Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kalplerdeki karanlıkları artıran şey… | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Lübnan’da hükümeti kurmakla yükümlü Başbakan Saad Hariri’yi köşeye sıkıştırmaya yönelik artan çabaların gölgesinde verilen siyasi savaş gittikçe daha da kızışıyor. Hariri ise ülkeyi mevcut donuk ve durgun halden kurtaracak kapsamlı bir ulusal birlik hükümeti kurulması konusunda ısrarcı. Söz konusu hükümetin aynı zamanda iki talebi karşılaması gerekiyor. Bunlardan ilki Paris’te toplanan CEDRE konferansında bağışçı ülkelerin Lübnan’dan yerine getirmesini istedikleri şartlar. İkincisi ise Lübnan’ı zayıflatan ve gittikçe artan yolsuzluk kültürünün derinleşmesini ve ülkenin kaynaklarının heder edilmesini engellemek adına ciddi ve fiili bir büyük savaşa girişmektir.

Ancak Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın da işaret ettiği gibi çoğulcu bir hükümet kurulması konusunun yeniden gündeme gelmesinin ardından bazı siyasi güçlerin hükümette pay sahibi olmak için verdikleri mücadele hem kışkırtıcı hem de haksız görünüyor. Şii ve Özgür Yurtsever Hareketi’nin oluşturduğu ittifaka her alanda belirlenmiş üçte iki çoğunluğun verilmesi halinde durum daha da kötüleşerek sonunda gerçekten de uzun ve karanlık bir tünele girilebilir.

Tüm bunlar, yeni dönemin hükümetin kurulması ile başlayacağını söyleyen Avn’ın seçilmesinin üzerinden yaklaşık iki yıldır geçmesine rağmen yaşanıyor. Hükümet, Avn’ın siyasi tutumuna benzer şekilde yalan vaatlerin ve tutulmayan sözlerin kıskacında kıvranıyor. Lübnan seçimlerini kazanan Hizbullah ve onun aracılığıyla siyaset sahasına dönen Suriye’nin müttefikleri ısrarla ve tekrar tekrar Hariri’den hükümeti kurma yetkisinin alınması için yoğun bir çaba harcıyor. Söz konusu çabalar fitne ve kargaşaya davet çıkarıyor. Çünkü anayasanın hükümleri bu konuda çok açık. Anayasa, hükümeti kurmak için başbakana belirli bir süre tanımıyor ve hükümetin ancak onu kurmakla yükümlü başbakan tarafından kurulabileceğini ve ardından cumhurbaşkanının görevinin ise bunu gözden geçirmek olduğunu açık bir şekilde belirtiyor… Bunun tüm tartışmalara nokta koyması gerekiyor!

Bu karanlık tünelden çıkmayı beklerken gelin bundan daha karanlık bir konudan bahsedelim. Sadece şehirleri aydınlatmak yerine gerilimi yükselten “Osmanlı vapurları” olayından bahsetmeyeceğiz. Bilakis ironik bir şekilde tüm yetkililerin ve siyasetçilerin söz ve hareketleri ile kendisiyle savaşılması gerektiği konusunda hemfikir oldukları ancak pratikte korkunç bir şekilde artan yolsuzluk, kaynakların heba edilmesi ve hesap vermeme meselelerini de konuşacağız!

Geçen hafta Lübnanlılar, elektrik şirketinde ortaya çıkarılan ve sosyal ağlarda en çok paylaşılan ve dalga geçilen konu haline gelen “civciv yetiştirme” konusunu konuşmuştu. Bu hafta ise gerçekten inanılmaz bir olay olan demiryolları herkesin gündemindeydi. Resmi gazetede tam olarak şu şekilde bir haber yayınladı:

“Demiryolları ve Toplu Taşıma Kurumu’nun ihtiyacı olan yeşil dizel akaryakıtı karşılamak için düzenleyeceği genel ihale 28.08.2018 Salı günü saat tam 10:00’da yapılacaktır. İhaleye katılmak isteyenlerin malzemeler bölümüne başvurarak 150 bin Lübnan lirası karşılığında şartları içeren belgeleri almaları gerekmektedir…”

İlanda harfi harfine bunlar yazılıydı. Bunlar galiba kendilerini çok akıllı zannediyor. Sanki Lübnan’da demiryolları 40 yıldır bulunmuyor ve bu demiryolu hatları güneydeki Sur şehrini kuzeydeki Trablus’a bağlamıyor. Acaba bu yollar toprak tarafından örtüldü veya asfalt yolların altında kaldı ya da Suriye aracılığında çalınıp hurda diye mi satıldı!

Ne yazık ki, bilhassa Demiryolları Kurumu müdürünün ve memurlarının maaşlarına yapılan zammın ardından koparılan yaygaradan sonra Lübnan devletinde bu skandal ilanı yayınlanmadan önce okuyup durduracak bir yetkili bulunmuyor. Söz konusu maaşlar konusunda da neredeyse devleti iflasa sürükleyecek talepler ortalığı kasıp kavurmuşken. Oysa aslında var olmayan hatlarla ilgilenmesi beklenen bir kurum var. Buna örnek olarak, şeker fabrikasının kapısına çok uzun zaman önce kilit vurulmuş olmasına rağmen şeker pancarı için bir ofis bulunmasını ve yine ortada olmayan buğday ile ilgili bir ofisin varlığını gösterebiliriz… Yani kısacası “İşte karşınızda uyuklayan” ya da daha doğrusu yolsuzlukla dolu bir devlet!

