Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

‘İran’ın Müdahaleleri’ maddesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Arap Dışişleri Bakanları, dün Kahire’deki olağanüstü toplantılarının gerekli ve zorunlu bir toplantı olduğunu teyit etmeleri için içinde bulundukları dünya haritasını açmaları yeterlidir. İran’ın müdahaleleri, kanıtlara ihtiyaç duyan geçici bir suç değildir. İran’ın müdahalelerini araştırmakta ısrar etmek, asla provokasyon ya da çatışma anlamına gelmiyor. Bu ısrar, Arapların devletler ve haritalar düzleminde yaşadıkları günlük sıkıcı gerçekleri ele almak için ortak bir Arap iradesini netleştirme çabasıdır. Mesele, İran tarafından desteklenen milislerin toprakları üzerinde hareket ettiği ülkelerle sınırlı değildir. Müdahaleler dizisinin etkisi, bölgedeki güç dengelerine zarar veriyor.

Tahran’ın söz konusu müdahaleleri yalanlama ihtiyacı duymaması dikkat çekici bir durumdur. Riyad’ı hedef alan füze, açık bir imza taşıyor. Husiler, füzenin fırlatılmasında bir rampa görevi gördüler. Silahlı unsurlar ve Şii hilali devletleri arasında dolaşan General Kasım Süleymani’nin fotoğrafları şüpheye mahal vermiyor. Devrim Muhafızları komutanının dört Arap başkentine hâkim olmaktan bahsetmesi, dil sürçmesi ya da bir mübalağa değildir. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin bölge düzeyinde zorunlu İran geçidinden bahsetmesi ise, bu izlenimi tamamlayan bir unsurdur.

İran’ın müdahaleleri, yeni bir hadise değildir. Her şeyden önce devrimi ihraç etme politikası, diğer devletlerin içişlerine müdahale etme hakkının bir deklarasyonudur. Müdahalelerde yeni olan şey, müdahalelerin hacmini genişletme tehlikesini artırmak ve hedeflediği sahnelerde siyasi değişiklikler oluşturmaktır. Ayrıca yeni olan şey, oluşumlar arasındaki güç dengelerini altüst etmek ve demografik değişiklikler gibi derin değişimler meydana getirmeye çalışmaktır.

İran’ın müdahaleleri yeni bir şey değildir. İran’ın Yemen’deki apaçık rolünden sonra müdahaleler, daha tehlikeli bir hal aldı. Yeni olan şey, hedef devletlerin artık olayları olduğu gibi isimlendirmeyi geciktiremeyeceklerini hissetmeleri ve bu müdahaleleri Arap ve uluslararası güçlerle olan görüşmelerde sabit bir maddeye dönüştürmeleridir. Yine yeni olan şey, nükleer anlaşma ipeği üzerinde uyumayan bir Amerikan yönetiminin bulunmasıdır. Şu anki yönetim, “İran’ın müdahaleleri” maddesini bölgeyle, devletlerle ve krizlerle olan ilişkilerinin merkezine dâhil etti. İran’ın müdahalelerinde yeni olan şey, Tahran’ın yasalara ve uluslararası anlaşmalara yeniden saygı göstermek için nükleer anlaşmayı fırsat olarak değerlendirmemesidir. Bu kapsamda her şeyin tamamen zıt yönde cereyan ettiğini söylemek mümkündür.

Anlaşma imzalandıktan sonra Tahran, bölgedeki müdahalelerin dozunu artırdı. Sanki Tahran, nükleer anlaşmayı büyük devrim projesine hizmet etmek için kullanılması ve değerlendirilmesi gereken bir fırsat olarak gördü. Bu şekilde benzersiz bir sahne ortaya çıktı. Haritaların dokunulmazlığını kaldırıldı, uluslararası kanunlar ihlal edildi ve müttefik milisler ihlal edilen haritalarda yaşayan halkın duygularını hesaba katmaksızın bir rejimi yıkıp diğerinin devrilmesini engelleyen küçük seyyar ordulara dönüştürüldü. Durum daha tehlikeli bir hale gelerek milislerin karadan uyguladığı ihlalleri tamamlayan füze milisleri tesis edildi.

