Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İran’ın yaptırımlara karşılık verme gücü yoktur | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD’nin İran karşıtı en sert düzeyde yaptırımları yarından itibaren yürürlüğe girecek. Washington bu yaptırımları uygulayacağını aşamalı olarak deklare etmişti. Yine bu yaptırımlar, İran’ın karşı karşıya kaldığı ilk yaptırımlar değildir. İran’ın tarihi, tüm çeşitleri ile yaptrımlarla doludur. 2011-2012 yılları arasında ABD ve AB, petrol ihracatına yeni yaptırımlar getirerek İran’a baskılarını arttımışlardı. O zaman da Tahran her zamanki senaryosu ile karşılık vermişti. Yani denizde tatbikatlar yapmak, balistik füze denemelerinde bulunmak ve Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit etmek.

O dönemde, İran cumhurbaşkanı yardımcısı görevini yürüten Muhammed Rıza Rahimi; yaptırımlar ile karşı karşıya kalmaları halinde Hürmüz Boğazı’ndan bir damla bile petrol geçmeyeceği açıklamasında bulunmuştu. Ama yaptırımlar yürürlüğe girdi, milyonlarca varil petrol ihraç edildi ama İran hiçbir tepki göstermedi. Geçen yılın ağustos ayında ABD Başkanı Donald Trump “ABD’nin Düşmanlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele” yasasını imzaladı. Bu yasa; İran’ın balistik füze programı, Devrim Muhafızları ve kendisine bağlı milis güçlerine karşı adımlar atmayı kapsıyordu. ABD’nin bu tutumuna karşılık Devrim Muhafızlarının üst düzey yöneticileri, ABD’nin yeni yaptırımlarının bölgedeki Amerikan çıkarlarına yönelik sert bir karşılık doğuracağı tehdidinde bulunmuşlardı. Aynı durum, geçen mayıs ayında Başkan Trump’ın ülkesinin nükleer anlaşmadan çekildiğini açıklamasının ardından da yaşandı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani:”İran’ın petrol ihracatını tamamen durdurmak istiyorlar. Eğer yapabiliyorsanız yapın ve sonuçlarına hazır olun” diye konuşmuştu. Yine İran İslami Şura Meclisi Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari, petrol ihracatının yasaklanması halinde ülkesinin Hürmüz Boğazını kapatacağını vurgulamıştı. İçişleri Bakanı ise daha da ileriye giderek; ”Gözlerimizi sadece 24 saat boyunca kapatacak olsak batıdaki sınırlarımızdan Türkiye aracılığıyla 1 milyon mülteci Avrupa’ya gider” demişti. Aynı şekilde Batıya 5 bin ton uyuşturucu kaçırılabileceğine de dikkati çekmişti. Bu tür tehditkar bir üslupla İranlı yetkililer, Batıyı tehdit etme ve gözdağı vermekte yarışmışlardı. Buna rağmen İran bir kere bile tehditlerini yerine getirmedi, balistik füzelerini kullanmadı ve Hürmüz Boğazını kapatmaya cesaret edemedi. Birçok meydan okuyan açıklamalar yapıldı ama sonuç hep aynı kaldı ve yaptırımların hepsi uygulandı. Öyle ki sonunda Tahran hiçbir tehdidini yerine getirmeye gücü yetmeden bir kemik kırma aşamasına ulaştı.

Ama madem ki İran, küresel yaptırımlara en çok maruz kalan ülke, peki şimdi farklı olan şey nedir? Aslında Tahran açısından yaptırımların kendisinden çok daha kötü bir haber var. O da kanatlarını kırpmaya kararlı bir ABD yönetiminin ve İran’ın kaos yayan politikalarını sürdürmesine izin vermemek, teröre verdiği desteği durdurmak, nükleer ve balistik füze programını tamamen sona erdirmekte son derece azimli bir başkanın varlığıdır. Donald Trump; Barack Obama ve Bill Clinton gibi değildir. Hatta İran’ın karşı karşıya kaldığı hiçbir ABD başkanına benzememektedir. Buna ek olarak, bölge ülkelerinin de Basra Körfezi’nin doğu kıyılarından yükselen tehditle yüzleşmek için stratejilerini belirlemiş bulunmaktadır. Tüm bunların yanında, ek sıkı kemer sıkma uygulamalarına dayanma gücü kalmayan İran halkı yer almaktadır. Bu yaptırımların; içeride ve İran sokakları, işe yaramaz açıklamalarda bulunmakla yetinen ve felç olmuş gibi görünen rejim üzerinde şok edici etkileri olacaktır.

Son yaptırımlarda olduğu gibi, ekonomisinin altında ezileceği sert yaptırımlara karşı İran’ın gerilimi arttıracak bir adım atması uzak bir ihtimaldir. Bunun nedeni de Tahran rejiminin, sürekli tekrarladığı tehditlerini minumum düzeyde de olsa yerine getirmesine yardımcı olacak yeterli araçlardan mahrum olmasıdır. Bunun yerine rejim her zamanki gibi Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’deki milisleri aracılığıyla gerilimi yükseltmeye çalışmakla yetinecektir. Bölgede uyuyan hücrelerinin tekrar aktif hale geldiği görülecektir. Ama rejimin, doğrudan bir kışkırtma hareketine cesaret etmesi çok zordur. Çünkü İran rejiminin gücü, dolaylı mücadele de gizlidir. Sabah akşam durmadan yaptığı açıklama ve tehditlere rağmen, asıl önemli olan yeni yaptırımların İran’ın yalnızlığını arttırma yolunda olduğudur. Tahran’daki rejime gelince, her geçen gün, bizlere onun bu yaptırımlara karşı herhangi bir karşılık verme gücü olmadığını kanıtlamaktadır.