Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın Suriye’de kalması halinde savaş kapıda | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Ortadoğu turundan dönen saygı değer Batılı diplomat bir arkadaşım, herhangi bir sorunun seçimlere gidilerek çözüleceğini düşünen Batı’yı eleştiriyor. Bölgede çeşitli devletlerin ne düşündüklerini yakından biliyor. Diplomat arkadaşım, “Söyleyeceklerim seni şaşırtmasın. Bu defa İran, Hizbullah’ı İsrail’e saldırmaya kışkırttığı zaman Lübnan silinecek ve pek çok masum sıkıntıya düşecek. Bundan kurtuluş yok. Çünkü Hizbullah, şu an İsrail’e güçlü bir şekilde saldırabilir. Hizbullah, 135 bin füze ve rokete sahip. Dolayısıyla İsrail, böyle bir saldırıya kapsamlı bir yanıt verecektir” diyor.

Diplomat arkadaşım, “Herkes, Suriye’deki İran varlığını merak ediyor. Çünkü İranlılar, nüfuzlarının Afganistan’dan itibaren genişlemesini istiyor. Onlar, Ortadoğu’daki Şii ayağını kaybetmek istemiyorlar. İranlılar, Hizbullah’ın tek başına İsrail’le çatışmak için yeterli olmayacağını biliyor. Bunun için İran, Suriye’de askeri üsler kurmak istiyor. İranlılar engellenmediği zaman, büyük bir savaş çıkacak ve bu savaş, sadece Lübnan’ı yerle bir etmeyecek, aynı zamanda bunun bölgede devasa sonuçları olacak” diye sözlerine devam ediyor.

Arkadaşım, “Kuzey sınırındaki askeri çatışmayla ilgili İsrail’in tutumunda köklü bir değişiklik meydana geldi. Geçen aylara (yani Rusya’nın Suriye’deki iç savaşın gidişatına karar verecek ülke olduğu net bir şekilde anlaşıldığı zamana) kadar, yıllardır İsrail’in tutumu “savaşa hayır” idi. İsrail, savaş tehdidi ortamında yapabileceği operasyonları yapıyor. Hatta savaş çıktığı zaman karşı taraf, İsrail’le çatışmak için yeteri kadar güçlü olmayacak. Amaç, savaş çıkartmayacak her şeyi yapmaktı. Şu an İsrail’in tamamen farklı bir eğilimi var. İsrail, İran’ın Suriye’de askeri üs kurmasının ciddi bir tehlike olduğunu ve sonuçlarının ise felaket olacağını düşünüyor. Savaşa yol açsa bile İsrail, bu tehlikeyi engellemeye çalışacak” ifadelerini kullanıyor.

Saygın diplomat, “Operasyonların savaşa dönüşme tehlikesi, İsrail’in ihlal etmemeye çalıştığı kırmızı çizgi konumundaydı. Fakat şu an savaş tehlikesi, artık engel ya da yasak bir durum değil. İsrail’e göre savaşın alternatifi felakettir” açıklamasını yapıyor. Kendisine “Alternatif nedir?” sorusunu yöneltiyorum.

Bilgili diplomat, “İsrail, kendisinin ikinci derecede bir oyuncu olduğunu düşünüyordu. Yani İsrail, olaylara bakarak bu olayların kendisine ne tür sonuçlar getireceğini araştırıyordu. Fakat şu an İsrail’in kendisini önemli bir oyuncu olarak hissetmeye başladığını düşünüyorum. Sebep ise, milislerin bulunduğu bir ortamda İranlıların Suriye’deki varlığıdır. İsrail, İranlıların hassas ve patlayıcı taşıyabilen çok sayıda uzun menzilli füze getireceklerini düşünüyor. Sonra İranlılar, füze üretmek için Suriye ve Lübnan’da imalathaneler kurmak istiyor. Yüz binlerce orta menzilli ve on binlerce ağır ve hassas füzeye karşı dünyada en gelişmiş sistem olan İsrail’deki füze sistemi bile bu füzeleri engelleyemeyecek. Bu da İsrail’in bu tehlikeyi araştırdığı anlamına geliyor. Burada iki olasılık var. Ya İran, büyük derecede zarar verebileceği İsrail’e karşı savaş ilan edecek ya da düşük düzeyde İsrail’i kışkırtmaya devam edecek. İsrail, bunlara karşılık vermekte aciz. Çünkü sonuç, İsrail’in gücünü sarsan bir savaşa dönüşecektir. O derece ki bu savaş, sadece İsrail’in varlığını geçersiz kılmayacak aynı zamanda İsrail’in gelişmesini de geciktirecektir” diyerek sorumu yanıtlıyor.

Diplomat arkadaşım, “Bunun için İran’ın İsrail’i tehdit etme düşüncesi olsa ve hatta bu gerçekleşse bile İsrail, böyle bir ortamda diğer problemlerin üstesinden gelemeyecek. İsrail, belki İran karşılık verir diye Gazze’de bir şeyler yapmaktan çekinecek. İranlılar, Suriye’den İsrail’i tehdit ettikleri zaman İsrail, Lübnan’da ya da Batı Şeria’da herhangi bir şey yapmak noktasında endişelenecek.” diyor.

