Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın beyaz dağdaki kara günü | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Londra/Emir Tahiri

Hazar Denizi’ndeki tarihi haklarını bırakmamak için yaklaşık 20 yıl direnen İran, hükümetin Rus baskına dayanamaması sonucu dün, Hazar bölgesinin geleceğini Moskova’nın isteklerine göre şekillendirmeye kapı açan Hazar Denizi’nin hukuki statüsüyle ilgili anlaşmayı imzaladı.

İran, Kazakistan’ın Aktau kentinde düzenlenen 5. Hazar Ülkeleri Devlet Başkanları Zirvesi’ne katıldı. Zirveye katılan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani kendisinden önceki üç cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani, Muhammed Hatemi ve Mahmud Ahmedinejad’ın tutumlarını bir kenara iterek, Rus himayesi altında hazırlanmış bir anlaşmayı barış ve istikrar örneği olarak övdü. ‘Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsünü Belirleyen Anlaşma’ adlı belge, Hazar Denizi’nin başta petrol, doğal gaz ve balıkçılık olmak üzere doğal kaynaklarının sömürülmesine ilişkin bir dizi eylem içeriyor. Ancak, anlaşma, Azerbaycan, İran, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan olmak üzere Hazar Denizi’ne kıyısı olan beş ülkenin payının belirlenmesi gibi dikenli bir meseleye değinmiyor.

Bununla birlikte, anlaşmanın yanında beş diğer ‘teknik anlaşmanın’ da imzalanmasıyla İran, her tarafı toprakla çevrili iç denizden uygun bir pay alma talebinden vazgeçti. Anlaşmada Rusya’nın özel isteğiyle, Hazar Denizi’nde hiçbir ‘dış güç’ donanması bulunmasına izin verilmemesine rağmen İran bu paydan vazgeçti. Ancak, Hazar Denizi’nin aslında dört yanı çevirili bir göl gibi göründüğü göz önüne alındığında, hiçbir ‘dış güç’ bırakın donanmasını, Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan beş ülkeden en az biriyle anlaşmadan ticari filosunu dahi gönderemez.

Dolayısıyla, anlaşmanın Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’ın NATO’ya katılmasını ve ABD liderliğindeki NATO’nun, Rusya’nın arka bahçesi olarak kabul ettiği bir alanda bulunmasını engelleyecek şekilde tasarlandığı açık.

ABD eski Başkanı Barack Obama döneminde duran NATO ile Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan arasındaki müzakerelerin kısa bir süre içerisinde de yeniden başlayacağına dair herhangi bir işaret bulunmuyordu. Fakat, Rusya, mevcut İran rejiminin, Batı’ya karşı düşmanlığı konusunda Rusya’nın yanında yer aldığı bir dönemde bu ülkelerin NATO ile gelecekte olası müzakerelerinin engellenmesini istiyor.

Öte yandan önceki İran hükümetleri bu konuyla ilgili Rusya ile şu üç nedenden dolayı ‘anlaşma’ yapmayı reddetmişti. Bu nedenlerden ilki, İran’ın tarihi hakları. İran, bu çerçevede ilk kez 1841’de Çarlık Rusyası ile Hazar Denizi’nin kontrolünün iki ülke arasında bölündüğü, ancak Rusya’nın denizde askeri varlığını sürdürme hakkını elinde tuttuğu bir anlaşma imzaladı. İranlı milliyetçiler arasında büyük bir hezimet olarak görülen anlaşma onlarca yıl sonra Kaçar Hanedanlığı’nı sona erdiren devrimle ilişkilendirilen temel konulardan biri oldu.

