Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İranlı cerrah da artık hasta | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bu ay, İran’ın gücünü test eden iki olaya tanıklık ettik. 8 Eylül’de İran Devrim Muhafızları, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’in güney doğusunda bulunan Köysancak kentindeki Kürdistan Demokrat Partisi- İran karargahını bombaladı. Devrim Muhafızları saldırının sorumluluğunu üstlenmeye ve muhalif Kürt partisinin liderlerinin toplantıda oldukları sırada hedefi vurduklarını gösteren video kasetlerini yayınlamaya özellikle önem gösterdi. Saldırının sorumluluğunu üstlenmek ve fotoğraf paylaşımı, İran’ın bölgedeki düşmanlarına karşı açık bir mesaj verdiğini aşikar bir şekilde ortaya koyuyor. Bu mesaj ile İran, düşmanlarına füzelerinin ülkeleri birbirinden ayıran sınırları aşmaya ve hedeflerini vurmaya gücü yettiğini söylemek istiyor. Bu güç gösterisi, Suriye’deki İran mevzilerinin İsrail tarafından ardı ardına bombalanmasına rağmen İran’ın Rusya’nın koymuş olduğu kurallar nedeniyle Suriye topraklarından bu saldırılara karşılık verememesinin ardından geldi.

Aynı şekilde 22 Eylül’de, İran’ın yine gücünü test eden ama bu sefer kendi topraklarını hedef alan bir saldırıya tanıklık etti. İran’ın Ahvaz kentinde askeri geçit töreni sırasında üst düzey bir yöneticiyi hedef alan silahlı kişilerin saldırısı, hem Devrim Muhafızlarını hem de İran ordusunu şoke etti. Bu olayda onlarca Devrim Muhafızı ve asker hayatını kaybederken çok sayıda kişi de yaralandı.

Tahran’ın bakış açısı ile nasıl ki birinci olay, Devrim Muhafızlarının elinin her yere uzanabileceğini ve nerede olurlarsa olsunlar düşmanlarına ulaşabileceğini kanıtlıyorsa ikinci olayda İran’ın bir güvenlik açığının olduğunu kanıtlamaktadır. Köysancak saldırısı Humeyni İran’ın topraklarında yaşayan Kürtler ile ilgili kronik sorununu hala çözemediğini ortaya koyuyorsa, Ahvaz saldırısı da yine İran’ın Ahvaz Arapları ile sorununun da devam ettiğini ve gittikçe büyüdüğünü göstermektedir. İran makamlarının kızgınlığının nedeni, sadece üst düzeyde güvenlik önlemleri ile korunan bir yerde yaşanan güvenlik açığı değildir. Aynı zamanda bu olayın, kendisini bölgedeki bazı azınlıkların koruyucusu ve hamisi olarak sunmaya çalışan Tahran’ın kendi azınlık, etnik ve mezhep sorunlarını çözemediğini ortaya çıkardığı için çok kızgın.

40 yıl önce İran Devrimi başarılı olduğunda Ortadoğu’da yeni bir dönemin başladığını, o zamanlar dünyaya hakim olan iki kutbun desteği olmadan doğan bu Devrim’in zayıf toplumlara gerçek çözümler sunacağını deklare etmişti.

Geçmişi hatırlamak bazen bugünü anlamada çok yardımcı olabiliyor. Devrimden birkaç gün sonra Humeyni, kendisini kutlamak ve Kürtler hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için Irak Kürtleri adına kendisini ziyaret eden üst düzey bir heyeti kabul etti. Kürt heyeti kendisine, topraklarından koparılmaya, kimlikleri ve kültürleri yok edilmeye çalışılan Kürtlerin maruz kaldığı zulümlerden ve taleplerinden bahsettiler. Ama Humeyni’nin İran Kürtlerinin maruz kaldığı zulümlere bir çözümü yoktu. Çünkü ona göre İslam Devrimi herkesindi ve Müslümanlar arasında ayrım yapmazdı. 40 yıl sonra yaşanan Köysancak saldırısı ise İran’da Kürtlerin durumunun hiç değişmediğini bizlere bir kez daha hatırlatmış oldu.

