Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

James Jeffrey: İran’ı Suriye’den çıkarmak için Rusya ile birlikte çalışıyoruz | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

New York: Heba el-Kudsi/ Şarku’l Avsat

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Suriye’deki savaşın nispeten sona ermesinin ardından, yeni bir anayasanın kabul edilmesi ve Suriye’de seçimlerin yapılmasını içeren siyasi bir sürecin nasıl yürütüleceğine dair tartışmalar için elverişli bir atmosfer oluştuğunu ifade etti. Ayrıca Türkiye ve Rusya tarafından imzalanan Soçi anlaşmasının sürdürülebileceği yönündeki iyimserliğini dile getirdi.

Jeffrey, New York’ta Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, “Amerikan kuvvetleri Suriye’de bir işgal gücü olarak değil, üç hedefi gerçekleştirmek için bulunuyor.

Bu hedefler:

1– DEAŞ örgütünün kökünün kazınması ve bir daha ortaya çıkmalarının önlenmesi ile birlikte İran kuvvetlerinin Suriye’den çıkarılması (Suriye’deki savaşın sona ermesinden hemen sonra bunun gerçekleşmesinin mümkün olduğu görüldü),

2– Anayasa için bir komitenin oluşturulması ve seçimlerin yapılmasına ön ayak olacak siyasi bir sürecin uygulanmasının sağlanması.

3- Cenevre kararları ve Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca politik çözüm sürecinin ilerletilmesi.

Jeffrey, Washington bu hedefe ulaşmak için Moskova ile birlikte çalışıyor” açıklamasında bulundu.

Esed görevinden uzaklaştırılabilir

ABD elçisi, ABD’nin BM Genel Kurulu toplantılarına katılımı sırasında, insani krizi tartışmak ve askeri çatışmadan bir sonraki adımın politik bir sürece evrimini kolaylaştırmak üzere perşembe günü bakanların bir araya geleceğini açıkladı. Ayrıca, Irak’ta DEAŞ örgütünün bölgeleri kontrol altına almasına engel olamadığı için anayasa ile görevden uzaklaştırılan eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin durumunda olduğu gibi Esed’in de anayasal bir süreç ile devre dışı bırakılabileceği kanaatinde olduğunu dile getirdi.

Şarku’l Avsat’tın James Jeffrey ile yaptığı röportajı şöyle devam etti:

-ABD’nin, Soçi Anlaşması’nın imzalanması ve İdlib’deki ateşkesle birlikte bir tampon bölge kurulmasının ardından, İdlib’e yönelik askeri bir saldırı ve rejiminin kimyasal silah kullanması ihtimaline dair endişeleri var mı?

Soçi anlaşmasını müzakere eden iki taraf Rusya ve Türkiye’dir. Bizim açımızdan ve ulaştığımız raporlardan anlaşıldığı kadarıyla, anlaşmanın bir süreliğine tehditleri ortadan kaldıracağını ve kimyasal silah kullanımıyla ilgili endişeleri azaltacağını düşünüyoruz.

Çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu yaklaşık 3 milyon insana yönelik tehditlerin de azalacağını kanaatindeyiz.

İdlib’de 60 ila 70 bin savaşçının yanı sıra 2,9 milyon sivil bulunuyor. Bunların yüzde 10 ila 20’sinin terör örgütlerine mensup olduğu, geri kalanının ise Suriye rejimi muhalifleri olduğu söyleniyor.

Türkiye ile Rusya arasındaki anlaşma ile iyi bir iş çıkarıldığını düşünüyor ve anlaşmaya bağlılığın devamlılığını umuyoruz. Ayrıca Cenevre sürecine bağlılık ve BM Güvenlik Konseyi 2254 kararı ile birlikte savaş alanındaki çatışmanın müzakere masasına taşınması hususunda bir dönüm noktası olduğu kanaatindeyiz.

Ama aynı zamanda insani durumu da unutmamız gerekiyor. Başkan Trump, “büyük bir mülteci akını ve kimyasal silah kullanımı ihtimalini” tetikleyebileceği sebebiyle, şu anda gerçekleştirilecek herhangi bir askeri eylemin utanç verici bir eylem olacağı hususunda oldukça açık açıklamalarda bulundu.

İran, Rusya ve Türkiye arasında çatışmaların azaltılması konusunda anlaşmanın var olduğu bir zamanda herhangi bir askeri harekat, bölgedeki barış tabutunda bir başka çivi olacaktır.

Savaş bitti İranlılar gitsin

-Suriye’deki Rus rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? İran’ın Suriye’den çıkarılmasının gerçekleştirilebilir bir şey olduğuna inanıyor musunuz?

