraj inşaatlarından önemli gelir elde eden şirketlerin sosyal sorunlara ve çevresel risklere rağmen projelerini sürdüğü belirtiliyor.

Ülkedeki kuraklık için resmi makamlardan yapılan “düşmanların komploları” açıklamalarına rağmen konuyla ilgilenen birçok grup su yönetiminde köklü çözümler gerektiği görüşünde. İranlıların çoğu İran’ın geleceğini sömüren su mafyalarının bölgesel çıkarları ve para uğruna ülkeyi kurak bir çöle çevirecekleri konusunda hemfikir.

İran Cumhurbaşkanı’na su alanında danışmanlık yapan yetkili ismin de dediği gibi:

“Su sorunu nedeniyle ülkenin yüzde 70’i göç etmek zorunda kalacak…”