Hava yolunun daralmasıyla nefes almayı güçleştiren ve ataklar halinde yaşam boyu süren astımın erişkinler arasında en çok kadınlarda görüldüğü, obezitenin astım görülme sıklığını artırdığı ve petrol türevleri temizlik malzemelerini sık kullanan ev kadınlarının hastalık riski taşıdığı belirtildi.
Türk Toraks Derneği (TTD) Astım Alerji Çalışma Grubu Üyesi Doç. Dr. Leyla Pur Özyiğit, AA muhabirine astım görülme sıklığına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Amerika Birleşik Devletleri’nde çok merkezli bir çalışma yapıldığını anlatan Özyiğit, “Çalışmada, çocukluk çağında başlayan astım hastalarında erkek, erişkin çağda başlayan astım hastalığında ise kadın cinsiyetin ağırlıkta olduğu ortaya konuldu.” dedi.
Portekiz’de yapılan obezite ve astım ilişkisini ortaya koyan bilimsel araştırma hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Özyiğit, “Geçtiğimiz yıl Portekiz’de yapılan diğer bir çok merkezli çalışmada, obezitenin astım sıklığını artırdığı ve obez astımlıların çok daha zor kontrol altına alınabilir olduğu gösterildi.” diye konuştu.
Ev kadınlarında astım riski yüksek
Türk Toraks Derneğinden Dr. Birsen Ocaklı da kadınlar ve erkeklerin farklı düzeylerde farklı iş riskleriyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
Özellikle çalışan kadınların “çift çalışma fenomeni” olarak isimlendirilen iş sonrası aile sorumluluklarını üstlendiğini belirten Ocaklı, “Kadınlar, erkeklerin 6 katı süreyi günlük ev ve bakım işlerine harcamaktadır.” ifadesini kullandı.
Temizlik malzemelerinin çoğunda petrol türevlerinin bulunduğuna ve ev kadınlarının da bu ürünlere çok daha fazla maruz kaldığına dikkati çeken Dr. Ocaklı, profesyonel temizlik çalışanları ve ev kadınları tarafından temizlik maddelerinin kullanılmasının hava yolu hastalıklarıyla ve özellikle de astımla ilişkili oluğunu vurguladı.
Ocaklı, Türk Toraks Derneğinin bu konuda bir çalışma yaptığını belirterek, şunları kaydetti:
“Çok merkezli yapılan çalışmada, ev kadınlarında astım riski yüksek bulundu. Dünyada gelişmiş ülkelerde terk edilmiş olmasına karşın gelişmekte olan ülkelerde, Türkiye’de biyokütle yakıtlar, özellikle kırsal kesimlerde geleneksel tandırlarda odun, gübre ve ekin artıkları şeklinde ısıtma ve pişirme için yaygın olarak kullanılmaktadır.
Biyokütle yakıtların ortalama günlük partikül madde (PM) üretimi 300-5000 μg/m3 olup, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) PM eşik değerinden (50 μg/m3) çok yüksektir. Bu çarpıcı rakamlar, kadınlar ile birlikte küçük çocukların da biyokütle duman maruziyeti için riskli popülasyonda olduklarını göstermektedir. Biyokütle maruziyeti, KOAH ve akciğer kanserleri için risk yaratmaktadır.”
Sağlıksız çalışma koşulları, çeşitli akciğer sorunlarına yol açmaktadır
Birsen Ocaklı, ev işçiliği dışında çalışan kadınların da vardiyalı çalışmayı gerektiren uzun, kayıt dışı ve düşük ücretli işlerde çalışmaları, eğitim ve sağlık alanlarında standartların altında kalmalarının kadınları iş yaşamında daha kırılgan hale getirdiğini savundu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de çalışan kadınların yüzde 47,7’sinin hizmet sektöründe, yüzde 37’sinin tarımda ve yüzde 15,3’ünün sanayide yer aldığını dile getiren Ocaklı, “Kadınların çoğunlukta olduğu tekstil sektöründe görülebilen, boyalara bağlı mesleki astım, pamuk tozuna bağlı bissinozis hastalıklarının sıklığı üstüne yeterli sayıda çalışma yoktur.” şeklinde konuştu.
Dr. Ocaklı, Türkiye’de mevsimlik tarım işçisi kadınların mesailerinin sabahın erken saatlerinde başladığını ve gece yarısına kadar devam ettiğini belirterek, “Sağlıksız çalışma koşulları öncelikle hava yolu hastalıkları başta olmak üzere çeşitli akciğer sorunlarına yol açmaktadır.” diye konuştu.
Fındık, ay çekirdeği işlemeciliği gibi gıda işlemeciliğinin de ağırlıklı olarak kadın mesleği olduğunu aktaran Ocaklı, “Gıda işlemeciliğinde solunum fonksiyonları açısından cinsiyet farkı olmamakla beraber, gıda işlemeciliği sektöründe çalışanlarda mesleksel astım gelişebilir. Metropollerde ise plaza çalışanlarında gözlenen solunum sistemi bulgularının eşlik ettiği hasta bina sendromu da daha çok kadın çalışanları etkilemektedir.” bilgisini verdi. AA