Ruslarla her seviyede süre gelen temaslarımız var. Başkan Trump, Helsinki Zirvesi sırasında Devlet Başkanı Vladimir Putin ile kapsamlı bir şekilde konuştu. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüşmelerde bulunuyor ve her iki taraftaki askeri komutanlar her türlü çatışmayı sakinleştirmek için günlük temas halinde.

Rusya’nın 2254 sayılı Güvenlik Konseyi kararını desteklemesini ve Suriye’de büyük bir nüfuzu olan Rusların bu nüfuzlarını kullanıp İran’ın desteklediği kuvvetleri Suriye’den çıkarılmasını sağlamalarını istiyoruz. Savaşın bitmesi ile birlikte İranlıların Suriye’de kalması için bir neden görmüyoruz. Savaş açık bir şekilde sona erdi ve şu anda İranlıların Suriye’den çıkması gerektiğini düşünüyoruz. İranlıların Suriye’den çıkması için Ruslar dışında kimse onunla çalışamaz. ABD, İranlıları Suriye’den çıkarmak için askeri güç kullanmayacak.

Savaş bittiğinde savaş bölgelerinden askeri güçlerin ayrılışına dair örneklerimiz var. Amerika, savaşın bitmesinin ardından 1970’lerde Vietnam’ı terk etti. İranlıların Suriye’den çıkışı olağandışı bir talep değil. Bilakis gerçekleştirilebilir bir durum.

-Amerikalılar Kuzey ve Doğu Suriye’de ne zamana kadar kalacaklar? ABD güçlerinin Suriye’de kalması durumunda, amaçları ne olacak? Amaç sadece DEAŞ’ı hezimete uğratmak mı?

Öncelikli hedef DEAŞ’ın hezimete uğratılması ve 2012’de yaşananların tekrarlanmamasını sağlamaktır. ABD güçleri bölgeyi terk ettiğinde, El Kaide güçleri DEAŞ kılığında yeniden ortaya çıktı. Burada kalınmasının sebebi DEAŞ benzeri yeni yapılanmaların burada ortaya çıkmasını önlemektir.

İkinci olarak, İran’ı Suriye dışına çıkarılması hususunda diplomatik ve askeri olarak yer almak istiyoruz.

Üçüncü olarak ise politik bir sürece girilmesini istiyoruz.

-Rus uçağının Suriye rejimi tarafından vurulmasının ardından Rusya İsrail’i suçladı ve S-300 sistemini Şam’a devretme niyetini açıkladı. Bu tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye’deki çatışmaya katılan beş yabancı kuvvet var: ABD, Rusya, İran, Türkiye ve İsrail. Her ülkenin ulaşmak istediği hedefleri var ve bir başka oyuncuyu yakalamaya çalışıyor. İsrail Hizbullah’ı yakalamaya çalışırken, ABD DEAŞ’ın peşinde. Ruslar ve İranlılar Esed’in muhaliflerini takip ediyor. Türkiye’nin hedefinde ise Kürtler ve DEAŞ var. Bütün bu güçler, bu oyunculara karşı yürüttükleri kampanyalarında başarılılar. Artık devletler arasında bir bölünme söz konusu. İsrailliler Suriye’de İran mevzilerini gözetlerken, ABD’nin de Ruslarla çatışmaları vardı. Bu nedenle, yanlış değerlendirmeler ve yanlış hesaplar her zaman endişe vericidir ve bu çok ciddi bir durumdur.

Bir başka benzer durumda 1973’teki savaşta, İsraillilerin Süveyş Kanalı’nda Mısırlılar karşısında hezimete uğramaya yakın olduğu zaman yaşandı. İlk kez Ortadoğu bölgesinde 5 askeri güç (Amerikalılar, Mısırlılar, İsrailliler, Ruslar ve Suriyeliler) bulundu ve hepsi askeri bir çatışma içerisindeydi. Suriye’deki durum oldukça tehlikeli.

Bu tehlikeli durum göz önüne alındığında, ABD, BM Genel Kurul toplantılarında Suriye krizinin çözümü için nasıl bir çalışmada bulunacak. Hangi stratejiyi benimseyecek?

Perşembe günü Bakanlarla bir araya geleceğiz. Toplantıya ABD, Almanya, İngiltere, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’dan katılımlar olacak ve insani çabalara odaklanacağız. Bu krize çözüm bulmak ve Suriye’nin uluslararası topluma dönüşünü sağlamak için kapıların ardından çalışmalar yürütüyor ve İsrail, Türkiye, Rusya ve diğer ülkelere sesleniyoruz. Buradaki amaç Suriye hükümeti ve müttefikleri ile Suriyeli muhalifler ve destekçileri arasındaki savaştan geri adım atılmasını kolaylaştırmak ve Cenevre kararları ve Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca politik çözüm sürecine girilmesini sağlamaktır.

– Suriye’deki siyasi çözüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Arzu ettiği siyasi çözüme ulaşılması hususunda ABD’nin elinde neler var?