İran müdahaleleriyle ilgili yeni olan şey, DEAŞ terör örgütünün tehlikesi ortadan kalktıktan sonra müdahaleler ele alınmaya başlandı. DEAŞ tehlikesinin ortadan kalkması, sarsılan istikrarın DEAŞ’la birlikte başlamadığı ve DEAŞ’ın kaybolmasıyla bitmeyeceği hakikatini yeniden gün yüzüne çıkardı. Birçok Arap ülkesinde ulusal birliğin parçalanmasının sebebinin İran’ın mezhepsel derinliğine bağlı istikrarı bozma politikasından kaynaklandığını ve DEAŞ’ın bu parçalanma sonucu ortaya çıktığına inanlar var. Çünkü bölge, kaynakların olduğu bir yer olup dünya ekonomisinin aktif bir güzergâhı konumundadır.

İran’ın parmak izi, hem füzeler hem de milisler üzerinde olmasından dolayı uluslararası endişeler arttı. Donald Trump ve Emmanuel Macron, Kahire toplantısı sonrasında Ortadoğu’nun durumunu görüştüler. Beyaz Saray, iki liderin bölgede istikrarı sarsan Hizbullah ve İran’ın faaliyetlerine karşı koymak için müttefiklerle çalışmanın gerekliliği konusunda hemfikir olduklarını açıkladı.

İran’ın müdahaleleri, hiç görülmemiş bir boyuta ulaştı. Bu gerçek, gri bölgelerde ikamet etmekten hoşlanan ve Arap yaralarını mükerrer ifadelerle onarmaya çalışan devletleri bile rahatsız etti. İran’ın davranışlarının gerekçesini ya da bu davranışlar için hafifletici sebepler bulmak, bir Arap bakan için zor hale geldi. Riyad’a atılan İran füzesi ve Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin istifası hala kanıt arayanlara yeni deliller sundu.

Arap Birliği’nin Genel Sekreteri Ahmet Ebu Gayt’ın toplantının açılışında kullandığı dil ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr’in kararlı ifadeleri müdahalelerin arttığını açıklıyor. İran, Kahire toplantısında mezhepçi politikalar izlemekle ve Arap topraklarında kendisine bağlı milisler kurup devletlerin içişlerine karışmakla suçlandı. Bu suçlamaların hepsi, “İran’ın müdahaleleri” maddesinin bölgesel ve uluslararası toplantı programlarında ilk sırada yer alacağını gösteriyor. Bu müdahalelere karşı tutumun Arap-Arap ilişkilerinde ve uluslararası ilişkilerde etkili bir faktör olacağını söylenirse abartılmış olmaz.

Arap dışişleri bakanlarının yaptığı olağanüstü toplantının sonuçlarıyla ilgili üç hususa değinmek gerekiyor:

Birincisi, katılımcıların kınadığı İran, bölgede Arap komşularıyla birlikte yaşamak isteyecek mi yoksa Arap komşularını boyun eğdirmeye çalışmak için ısrar etmeye devam mı edecek? Eğer İran, ikinci seçeneği tercih ederse işte o zaman bu, çatışma rüzgârlarının şiddetleneceği ve İran’ın soyutlanmayla karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.

İkincisi, Hizbullah; Arapların nezdinde oluşan izlenimi düşünmesi gerekiyor. Artık bu izlenimin İsrail’e karşı direnişle bir ilgisi bulunmuyor. Aksine İran darbesindeki rolünden itibaren Hizbullah’a terör örgütü olarak bakılmaya başlandı.

Üçüncüsü, Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Saad Hariri’nin istifasından dolayı en büyük kaybeden taraf olacak. Eski Genelkurmay Başkanı olan Avn, konumunu ve gücünü devlet fikrini, devleti oluşturan unsurları ve Lübnanlıların çıkarlarını savunmak için kullanmazsa cumhurbaşkanlığı sarayındaki varlığının bir anlamı yoktur.

İran, bölgedeki kapsamlı saldırılarını durdurmak için ivedi bir karar almadıkça “İran’ın müdahaleleri” maddesi gelecek çatışmaların başlığı olacaktır. Aynı madde, Güvenlik Konseyi’ne doğru hareket etmenin başlığını oluşturacak ve yanan sahanın durumları üzerinde izlerini bırakacaktır.