Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kadının yeri evi midir? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Hangi toplum ve kültürden olursa olsun başlıktaki sorunun cevabı bellidir: Kadının yeri evidir. Ama buna karşılık ev; evin efendisinin de ilk yeri değil midir? Kuşkusuz öyle ama “kadının yeri evidir” diye bağıranların çoğunluğu, bu ifade ile gerçekte kadınları evlerinin çatısı altında ve kilitli kapılar arkasında hapsetmeyi kasteden erkeklerdir. Bu tür erkekler; kadınların hiçbir alanda toplumun inşasında rol almalarını, sanki donuk ve cansız bir eşya ya da görmeyen ve işitmeyen bir duvar olan kadının çevresinde yaşanan olaylar hakkında hiçbir görüş belirtmesini istemezler. Onlar için kadının tek görevi; neslin yok olmadan devam etmesi için doğurmak olan bir varlık gibidir.

Bu sözler; mantık dışı ve uzun çağlar önce yok olup giden zamanlara aitmiş gibi mi görünüyor? Evet, bu doğru. Ama çok daha mantık dışı ve ilginç olan erkekler arasında hala bu şekilde düşünen, konuşan ve bunu katı ve eksiksiz bir şekilde uygulamak isteyenlerin varlığıdır. Bunu söylediğimizde kuşkusuz birçok kişi hemen belirli bir kültürü ya da toplumu veya dini suçlamak isteyecektir. Belirli bir toplumun dayandığı ataerkil düşüncelerin kadını küçük gören bu bakışı güçlendirdiğini iddia edeceklerdir. Ama bu acelecilik ve önyargı da belirli bir kültüre zarar vermeyi, belirli uluslar ile ilgili diğer ulusların zihinlerinde gerçeği yansıtmayan bir imaj yaratmayı amaçlayan yanlış bir anlayışın ürünüdür. Çünkü farklı kültürlerde, inançlarda ve toplumlarda kadınlar işle ilgili bu tür çeşitli imgelemlerin varlığı kesin olarak bilinmektedir.

Geçen Perşembe günü neredeyse buna benzer acaleci bir yargıya varma hatasına düşmeme neden olacak bir şey yaşadım. Londra’da yayınlanan “Evening Standard” adlı bir gazetede tam sayfa yayınlanan ve aynı sözün yani “Kadının yeri evidir” propagandasını yapan ilanı gördüğümde şok oldum. Neyse ki bir sonraki sayfada, ilanın aslında bu sözü temelinden sarsma amacında olduğu açıklanıyordu. “House Of Cards” televizyon dizisinin reklamı aracılığıyla: ”Güçlü bir kadının arkasında hiç kimse yoktur” fikri destekleniyordu. Bu ifade; eve hapsolmuş olsa da sözde kadının rolünü yüceltmek için farklı kültürlerde yaygın olarak kullanılan diğer söze yani “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözüne açık bir reddiyeydi. Bu açıklamaya rağmen, kadınların farklı ufuklara açılmasını, yeteneklerini açığa çıkarmasını engellemek için önüne konulan birçok engeli aşmasına ve başarılı olmasına karşı olan bir akımın var olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. Çağın gerçekleri ile çatışan bu akım acaba nerede? Bu akım; sadece geri kalmış doğuda ya da çöller ile kaplı güneyde midir? Kesinlikle hayır, bu akım gelişmiş batı toplumlarının genlerinde de mevcuttur. Dünya dışındaki gezegenlere ulaşıldığı ve başka dünyalarda hayat kurma olasılığının konuşulduğu teknoloji devrimi sonrası çağda yaşayan nesilleri yönetmesi gereken gençlerin, kadının başarılı olmasına karşı olan bu aşırılıkçı akımın liderliğini yapması ise gerçekten çok ilginçtir.

Milo Yiannopoulos; kadınların evlerinden çıkıp iş hayatına atılmalarına katkıda bulunduğu için çamaşır makinesinin en kötü icatlardan biri olduğuna inanan ve İngiltere’de bu sağcı akımın genç ve önde gelen liderlerinden biridir. Kendisini özgür irade “Libertarian” partisi destekçilerinden biri olarak niteleyen Milo’nun belki de bu görüşünü haklı gösterecek kendince bazı nedenleri vardır. İki yıl önce (29.08.2016) Breitbart sitesinde yayınladığı ve çamaşır makinesine olan kızgınlığının nedenlerini açıkladığı “Ona kızgınım” yazısında, iddiasına göre kadınların tekrar mutlu olmaları için tüm çamaşır makinelerinin ve doğum kontrol haplarının piyasadan tamamen çekilmesini talep ediyordu.

Takıntılı ve sahibini kadın düşmanlığına mahkum eden bu anlayış kuşkusuz yeni değildir. Farklı kültürlere ve inançlara sahip, hayatları boyunca ve öldükten sonra bile toplumlarındaki önemli bir yere sahip olan birçok şahsiyetin, ilginç bir şekilde kadınlara karşı aşırı bir düşmanlık taşıyan bir görüşe sahip oldukları bilinmektedir. Birçok kişi bunun nedenlerini açıklamakta zorlanmıştır. Ama asıl ilginç olan, 21. yüzyılda, kadınların evde oturmaktan başka bir görevi olmadığına ve toplumun inşasında ve kalkınmasında hiçbir rolü olmadığına hala inan insanların var olmasıdır. Bu düşünce bir yanılsamadan ibarettir ama ne yazık ki hala mevcuttur ve hayatta kalmak için mücadele etmektedir.