Suriye’deki siyasi çözüm yeni bir anayasanın gözden geçirilmesini, güvenliği sağlamasını, seçimleri ve anayasa komisyonun oluşturulmasını gerektiriyor. Dostlarımız ile birlikte mümkün olan en kısa zamanda söz konusu komisyonu kurması için BM Suriye Özel Elçisi Stefan de Mistura’ya çağrıda bulunuyoruz.

ABD’nin politik bir çözüme ulaşması hususunda elinde olan şey, uluslararası topluma olan çağrımızdır. Şöyle sesleniyoruz: “2011’den beri Suriye’de olup bitenlerden memnun musunuz? 10 milyondan fazla Suriyeli göç etti. DEAŞ ortaya çıktı ve 35 bin savaşçısıyla Suriye ve Irak topraklarını kontrol altına aldılar. Suriye’deki savaşa karışan ülkeler arasında bir çatışmanın başlama olasılığı var.”

Burada, New York’ta uluslararası topluma gitme gücüne ya da kapasitesine sahibiz. Bunu durdurmak zorundayız ve bizim elimizde bunun için politik bir yol var.

İkinci olarak, Suriye’de şu andaki askeri durumun nispeten istikrarlı olması, ilerlemek için kullanılabilir.

Üçüncüsü, geri alınamayacak bir politik süreç ve halkını veya komşularını tehdit etmeyen yeni bir Suriye siyaseti görmediği müddetçe –sadece ABD değil- uluslararası toplumun Suriye’nin yeniden imarına katılmaması meselesidir.

Suriye krizi sırasında yaşananlar terörün ortaya çıkmasına ve kimyasal silahların kullanılmasına sebep oldu. Ayrıca İsrail, Ürdün ve Türkiye için tehdit olan İran’ı, Suriye’ye girmeye sevk etti. Bütün bunların durdurulması gerekiyor. Suriye’ye yalnızca politik bir çözüm süreci talep etmeleri durumunda destek olacağız. Çünkü hem Rusya hem de İran Suriye’ye ekonomik olarak yardım edemez.

-Suriye’ye yönelik uygulanan ekonomik yaptırımlar, onları politik bir sürece itmek için mi?

Sadece finansal ve ekonomik baskılar değil, aynı zamanda normal bir devlet olarak uluslararası tanınırlığa ihtiyaçları var. Uluslararası toplum, Arap ülkeleri, AB ve ABD, Suriye’yi normal bir devlet olarak görmüyor. Suriye ile normal bir ülke olarak ilgilenen sadece Rusya’dır. Hatta Çin’in bile Suriye’ye ile normal bir devletmiş gibi muamele etmiyor. Suriye ile ilgili bazı kararlara karşı Güvenlik Konseyi’nde birkaç kez oy kullandım. Böylece Suriye rejimi diplomatik olarak izole edildi ve ekonomik olarak iflas etti.

-Bu Amerikan siyasal sürecinin vizyonu ışığında Beşşar Esed’in kaderi ne olacak? ABD, Esed’in terk etmesi talebinden vazgeçti mi?

Amerika’nın Esed’i devreden çıkarmak gibi bir hedefi yok. Kendisi görevi bırakacağını ve terk edeceğini açıklasa memnun oluruz. Ama bizim amacımız bu değil. Amacımız, halkını veya komşularını tehdit etmeyen farklı bir Suriye’nin ortaya çıkması, kimyasal silah kullanmaması, mültecileri ve göçmenleri topraklarından çıkarmaması ve İran’a İsrail’e karşı roket fırlatması için bir platform sunmaması. Aynı zamanda savaş suçları işleyenlerin hesap vermesini sağlamak da hedeflerimiz arasında. Esed’in kaderini Suriyeliler belirleyecek. Eğer Esed Suriye’yi bu çerçevede yönetebilirse, bu, Suriyelilerin muhtemelen dikkate alacağı bir durum olacaktır.

-ABD Dışişleri Bakanı Michael Pompeo, Suriye’deki çözümün anayasal bir süreci ve seçimleri içermesi gerektiğini söyledi. Türkiye ve Irak’ta ABD’nin büyükelçisi olarak edindiğiniz deneyim sayesinde, Esed rejiminin anayasaya saygı duyması ve seçimleri özgür ve adil bir şekilde gerçekleştirmesinin nasıl sağlanacağı hususunda neler söyleyebilirsiniz?

Eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, anayasa ile görevden alındı. Çünkü, Irak’ta DEAŞ örgütünün bölgeleri kontrol altına almasına engel olamadı. Irak anayasası hazırlıkları sırasında hazır bulundum ve birtakım şüphelerim vardı. Fakat Iraklılar anayasaya inandılar. Suriye’nin bu yönde ilerlemesini engelleyecek şeyin ne olacağını bilmiyorum.