Bilindiği üzere giden her yıl, o yıl içerisinde meydana gelen önemli olayları insanlara hatırlatılacak şekilde ifade edilir. Milletlerin farklı ilgi alanlarına göre yıllarla ilgili sıfatlar da farklılık göstermektedir. Bunun için birine göre çok önemli olan bir şey, diğerlerine göre daha az önemli olacaktır. Burada İngiltere’de ve çoğu batı toplumlarında muhtemelen 2017 yılı, kadın intifadasına ve kadına yönelik adalete şahit olan bir yıl olma vasfını taşıyordur. Bazıları, daha ileri giderek kadınların öfke isyanının korkunç sessizlik duvarını parçaladığını belirtti.
Bu ülkeye dışarıdan gelen ve göçmen olarak burada ikamet eden bir gözlemcinin perspektifinden şunu söyleyebilirim ki; söz konusu sessizlik duvarı, bastırılmış cinsellik problemlerini aştığı varsayılan ülkelerde tahmin edilmesi zor trajedileri ve insanların sonuçlarından etkilendiği sıkıntıları gizliyordu. Perde kaldırıldıktan sonra kozmetiğin gizli olarak yapılan birçok kötü şeyi güzelleştirdiği ortaya çıktı. Uluslararası toplumda öfkeye neden olan bir suçla itham edilen bir kimseye teşekkür etmek gerekseydi, kadın sanatçıları taciz etme suçlamasıyla karşı karşıya kalan film yapımcısı Harvey Weinstein’in Oscar’ı kazanmayı hak ettiğini söylemek mümkün olurdu.
ABD’li oyuncu Alyssa Milano, geçtiğimiz Ekim ayı ortasında ‘Ben de’ hashtagıyla tweet paylaştıktan sonra yatağına gidip uyuduğu zaman söz konusu intifadanın kıvılcımını başlattığının farkında değildi. Uyandığında ise 30 binden fazla kadının Twitter’daki paylaşımına cevap verdiğini gördü. Hashtagı ilk başlatan Alyssa Milano değil; aksine bu hashtagın sahibi, cinsel şiddet kurbanlarının haklarını savunan ABD’li aktivist Tarana Burke’tur.
‘Me Too’ (Ben de) fikrini bulan Tarana Burke’tu. Tarana Burke, maruz kaldıkları şeyleri ifşa etmeleri için sessiz kalan kadınları teşvik etmek amacıyla bu hareketi hashtag şeklinde 2006 yılında başlattı. Çünkü bu hareket, cinsel şiddete karşı koymayı ifade ediyor. Fakat ABD’li oyuncu Alyssa Milano, hem sinema alanında hem de sinema dışında kadınlara yönelik Weinstein ve diğerlerinin davranışlarıyla ilgili detayların dökülmesi konusunda aynı hashtagı tweetlemede ayrı bir yere sahiptir. Hashtag, dünyanın farklı yerlerinden taciz ve saldırılarla ilgili hikâyelerin anlatılmasına katkı sağladı.
Aynı şekilde Ahed Temimi’nin İsrailli askerin yüzüne attığı tokat da büyüklenmeye karşı kadın hareketinin diğer bir yönünü temsil ediyor. Burada erkeğin kadına yönelik tacizi söz konusu olmadığı doğrudur. Aksine buradaki durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’le ilgili kararının neden olduğu Filistin öfkesi karşısında işgal kibrine karşı koymakla alakalıdır. Filistinli kadınların İsrail kibrine karşı mücadelesinin uzun yıldan beri var olduğu doğrudur. Aynı şekilde Filistinli kadınların direniş saflarına katılmaları da onların esir zindanlarına gitmelerine neden oldu ya da onları şahadet şerefine ulaştırdı.
Fakat genç kız Ahed’in cesareti, farklı türde bir meydan okumaydı. Ahed, korku bir kenara bırakıldığında yumuşak elin ne kadar sert olduğunu gösterdi. Eğer bu durum uygunsa, daha da genelleştirilebilir ya da isterseniz bu durum; kadınların duygularını tartmaksızın, tutumlarını anlamaksızın ya da şartlarını değerlendirmeksizin evde, dışarda ya da iş yerinde herhangi bir alanda herhangi bir kişinin ne zaman isterse kadın bünyesinin zayıflığını kullanabileceğini tasavvur eden aldatıcı bir vehimle tarih boyunca ve asırlardır böbürlenen erkek zihniyetine ithaf edilebilir.
Gerekçe ne olursa olsun herhangi bir şartta insan olarak kadının değerini küçümsemek kabul edilebilir bir şey değildir. Bu bağlamda 2017 yılının, Arap dünyasında kadına yönelik adaletle ilgili birçok gelişmelere şahit olduğu aşikârdır. Kral Selman bin Abdulaziz’in Suudi Arabistan’da kadınlara araba kullanma hakkını vermesi, bu gelişmeler arasında yer almaktadır. Suudi Arabistan konusunda batıyla teamülde bulunan her gözlemci, araba kullanma yasağının çokları tarafından ne kadar istismar edildiğinin farkındadır. Bunu istismar edenler, karalama maksadıyla Suudi kadınlarla ilgili gelişmeleri ve Suudi kadınların Suudi Arabistan toplumunda ve küresel düzlemde değişik alanlarda gerçekleştirdikleri başarıları kasıtlı olarak daima görmezden geliyor.
Giden yıl, kendisinden önceki yılların aksine tanık olduğu bütün korkularla birlikte kayıtlara girecektir. Fakat bununla beraber giden yıl, kadına yönelik cinsel tacizle ilgili sessizliğe karşı uyanışın ve aynı şekilde farklı toplumlarda kadın haklarıyla ilgili meydana gelen önemli gelişmelerin izlerini taşıyacaktır.