Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın İsrail’in yalanını ispatlaması gerekir | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu büyük bir taş attı ve İran ile olan uluslararası krizi tırmandırdı. Amerikan Hükümeti’ni nükleer anlaşmadan çekilmekten vazgeçirmek ve bir orta yol bulmak için ikna etmeye çalışan AB liderlerinin çabalarını da böylece baltaladı. Netanyahu, İran’ın nükleer anlaşmayı kötüye kullanmakla kalmayıp nükleerin askeri amaçlarla kullanılmasını yasaklayan anlaşmaya tamamen aykırı hareket ettiğini ifade eden ciddi veriler sundu.

Söylediklerinin Tahran’ın nükleer faaliyetlerini durdurmadığı yönündeki suçlamalar ile ilgili olan kısmı doğruysa şayet taraflarının oldukça değerli görüldüğü ve tarihi olarak nitelendirilen bu uluslararası anlaşma ortadan kalkacaktır.

Biz çatışmanın doğrudan bir tarafı olması dolayısıyla İsrail’in öne sürdüğü bilgiler hakkında hüküm veremeyiz. Avrupalıların da dâhil olduğu ve şaşırdıklarını söyleyen diğer tarafların görüşlerini beklemedeyiz. İsrail istihbaratı incelemesini yapıyor. İran’ın anlaşmaya bağlılığı hakkındaki gerçeği bilmiyorsak da şunu biliyoruz ki İran rejiminin yöntemleri hileye dayalıdır. Ekonomik yaptırımlar olmasaydı Batı ile nükleer anlaşmayı imzalamayı onaylamazdı, onu da biliyoruz. Soru şu: Anlaşmaya saygı duydu mu? Davranışlarından anlaşıldığı kadarıyla rejimin bekası için gerekli olduğunu ileri sürdüğü askeri yeterliliklerini ve saldırı gücünü bırakamaz. Nükleer yapının inşasını gizlice geliştirmeye devam ettiğinin ortaya çıkması da hiç şaşırtıcı değil. Batı ülkelerinden beklenen, işin aslını araştırmakta tereddüt göstermemeleridir. Zira bu, anlaşmanın taraflarının temel haklarından biridir.

Kuvvetle muhtemel ki Avrupalılar, İran rejimini nükleer gücünü iyileştirme sürecini durdurmadığı gerekçesiyle suçlu bulacak ama onu suçlamak için yeterli delilin bulunmadığını iddia edecek. Zira o, zenginleştirmede yasak olan oranı aşmadı. Rejim, anlaşmayı imzalamazdan önce tesislerini geliştirmekten vazgeçmeyeceğini; bu konuda hakkı olduğunu ima etmişti. O, nükleer mutfağın miktarının ve imkânlarının on senenin bitmesiyle hızlı bir şekilde nükleer silah yapmasına zemin sağlayacak şekilde hazır olmasını istiyor. Belki bundan daha önce de hazır olabilir.

Rehberin rejimine saygı duyarak güvene dayalı bir anlaşma kurma fikri hatadır. Özünde ahmaklıktır. Uluslararası gözlemcilerin yerleştirdiği onlarca kamera ve apansız denetleme sözü onu hile yapmaktan geri durdurmaz. Tahran rejimi ABD’nin yaptırımlarına boyun eğdi ve ambargo sebebiyle anlaşma şartlarını kabul etti. Ama içine sinmedi. Büyük olasılıkla nükleer projesini durdurma niyeti yoktu. Dolayısıyla eğer laboratuarları kapatılır, bazı takımları etkisizleştirilir ve nükleer tesisleri denetime açılırsa bir başkasını açar ve faaliyetlerini gizli bir paralel yapıda tamamlar. Bu rejim, gizemlidir ve gözden kaybolmanın en uç biçimlerini uygular. Bu yüzden işin aslını anca iş işten geçtikten sonra öğreniriz. Nükleer anlaşmanın imzalanmasını takip eden dönemde yumuşama ve kolaylık göstereceğine güvenlik hizmetlerini daha da sıkılaştırdı ve gizlilik düzeyini artırdığının işaretini vererek onlarca İranlı vatandaşı, İran asıllı ziyaretçileri ve başkalarını çeşitli gerekçelerle alıkoydu. Rejim gerçeğin ortaya çıkmasından korktuğunu göstererek topraklarına yönelik bilgi toplama faaliyetine de engel oldu.

İsrail’in aleyhinde öne sürdüğü bilgileri reddeden İran’ın eğer haklıysa İsraillilerin yalan söylediğini ortaya koymak için kapıyı açması gerekir. Aksi takdirde bu anlaşma imzalandığı kâğıdın bedelini hak etmiyor olacak.