Saygı değer diplomat, “İranlılar, Suriye’de deniz üsleri kurdukları ve denizaltıları Akdeniz üslerinde konuşlandığı zaman İsrail -ki ithal ettiklerinin yüzde 90’ı deniz üzerinden geliyor- Tahran’dakilere rehin düşecek. İsrail, savaş çıksa bile buna asla izin vermeyecek ve ne pahasına olursa olsun buna karşı çıkacaktır. İsrail, İranlıların en önemli şeyin nükleer silah olmadığını aksine Tahran’ın tüm bölgeyi kontrol etme hırsını gerçekleştirmek olduğunu ve hatta İran’ın nükleer silahı bölgeyi kontrol altına alma adımlarına yönelik bir koruma sağlaması için istediğini bildiklerini düşünüyor. İsrail, İran projesini durdurabilecek tek güç olduğunu düşünüyor.” diyor. Tahran, İsrail’in İran projesini durdurmasını engellemek için şu an Suriye’de bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bunun için diplomat arkadaşım, “Ne olursa olsun! Bütün Avrupalılar, İsrail’e karşı bir araya gelse ve hatta Barack Obama, hala Beyaz Saray’da olsaydı yine de İsrail, İran’ın Suriye’de kalmasını engellemeye yönelik planına devam edecekti.” diye açıklıyor.

Saygın diplomat, İsrailli yetkililerden şu anki gelişmelerin kendi ülkelerinin yararına işlediğini ve bu gelişmelerin niçin güven verdiğini öğrenmek için bilmemiz ve anlamamız gereken üç durumun olduğunu duyduğunu söylüyor.

Her şeyden önce İsrail’in Suriye’de büyük bir askeri ilerleyişi var. İsrail, güçlü ve Suriye’deki İranlılar zayıf. Şu an çatışma çıktığı zaman İran, İsrail’e yaklaşamaz. İsrail’i durdurabilecek tek şey, çatışmaktan korkan liderlerinin olmasını dilemektir. Fakat güç dengesine bakıldığında dengenin İsrail’in lehine olduğu görülür.

Askeri açıdan İranlılar, İsrail’e karşı hiçbir şey yapamaz. İsrailli sivilleri vurdukları zaman İsrail, İran’da yanıt verecektir. Diplomat arkadaşım, “İsrailli yetkililer, İran’ı tehlikeye en çok maruz kalacak devlet olarak görüyorlar. Çünkü kısacası İran, petrolden ibarettir ve petrol de yanıcı bir maddedir. Bunun için İran’ın İsrail’le çatışma şansı yok.” diyor. Kendisine “Bu, İran’ın hedef olduğu anlamına mı geliyor?” diye bir soru yöneltiyorum. Diplomat arkadaşım, “İsrailli sivilleri vurduğu zaman hedef olur. Fakat askeri tesisleri vurursa İsrail, büyük bir meziyetle karşılık verecektir. Eğer İsrailli sivilleri vurursa bu, İsrail’in zayıf noktasıdır. O zaman İsrail, buna İran’da yanıt verecektir. İranlıların kendilerine ne isim verecekleri (Hizbullah ya da başka bir şey) İsrail’i ilgilendirmeyecek. İran’ın bu bahane ve isimlendirmelerle Avrupalıları aldatabileceğini söylüyorlar. İsrail için her şey kuzeyden yani İran’dan geliyor.” ifadelerini kullanıyor.

İkinci durum ise, İsrail’in Barack Obama’nın gidişiyle rahatlamasıdır. İsrail, Ortadoğu konusunda Obama’yı en kötü Amerikan başkanı olarak görüyor. Obama’ya göre Ayetullahlar, problemin değil, çözümün bir parçasıdır. Diplomat arkadaşım, “İsrailliler, Obama’yı tenkit ettikleri zaman Trump’ın iyi olduğunu kastetmiyorlar. Bununla onlar, Trump’ın İsrail’e karşı hareket etmeyeceğinden dolayı değil, aksine bazılarının Trump’ın içindeki şeyi iyi saymasından dolayı Obama’nın kötü ve Beyaz Saray’daki yokluğunun ülkeleri için güçlü bir destek olduğunu kastediyorlar. İnsanlar, ABD’nin Ortadoğu’dan ayrılmak istediğini söylüyor. Bu, bölge için kötü, İsrail için iyi bir şey. Ortadoğu’da doğrudan askeri bir müdahalede bulunmamak için ABD, “Ortadoğu’dan ayrılacağım ancak Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’i güçlendireceğim” diyor. İsrail’e göre kendisinin para, silah ve Birleşmiş Milletler’de (BM) desteklenmesi halinde ABD’nin yüzünü Asya’ya çevirmesi, olumlu bir şeydir. İsrail için en önemli şey, İranlıların ABD’nin İsrail’i desteklediğini bilmeleridir. Bundan dolayı çatışma momentumu azalacaktır” vurgusunu yapıyor.

Üçüncü durum ise, İsrail’in Rusya ile ilişkileri hakkındadır. Diplomat arkadaşım, “İsrail ve Rusya’yı tek bir çıkar bir araya getirmiyor. Aksine, İsrail’in Suriye’de Rusya’nın çıkarlarıyla çakışmayan menfaatleri var. Rusya’nın istediği en önemli şey, Esed rejiminin varlığını korumak ve İsrail’in bununla yaşamasını sağlamaktır. İsrail’in Suriye’deki temel çıkarı ise, İran’ı Suriye’den çıkarmaktır. Ruslar, bunu istemiyor. Öyleyse denklem şu şekilde: İsrail’in Esed’e ve Rusya’nın da İsrail’in Suriye’de İran’la karşı kaşıya gelmesi halinde kendisine dokunmamasıdır” diyor.

Ruslar ve İsrailliler, birbirlerine zarar verebilirler. Ancak onlar, bunu istemiyor. İsrail, Esed’i devirmekle uğraşmıyor. Rusya için de İran’ın Suriye’deki varlığını muhafaza etmeye çalışmak gerekli bir durum değil. Gelecek haftaki yazımda ekonomik ambargo ve “İran rejimi gidecek mi?” konusunu ele alacağım.