Anlaşmayı imzalayan kişi Molla Abbas İravani idi. Kendisi ayrıca Kaçar Hanedanlığı’nın ilk bakanlık görevini üstlenen Hacı Abbas Mirza olarak da bilinir. Ondan geriye ise sadece şu meşhur cümle kaldı; “Bir avuç tuzlu su için tatlı bir dostun göğsünde acı yaratmayacağız!” Bu cümle İranlıların zihninde, ülkenin önemli tarihsel çöküş anlardan biri olarak sağlam bir şekilde kök salmıştır. Çarlık imparatorluğunun çöküşüyle İran ile Rusya arasında 1924’te yapılan ikinci anlaşma, Hazar Denizi’ni iki ülke arasında yarıya bölerek, İran’ı buradaki denizcilik hakkından mahrum bıraktı. Bunun ardından İran, Moskova’daki Komünist rejimi resmi olarak tanıdığını ilan etti.

1942’de Rusya’ya güvenliğine yönelik herhangi bir dış tehdit olması halinde İran’a kara birliklerini gönderme hakkı veren bir başka anlaşma daha yapıldı. İran bugün bu temelde Hazar Denizi’ndeki yüzde 50’lik payını istiyor. Hazar Denizi’ne kıyısı bulunan üç yeni devlet Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın eski Sovyetler Birliği içerisinde yer almaları sebebiyle paylarını Rusya’nın yüzde 50’lik payından almaları gerekiyor. Ancak Rusya durumun kendine lehine değişmesiyle birlikte İran’ın tutumuna karşı çıktı. Çünkü Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği artık mevcut değillerdi ve bu nedenle her iki tarafın imzaladığı anlaşmalar artık geçersizdi.

Ancak, Rusya, her bir kıyı devletinin kıyı şeridi uzunluğuna eşit olarak Hazar Denizi’nden pay almalarını ön gören bir anlaşma teklif etti. Teklife göre, Hazar Denizi’ne 2 bin 990 kilometrelik kıyısı bulunan Rusya en büyük paya sahip olurken, ardından bin 894 kilometrelik kıyı uzunluğu ile Kazakistan ve bin 768 kilometrelik kıyısıyla Türkmenistan geliyor. İran, Hazar Denizi’ne olan 740 kilometrelik kıyısına oranla payını alırken, Azerbaycan 713 kilometrelik kıyısı ile İran’dan biraz daha az bir paya sahip oldu.

Dört zirve ve 52 kabine toplantısıyla geçen 20 yıllık müzakerelerin ardından Rusya, Kazakistan ve Türkmenistan’ın da desteğiyle, İran’a yüzde 13’lük bir pay sundu.

Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde İran, Hazar Denizi’ndeki payını yüzde 50 yerine yüzde 20’ye düşürmeyi düşüneceğini belirterek, biraz esneklik göstermişti. Ancak, Hatemi’nin ardından cumhurbaşkanlığına gelen Ahmedinejad, bu tutumu hızla terk etti ve Rusya’ya karşı daha az dostça politikalar izledi. Bu arada, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan, dünya çapında birçok nehir ve gölün sınırlarını belirlemek için kıyı şeridi ilkesine dayalı ikili anlaşmalar imzalıyorlardı.

‘Tarihsel hakların’ yanı sıra İran’ın anlaşmayı reddetme sebeplerinden ikincisi, Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeler arasında sadece Rusya’nın ardından ikinci sırada yer alan daha büyük nüfusa sahip olması sebebiyle Hazar Denizi’nden daha büyük pay almayı talep etmesiydi. Bu hakkı da altı bölgesinin doğrudan deniz ekosistemine ve ekonomik fırsatlarına bağlı olması gerçeğine dayandırıyordu.

İran’ın üçüncü sebebi ise, Rusya’dan sonra nehir yataklarıyla 371 bin metreküple deniz suyuna ikinci en büyük katkıda bulunmasıydı. Başta Ruud, Aras ve Etrek nehirleri olmak üzere 22 İran nehrinin Hazar Denizi’ne aktığını belirtmekte fayda var. Konuyla ilgili deniz hukuku alanında önde gelen İranlı uzmanlardan Behmen Ağayi Diba, “Asıl olanın anlaşmanın Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeler arasında nasıl paylaşılacağı sorusuna herhangi bir referans sunulmaması” olduğunu söyledi. Ağayi Diba ayrıca Rusya’nın Hazar Denizi’nde herhangi bir dış gücün özellikle de ABD’nin varlığını engellemeye yönelik girişimlerinin yasal bir dayanağının olmadığını, yalnızca siyasi bir adım olduğunu ifade etti.

