Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın vazgeçilmezi Suriye’de Molla rejiminin geleceği | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Son yıllarda İran, Suriye’deki varlığını ve nüfuzunu güçlendirmeye çalışmış ve sonuçta, mollaların 1979’da iktidara gelmesinden 2011’de patlak veren Suriye devrimine kadar daha da gelişmiştir. Son üç yıldır ise İran-Suriye ilişkileri beklenin üzerinde gelişmekte ve bu konuda gösterilen çabaların, meyvelerini fazlasıyla vermeye başladığı görülmektedir.

Geçmiş yıllarda İran’ın nüfuzunun güçlenmesinin birçok faktörden etkilendiğini söylemeye gerek yok; özellikle de Mollalar Rejimi ile Esed rejimi arasındaki sürekli ilişkilerin kalıcı mirası olarak derin bir siyasi ve askeri ittifak olduğu ve bunun da en bariz iki tezahürü olduğu görülmektedir:

Birincisi; İran-Irak savaşında ortaya çıkan durumdur ki iki tarafın da Irak’a karşı duruşu tam olarak birbirleriyle örtüşmüştür.

İkincisi: İki taraf da Filistin meselesinde ve Arap-İsrail çatışmasında benzer bir tutum benimsemiştir. Her iki taraf da direniş ve muhalefet fikrini üstlendiler ve bu da bölgesel politikaların merkezinde yer almalarına yol açmış oldu.

İkinci faktör; rejime karşı yoğun bir mücadele veren ve devamlılığını tehdit eden Suriye devriminin Esed rejimine karşı patlak vermesiydi. Bu durum aynı zamanda, İran’ın bölgedeki stratejisine meydan okuyordu. Öncelikle Arap dünyasında nüfuzunu genişletmek için temel bir dayanak noktasını, Filistin sahasında ise Arap-İsrail mücadelesindeki rolünü kaybetme tehdidiyle karşı karşıya kalmıştı.

Üçüncüsü ve daha da önemlisi; İran’ın, rejimin onayı ve rızası ile Suriye’de istediği her türlü eylemi yapabilecek gücünün olmasıdır. Bu durum ister, rejimle olan ilişkisinin önceki evresinde temelleri inşa edilmiş bir bağlamda olsun isterse, Suriye devrimi sonrası safhanın dayattığı yeni adımlar ve İran’ın Esed rejiminin yanında sonuna kadar durma kararlılığı bağlamında olsun bu güç her zaman var olmuştur.

Dördüncüsü; İran’ın artan nüfuzu karşısında durabilecek bölgesel veya uluslararası bir gücün olmaması.

Nitekim İran’ın bu yönde attığı her adımda Suriye’ye karşı işlediği suçlarla ilgili hesap verebilirlik de dâhil olmak üzere bölgesel ve uluslararası herhangi bir tepki olmaksızın bir sonraki adımı atmaya teşvik edildi.

Daha iyi bir ortam bulmasıyla, İran’ın Suriye’deki etkisi büyüdü ve İran’ın nüfuzu Esed rejimi üzerindeki politik etkileri de dahil olmak üzere farklı bir seyir alarak daha da arttı. Artık, İranlılara danışmadan karar verme yeteneği dahi kalmadı. Bu durumu güçlendiren şey ise, İran kuvvetlerinin, özellikle de İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü kuvvetlerinin varlığı ve bunların Uzmanlardan oluşan bir ordu, askeri ve güvenlik danışmanlarının katılımı ile Suriyeli muhaliflerle savaşıyor olmalarıdır. Buna ilaveten İran’a bağlı Şii milislerin varlığı ki en önemlileri: “Lübnan Hizbullahı”, “Afganistan Fatimileri”, “Pakistan Zeynebileri”, “Irak Ebu Fadl el-Abbas Tugayları”dır. Bu etki alanını İran, Şam yakınlarındaki bir askeri üssü ilan etmesiyle taçlandırıldı.

İran’ın nüfuzunun arttığına dair göstergeler arasında İran’ın yatırım alanlarında, özellikle de petrol, ticaret ve gayrı menkuldeki artış gösterilebilir. Suriye pazarlarında İran mallarının hacminde artışa paralel olarak, Esed rejimi ile İran arasında petrol sektöründe imzalanan anlaşmalar vardır. İran’ın atakları arasında Şam ve kırsal bölgelerinde, Suveyda’da ve Suriye’nin Akdeniz sahil bölgesinde mülk satın almasını sayabiliriz. Diğer göstergelerden biri de, rejim kontrolündeki alanlarda özellikle Alevilerin arasında, Suriye’nin Şiileştirilmesidir. İran Şii kültürünün yaygınlaşması ve kamuya açık yerlerde uygulanması oldukça yaygın hale gelmiştir, zira eski Şam’ın merkezinde, Emevi Cami yakınındaki Hamidiye çarşısında son dönemlerde yaşananlar buna delalet etmektedir.

Suriye’de artan İran etkisinin göstergelerinin önemine rağmen, bir takım gözlemleri de zikretmekde fayda var, en bariz dört tanesi: Birincisi; Bu durum rejime tabi alanlarda geçerlidir ve bunun ötesine geçmemektedir. Bu da siyasi ve beşeri coğrafyada sınırlı bir yayılım anlamına geliyor.

İkincisi; İran’ın varlığının çoğunluğu rejim ve onunla ilişkisi olanlarladır. Suriyelilerle ilişkilisi neredeyse sadece rejim yanlısı veya onların nüfuz ettikleri çevrelerle sınırlıdır.

Üçüncüsü; bu varlık Suriye’ye karşı İran’ın iştirak ettiği bir savaş bağlamında genişlemektedir. Bunun anlamı ise Suriyelilerin çoğunluğunda, İran varlığı ve çeşitli düzeylerdeki faaliyetlerine karşı düşmanlığın büyümesi anlamına geliyor.

Dördüncüsü; Suriye’deki artan İran etkisine, bölgesel ve uluslararası itirazların büyümesi ve tırmanışın eşlik ediyor olması; Bu da, bölgesel ve uluslararası tarafların, İran ve İran’ın Suriye’deki araçlarıyla çatışmasının artması anlamına geliyor. Hizbullah’ın varlığına karşı son zamanlarda tırmanan düşmanlık, bu itirazlardan bağımsız değildir.

Elbette, saymış olduğumuz bu gözlemler, İran’ın, Suriye’deki etkisinin uzun vadeli olmasının zorluğuna işaret ediyor. Bu durum; Sadece Esed rejimiyle olan bağlantısı yüzünden değil, geçtiğimiz yıllarda Molla Rejimi tarafından işlenen suçlardan dolayıdır. Bu, İran’ın varlığının ve etkisinin, Suriye rejiminin geleceğiyle bağlantılı olduğu anlamına gelir; uluslararası toplum, bu rejimin Suriye’nin geleceğinde hiçbir rolü olmadığını söylemiştir. Esed rejimi ve İran-Rus müttefiklerini aynı katagoriye alan Suriyeliler, İran’ın Suriye’de elde ettiği konumu kabul etmeyecek, her şekil ve yolla savaşacaktır.