Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İşgal altındaki Arap toprakları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İran’ın mezhepçi mollalar rejiminin, baskıcı ve terörist kolu Devrim Muhafızlarını hedef alan son saldırı, İran tarafından işgal edilen Arap bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden Ahvaz direniş güçlerinden bir grup tarafından üstlenildi. İran bu bölgeyi, geçen yüzyılın başlarında güç kullanarak ve işgal ile kendi topraklarına katmıştı. Bu saldırı ise zihinlere, işgal altındaki Arap toprakları dosyasını tekrar açma zorunluluğunu getirdi.

Uzun yıllar boyunca bu kavram, sadece düşman İsrail devleti tarafından işgal edilen topraklar için kullanıldı. Golan Tepeleri’nin Esed rejimi tarafından İsrail’e satılması ile de Filistin toprakları ile sınırlı kaldı. Ama işgal altındaki Arap toprakları kavramı, haksız bir şekilde İsrail tarafından işgal edilen Filistin toprakları, Golan tepeleri ve Şebaa’yı aşan ve çok daha büyük boyutları olan bir kavramdır. Zira bu kavram aslında Türkiye tarafından güç kullanılarak topraklarına katılan İskenderun sancağı, BAE’nin İran tarafından zorla işgal edilen Ebu Musa, Büyük ve Küçük Tunb adalarını, yine İran tarafından işgal edilen Arap kabilelerden oluşan büyük bir Arap nüfusunu barındıran Ahvaz bölgesini ve İspanya tarafından işgal edilen Fas’a ait Septe ve Melila şehirlerini kapsayacak şekilde geniştir. Tüm bu topraklar; sınırları, coğrafyası ve halkı ile Araptır. Ama ne yazık ki bu meseleye, ne İsrail ne de ondan önce Türkiye ve İran tarafından işgal edilen Arap topraklarının bağımsızlığını talep etmeye gücü yetmeyen, sadece direniş ve karşı koyma söylevlerini benimsemekle yetinen tarafların ikiyüzlüğü nedeniyle gereken önem verilmedi. Çünkü gerçekler ne kadar güçlü ve açık olursa olsunlar bazen çıkarlar onlara üstün gelip onları gizleyebilirler.

Direniş söylevinin ikiyüzlülüğü, alay konusu olmaya ve bıkkınlık vermeye başladı. İran ve Türkiye’nin işgalinin İsrail’in işgalinden ne farkı var? Bu toprakların tamamı yüzde yüz Arap toprağı değil mi? Filistinli Hamas örgütünün, Devrim Muhafızlarını hedef alan saldırıdan dolayı üzüntüsünü belirttiği mesajı ne kadar da utanç verici, hüzünlü ve bedbahttı. Hamas nasıl bir yandan kendini bir direniş örgütü olarak tanımlarken diğer yandan da katil, saldırgan ve dört Arap başkentini güç kullanarak işgal etmekle övünen, uzlaşmayı reddeden, Arapların haklarını hiçe sayarak bu toprakları İran’ın bir parçası haline getiren bir ülke ile aynı tarafta yer almayı kabul edebilir?

Hamas’ın, bir yandan Arap topraklarını işgal eden bir rejimin emriyle hareket ederken diğer yandan direnişten bahseden Esed rejimi ve terörist Hizbullah örgütünden bir farkı yok. Bu ikiyüzlülük ve münafıklık, şerefli direniş söylevinin zayıflamasının en önemli nedenlerinden biridir. Çünkü direniş adına konuşanlar aslında ona layık olmayan ve buna hakkı olmayan kimselerdir. Çünkü bu mesele, ona layık olmayanların, adına konuşma hakkına sahip olmadıkları çok daha büyük ve şerefli bir meseledir. Bu kimseler en azından bir ilkeye bile bağlı kalsalar yine iyi. Ama ne yazık ki bugün direniş adına konuştuklarını iddia edenler de bu bile yok.

İşgal altındaki tüm Arap toprakları değerlidir. Her birinin bizim için yeri ve değeri aynıdır. Onlardan birisi arasında bile ayrım yapan kimse bizden değildir.