Öte yandan, İran’ın Rus anlaşmasını imzalaması, İran genelinde bir öfkeye sebep oldu. İranlı reformist milletvekili Mahmud Sadıki, dün akşam yaptığı açıklamada, Aktau Anlaşması’nı İranlıların tarihlerindeki en küçük düşürücü anlaşma olarak nitelendirdi. Mahmud Sadıki, “Aktau Anlaşması’nın bizimle hiçbir ilgisi yok. Bu anlaşma parlamentoda tartışılmadı” şeklinde konuştu.

Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yakın çevresindeki bir takım siyasiler gazetecilerle yaptığı sohbetlerde Cumhurbaşkanı’nın da anlaşmadan memnun olmadığının altını çizdiler. Ruhani’ye yakın isimlerden Hazar Denizi eski İran baş müzakerecisi İsmail Pur Rahimkebir, anlaşmanın imzalanma kararının İran Dini Lideri Ali Hamaney tarafından alındığını belirtti.

Bazı uzmanlar, İran’ın, Rusya ile Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan üç kıyı ülkesinin, Sovyetler Birliği’nin devamı olarak tek bir pay almaları gerektiği konusunda güçlü bir davaya sahip olduğuna inanıyorlardı. Fakat bu tezi resmi yollardan zorlaması için İran’ın konuyu Uluslararası Adalet Divanı’na götürmesi gerektiriyor. Bu da, Rusya’nın veto hakkına sahip olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) onayını gerektirebilir. Ayrıca BMGK üyelerinden ABD, İngiltere ve Fransa’nın, Rusya ile herhangi bir fikir ayrılığına düşmesi halinde İran gibi düşman bir devleti desteklemeleri için hiç bir nedenleri de yok. Aghai Diba, bu konuyla ilgili olarak ise, İran’ın bugün, davasını zorlaması için yeterli nüfuz ve uzmanlığa sahip olmadığını aktardı.

Bir diğer uzman Hamid Zumurudi, İran’ın şu anda yaşadığı kargaşadan çıkarak dünya çapında kendisine bazı dostlar edindiği ‘daha iyi bir döneme’ ulaşılıncaya kadar anlaşma imzalamaması gerektiğini belirtti. Zumurudi, “Rusya’ya istediğini vermekten başka hiçbir şey alamayacağız. Hazar Denizi yatırım ve dış ticarete açılırsa, insanlar bu kadar çok ülke ile çatışmaya girmeyen diğer kıyı ülkelerine gidecek ve hiç kimse İran’a gelmeyecektir” şeklinde konuştu.

Eski Avrupa Birliği (AB) danışmanlarından Mehrdad Abadi ise, İran’ın ‘Rusya’ya güvenmesi’ halinde ciddi bir hata yapmış olacağını söyledi. Abadi, “Ruslarla olan önceki deneyimimiz, Rus şemsiyesi altına girmenin doğru olmadığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Öte yandan internet üzerinde, ‘Aktau Anlaşması’nın meşruiyetini yitirmiş bir rejim tarafından imzalanmış başka bir ihanet olduğu’ gerekçesiyle kınama kampanyaları düzenleniyor ve imzalar toplanıyor.

Aktau şehrinin adı Kazakça’da ‘beyaz dağ’ anlamına geliyor. Rusya himayesinde Cumhurbaşkanı Ruhani’nin katılımıyla gerçekleşen imza töreni günü, İranlı bazı blog yazarı tarafından İran’ın ‘beyaz dağdaki kara günü’ olarak ilan edildi.