Iraklı milis H.A, ağır şekilde yaralanmasına sebep olan Halep kırsalındaki roket saldırısının ardından, Suriye adına yapılan savaşlardan bedeninde kalan derin yaralara bakarken, Bağdat taraflarındaki fakir bir mahallede, ailesinin mütevazi evinde geçirdiği günlerine geri dönüyor. Ancak yine de kendisini şanslı da hissediyor. Halep kırsalındaki bu önemli savaşa 15 kişi olarak gitmişler, fakat roket saldırısından kurtulabilen sadece 3 arkadaşıyla birlikte geri dönebilmişlerdi.
H.A. eğitim konusunda şanslı değildi. Sadece ilkokuldaki birkaç dereceyi tamamlayabilmişti. Bu kadar okuma-yazma biliyor olması, mahalledeki gençlerin Suriye’deki savaşa gönüllü olarak katılmalarını isteyen silahlı gruplar tarafından yayınlanan savaş haberlerini okuyabilmesini sağlamıştı.
Şeyh Ekrem el-Kaabi’nin 2013’te ‘Ehl-ül Hak’ hareketinden ayrıldıktan sonra kurduğu ve liderliğini yaptığı Nuceba Hareketi bir duyurusunu okumuş ve katılmaya karar vermişti.
Şark’ul-Avsat ile görüşen H.A, “Gönüllü olmak için ya okuduğum ilanın üzerinde bulunan numarayı hemen aramalıydım ya da mahalledeki yoldaşlardan biri aracılığıyla hareketin karargahına gitmeliydim. Bende bir yoldaşla Bağdat’taki karargaha gitmeye karar verdim” diyor.
Mayıs 2014’te ailesinin zaten bozuk olan maddi durumu daha da kötüleşti. Yedi kişilik ailenin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için abisiyle birlikte küçük bir arabayla yakında bulunan bir çarşıdan mal taşıyarak günlük 10-20 bin dinar ancak kazanabiliyorlardı. Bu iki sebep yüzünden Suriye savaşına katılmaya karar verdi. Birincisi çok kısa süreliğine gidecek ve 1400 dolar kazanacaktı. İkincisi ise silahlı gruplar tarafından yapılan reklamlarda, onların Şiiler için kutsal olan yerleri savunduklarının söylenmesiydi. H.A. konuşmasını şöyle sürdürdü, “Bunun aileme yardım edebilmek ve diğer yandan Şii türbelerini yıkmaya çalışan teröristleri öldürmek için iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Özellikle de evli değildim ve geride bırakacağım ne bir eşim ne de çocuğum vardı.”
Arkadaşlarından biri ile Nuceba Hareketi’nin karargahına gittiler. Buraya ulaşır ulaşmaz kabul edilip önce İran’a, ardından Suriye’ye gitmek üzere ellerine verilen birkaç bavul ile yolculuk hazırlıklarına başladılar. Burada dikkatini çeken şey ise, gönüllülerin büyük çoğunluğunun, Bağdat ve çevresindeki fakir mahallelerde yaşayan küçük yaşlardaki gençlerden oluşmasıydı.
H.A, “Hareket mensupları ailelerimizin Suriye’ye gitmemiz konusundaki pozisyonlarını öğrenmek için telefon ettirdiler. Ertesi gün yola çıkmamız için planlar yaptılar. Planlandığı gibi ertesi gün yola çıkmak üzere tekrar hareket karargahına geldik. Burada bizi götürmek için bekleyen her biri 40 yolcu kapasiteli beş otobüs vardı. Buradan bizi İran sınırındaki Basra’ya götürdüler” diyor.
Artık gençlerin Basra’ya gitmeleri için yanlarında pasaport taşımaları gerekmiyordu. H.A. “Sınırdan geçmemiz için yanımızda kimlik kartımızın bulunması yeterliydi. Kimse yolumuza çıkmadı. Ve İran’ın Abadan şehrine ulaştık. Buradan da eski bir Nuceba üyesi olarak doğruca Suriye’ye gitmek üzere İran Havalimanına geçtik.”
H.A. Suriye topraklarına ulaştıkları anları şöyle anlatıyor, “Bizi Şam havalimanında savaşçılardan yeni bir grup karşıladı. Ardından Şam’ın güneyindeki Seyyide Zeynep bölgesi yakınlarında bulunan İran destekli grupların karargahına götürdüler. Karargaha girer girmez İranlı eğitmenler bizi 15 günlük yoğun bir hafif silah kullanma kampına soktular. Ardından çatışmalara katılmak üzere Halep kırsalında bulunan Tel Eis’e götürdüler. Burada korktum. Geç olmadan, bir şekilde kandırıldığımızı hissettim. Buraya Şii Seyyide Zeynep türbesini savunmak için gelmiştik. Ancak bizi türbeden yüzlerce kilometre uzaktaki bir bölgede çatışmaya getirmişlerdi”
Bundan sonra özellikle üç şiddetli çatışma sırasında 200 militan Halep kırsalına gitti. Iraklı milis, “Müthiş bir korku hissettim. Çünkü bu benim ilk çatışma tecrübemdi. Birçok arkadaşım öldürüldü. Neredeyse yarısı. Bende ise ufak tefek yaralar vardı sadece. Fakat savaş alanında ölen arkadaşlarımın cesetlerini orada bırakıp gitmek beni derinden yaralamıştı. Sonra Şam yakınlarındaki karargaha geri döndük. 45 gündür Suriye’deydik. Gençlerden yeni bir grup daha geldi. Herkes 1400 dolar aldı ve Bağdat’a dönüş yoluna koyulduk. Özel uçaklarla önce Abadan’a ardından Irak’ın güneyindeki Basra’ya geldik” dedi.
Tüm bunların üzerinden 3 yıl geçti. H.A. Suriye’de genç savaşçılar üzerinde dönen entrika ve teröre bizzat şahit olduktan sonra bir daha çatışmalara dönmeyi düşünmedi. Maddi sıkıntılar baş gösterince yeniden bu gruplara katılmaya karar verdi. Ancak bu son olacaktı. Belki bu sefer ilkinden daha iyi olabilirdi. En azından savaş meydanında düşenlerle ilgilenirdi.
2016’da bir kez daha, ancak bu defa farklı bir grupla Suriye’ye gitti. Iraklı milis, “Halep bölgesindeki çatışmaya gidip-geldiğim ilk yolu takip ettim. Ancak bu kez iki haftalık eğitime gitmedik ve herhangi bir yara almadan geri döndüm.”dedi.
Dönüşünden kısa bir süre sonra geçtiğimiz mayıs ayında H.A. yeniden gitme kararı alır. Bu kez Halep’te önemli bir askeri görevi icra etmek için 15 kişilik grupla beraber Suriye yolunu tutan Iraklı milis, “Bölgeye ulaştıktan sonra bulunduğumuz alan bir roketle hedef alındı. Bu saldırıda 15 kişilik gruptan sadece 4 kişi hayatta kaldı. Onlardan biri de bendim ve ağır şekilde yaralanmıştım. İran’daki bir hastanede tedavi altına alınarak 15 gün kaldım.Bu tedaviler bir gözümü ve bir kulağımı kaybetmeme engel olamadı. Ayağım, elim ve bacağımda da bazı problemler kaldı. Artık küçük arabamla bile çalışmaktan aciz bir durumdayım.”dedi.
H.A. tüm bu olanların ardından duyduğu üzüntüyle şunları söylüyor, “Sağlığımı kaybettim. Eğer bugünkü aklım olsaydı asla gitmezdim. Tüm bu olanlar sadece faydasız bir rüzgara kapılıp gitmemin sonucudur.”