Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın yanındaki ülkeler: Almanya ve Fransa | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan’ın birçok bölgesindeki alarmı tatbikatları, bölgedeki gergin atmosferin bir rutini değil. İranlıların Yemen’deki taşeronu Husileri kullanarak Suudi Arabistan’ın kalabalık şehirlerini balistik füzelerle hedef almaya devam etmesi karşı karşıya olunan tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne seriyor.

İran rejiminin sistematik bir şekilde uyguladığı şiddete rağmen, Almanya ve Fransa hükümetleri Tahran’ın saldırılarına karşı sessiz kalmaya ve kendisiyle yapılan nükleer anlaşmaya uymaya çağırıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel açık bir şekilde ve ilk defa olarak ABD’den ayrı bir askeri ve savunma stratejisini geliştirmekten bahsetti. İran Cumhurbaşkanıyla yaptığı telefon görüşmesinde nükleer anlaşmaya bağlı kalacağını ve İran ile işbirliği yapmaya da devam edeceğini söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Merkel, Washington’dan ayrı bir tutum sergileyerek Tahran yönetimi ile karşılıklı ticareti devam ettireceğini söylerken daimi müttefikler ABD’den daha çok bağımsız hale gelmek istedikleri açık bir şekilde dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile yapılan nükleer anlaşmayı bozmasına karşı olan muhalif tutumlar olumlu gözüken ancak aslında olumsuz olan bir dizi algı olduğuna işaret ediyor. Fransa’nın ve Almanya’nın nükleer anlaşmaya bağlı kalması kötünün iyisi olarak gözükebilir. Bu tutumlarının ABD’nin kaybından sonra Avrupa’nın da kaybetmemesi için İran’a olumlu düşünme ve hareket etme fırsatı verdiğini iddia ediyorlar. Almanya ve Fransa, Tahran yanlısı tutumlarını rejimin nükleer silah geliştirmesini engellemek ve bu yöndeki politikasını askıya almak için sergilediklerini söylüyor.

Bu açık duruş karşısında Almanlar ve Fransızlar, Tahran’ın askeri ve ekonomik tutumlarını garanti altına alacak konuma sahip değiller. Bu yüzden iki ülke büyük kılavuzlarına tehlikeli işaretler göndererek Washington’a karşı takındığı tavrın doğru olduğunu ve kendilerinin ondan bölgesel siyasetini düzeltme taleplerinin olmadığını söylüyorlar. Merkel ve Macron’un bu mesajının bölgedeki birçok karışıklık ve savaşa yol açmasından korkuyoruz.

ABD Başkanı Donald Trump belki ince düşünceli biri değil ama bu konuda haklı. İran’la yapılan nükleer anlaşma modern tarihin en kötü anlaşmasıdır ve düzeltilmesi gerek. Ortadoğu tarihinde bu anlaşmanın yapılmasından sonra karşılaşılan savaşlar, çatışmalar ve tehlikeler kadar kötü başka hiçbir şeyle karşılaşılmamıştır. İran rejimi büyük güçlerin kendisinin hesaba çekmediğini düşündüğü sürece gelecek daha da kötü olacaktır. İsrail ve İran arasındaki çatışmanın tek sebebi İran rejimine mal ve yayılma alanı sağlayan ve kendisini bölgede sınırsız bir şekilde hür hissettiren nükleer anlaşmadan başkası değil. Avrupalılar dev savaşların yaralarını sarmaya yönelik çözümlere sahipler. Mesela Suriye savaşında birçok çadır ve battaniye bağışında bulunarak bunu gerçekleştirdiler. Burada hatalılar. Bölgedeki güç dengelerini bozduklarından dolayı Suriye’de daha büyük kargaşalar ortaya çıkacak. Doğrudan güvenlik alanlarında, Avrupa’nın güneyinin güvenlik bölgesinde bulunan Libya’da yapmaya çalıştıkları gibi. Avrupa ne birlikte ne de tek tek Libya’daki iç savaşı durdurmaya çalışmadı. Sadece mültecilerin engellenmesi için deniz güçleri gönderdi. Sonuç olarak Libya’da merkezi bir yönetim yok. Bölgede barış da sağlanamadı. Libya Avrupa’ya göç etmek için boğularak ölmeye hazır olan Afrikalı binlerce mültecinin geçidi haline geldi. Avrupa gizli politikası ile iki çözümden birini istiyor. Ya ABD askeri çatışmanın bedelini ödeyecek ya da bölge ülkelerinin yanmasına izin verecek. Avrupa herhangi bir savaş kararı alacak güce sahip değil. Ortak bir askeri operasyon konusunda anlaşmaya da gücü yetmez. ABD Bosna’ya müdahale etmese belki de kriz bugün Avrupa’nın içinde devam ediyor olacaktı.

Almanlar ve Fransızlar bize İran’ın Irak, Suriye, Gazze ve Yemen’de yaptıklarına yönelik çözüm önerilerini sunabilecekler mi? Sadece silah satmaya çalışıyorlar ancak asker göndermeyi, istihbarı bilgi paylaşmayı veya lojistik destek vermeyi reddediyorlar. Fransızların Suriye’ye fark yaratabileceğini söyleyemeyeceğimiz sembolik bir güç göndermesi istisna olabilir?

Bu nedenle Avrupalıların İran rejimine boyun eğmesi huzursuz İran halkının ve daha büyük savaşlara hazırlanan İran’ın hedefi haline gelen bölge ülkelerinin zararınadır.