İran, Ahvaz’daki saldırının sorumlusu olarak ayrılıkçıları suçladı. Ayrılıkçı grupların iki Körfez ülkesi tarafından desteklendiğini ve bu saldırının İran’ın istikrarını sarsmak isteyen bir ABD-İsrail komplosu olduğunu söyleyen Tahran hızlı ve güçlü bir şekilde karşılık vereceği tehdidini savurdu.

Ahvaz saldırısının aslında İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye, New York’ta ülkesini hedef alan terörden bahsetme fırsatını verdiğine inananlar var. Ama İran’da gittikçe yükselen gerginliğin başka tarihlerle ilgisi olduğu da kesin. ABD Başkanı Donald Trump’ın BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi toplantılarına katılımını, İran’ın nükleer emelleri, balistik füze cephanesi, bölgedeki istikrarı sarsan politikalarına karşı geniş çaplı bir kampanya yürütmek için kullanacağı çok açık. Trump’ın İran karşıtı yaptırımlarının ikinci paketinin yürürlüğe gireceği tarihten birkaç hafta önce gerçekleşecek olması bu tarihin önemini arttıran bir başka etken. Trump’ın açıklamalarına göre, İran’ın petrol satışını hedef alan bu yaptırımlar, tarihin gördüğü en sert yaptırımlar olacak.

İran’ın son zamanlardaki tutumu; ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi, Washington’un balistik füze ve İran’ın bölge politikasının gelecekte imzalanabilecek anlaşmanın bir parçası olmasında ısrar etmesinin ardından aldığını düşündüğü yenilginin izlerini taşıyor. İran’ın bölgede geniş çaplı bir saldırıyı finanse etmek için nükleer anlaşmanın kazanımlarından faydalanma hayali artık sona ermiş bulunuyor. Son birkaç hafta, nükleer anlaşmayı destekleyen Avrupa’nın tutumunun, hiçbir şekilde İran’ın endişelerini giderecek makul ve sağlam bir dayanak olmadığını gösterdi. İran para biriminin yaşadığı büyük düşüş, ülkenin farklı bölgelerinde düzenlenen son gösteriler, İran’ın Kürt, Arap, Türkmen ve Beluç vatandaşları ile yaşadığı krizin açığa çıkması göz önüne alındığında ancak mevcut gerginliğin nedeni anlaşılabilir. Bir zamanlar ülkeleri Castro rejiminin damarlarına milyarlarca dolar pompalarken kötü hayat şartları içerisinde yaşamak zorunda kalan Sovyet vatandaşlarının sonunda isyan etmeleri gibi bugün de İran vatandaşları, kötü hayat şartları ve ülkelerinin kaynaklarının bölgesel maceralarda heba edilmesine karşı seslerini yükseltmeye başladılar.

İran’ın bölge ve ABD ile ilişkilerinde çok daha sıcak bir sürecin eşiğinde olduğu açık. İran, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ile sanki “Yüzyılın anlaşmasını” kaybetmiş gibi davranıyor. Ortadoğu’nun bir bataklığa benzediğini, ateş ihraç edenin gün gelip kendisinin de ateş ithal etmek zorunda kalacağını, başkalarının haritaları ile oynayanın gün gelip kendi haritasını da aynı kadere sürükleyeceğini daha yeni keşfetmiş gibi görünüyor. İran, kendisinin hasta bir bölgeyi tedavi edebilecek en mahir cerrah olduğunu zannediyordu. Ama birden doktorun da hasta olduğu ortaya çıktı.

Büyük olasılıkla İran, kendisini bölgedeki en büyük ortağı olarak kabul etmeye zorlamak ve yakın bir geçmişte aralarında var olan işbirliğine dönmesi için Büyük Şeytan’ı taciz ediyor. Eski İran Dışişleri bakanı Menuçehr Muttaki, eski Irak Cumhurbaşkanı rahmetli Celal Talabani’ye bir gün şöyle demişti; ”Arkadaşın ABD büyükleçisi Zalmay Khalilzad’a sor bakalım, ABD bizden daha ne istiyor? Irak’ı Saddam Hüseyin’den kurtarmalarına, Yönetim Konseyi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, ABD’nin Irak’ta kurmuş olduğu yeni düzene hep destek verdik. ABD’nin tüm adımlarını destekledik. Arkadaşına sor bakalım, bizden daha ne istiyorlarmış?”.