Burada tekrar iki hafta önce Lübnan’ı ziyaret eden Angela Merkel’in Lübnanlı yetkililere naklettiği “Siemens” şirketinin önerisinden bahsetmek istiyorum. Merkel’e eşlik eden üst düzey bir yetkili Almanya’nın Lübnan’ı ekonomik açıdan canlandırmaya ve sadece 800 milyon dolar karşılığında 7 milyon kişiye 24 saat elektrik sağlamaya hazır olduğunu ifade etmişti. Bu sözler, kıdemli bir devlet denetçisinin resmi belgelerinde kayıtlı. Aynı şekilde Merkel yetkililere Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un kendisine Fransa ve İtalya’nın Lübnan’ın tüm enerji ihtiyacını çok ucuz bir fiyat karşılığında karşılamaya hazır olduğunu söylediğini de nakletti.

Ancak Lübnan devlet kademelerinde bu konuda tam bir sessizlik hakim. Belki de bu sessizliğin nedeni Lübnan’ın ihtiyacı olan enerjinin bir bölümünü 3 ay boyunca bedava olarak karşılayacağı söylenen üçüncü Osmanlı gemisi nedeniyle birkaç gündür yaşanan yeni tartışmalardır. Maliye Bakanlığı çalışanları ise önceki iki gemi gibi bunun da ücretinin karşılanacağı görüşünde. Ki bu da Lübnan’a yaklaşık 7 milyar dolara mal olmuştur. Oysa bu para, enerji sorununu çözebilecek fabrikaların kurulmasına tahsis edilebilirdi.

Şaşılacak bir diğer durum ise bu üçüncü geminin konutlara elektrik sağlamadan önce ortamı ve ilişkileri elektriklendirmiş olmasıdır. İlk başta bu geminin Jiyeh bölgesinde demirleyeceği söylendi ama ardından güneydeki Zahrani bölgesine nakledildi. Elektrik kesinti saatlerini azaltacağı ve akımı besleyeceği söylenirken Emel Hareketi “çevreyi koruma” ve yeni bir fabrikanın kurulması zorunluluğu gibi nedenlerden dolayı bu karara karşı çıktı. Hizbullah destekçileri ise geminin işlerine zarar vereceğini düşünen özel jeneratör sahiplerinin baskıları nedeniyle uzaklaştırıldığını söylüyor… Ki böyle de oldu!

Böylece Zahrani’den yavaşça yola çıkan gemi Jiyeh bölgesinden geçerek Zouk Mosbeh bölgesine ulaştı. Söylenenlere göre gemi, Keservan, Cübeyl ve Matn bölgesinin bir bölümüne günde 23- 24 saat elektrik sağlayacaktı. Ama başka bölgelerde bulunan özel jenaratör sahipleri devletten “rızıklarına engel olan” bu geminin neden olduğu “zararı” karşılamasını talep edince bu bölgelerde ortalık yine karıştı. Bu da zaten mevcut olan sorunlara bir yenisini daha ekledi. Zira bu özel jeneratörlerin sahipleri geçmişte de Ekonomi Bakanlığı’nın faturaları denetleyecek sayaçları taktırma kararını ve Enerji Bakanlığı’nın bir kilowatt için belirlemiş olduğu tarifeyi uygulamayı reddetmişlerdi.

Şu ironin büyüklüğüne bakın ki üç bakan, yani enerji, ekonomi ve içişleri bakanları Lübnan’ı karanlığa boğma tehdidinde bulunan “özel jeneratörler mafyası” sorununu çözmek için toplantı yapıyorlar. Bloomberg’de yer alan bir habere göre ise Lübnan’ın enerji ihtiyacının yarısını karşılayan bu mafya, piyasa değeri 1,5 – 2 milyar dolara ulaşan bir pazarı kontrol ediyor ve elektrik alanında reform yapmaya çalışan herkesin karşısında duruyor.

Aynı şekilde Bloomberg, jeneratör mafyasının belediyelerde güçlü bir nüfuza sahip olduğunu, söz sahibi siyasetçiler ve yönetimde görev yapan liderler ile yakın ilişkiler geliştirdiğini ve elektrik sorununun çözülmesini engellemek için büyük paralar ödediğini de sözlerine ekliyor. Özellikle de Siemens şirketinin Mısır’da inşa ettiği ve Lübnan’ın ihtiyacının sekiz katı, yani 14400 megawatt elektrik sağlayan ve 6 milyar euro miktara mal olan üç dev elektrik santralinin açılışının Sisi tarafından yapıldığı haberleri ajanslarda dolaşırken bu haberler bazılarımızı şunu sorgulamaya itiyor: Merkel’in teklifi niçin hemen hayata geçirilmedi? Lübnan, elektrik ihtiyacı için şimdiye kadar yaklaşık 35 milyar dolar harcadı. Yani kamu borçlarının üçte birini zihinlerin, yetkililerin ve sorumluluk duygusunun karanlığında kaybolmuş olan bu sektör oluşturuyor. Maliye Bakanı ise yaptığı açıklamada Osmanlı gemilerinin Mısır’ın tamamını aydınlatmak için harcanana denk bir meblağa mal olduğunu belirtiyor.

Kalplerin daha çok kararması belki de kaynakların kasıtlı bir şekilde heba edilmesinin ve korkunç yolsuzluğun 2017 bütçesinde yıllık olarak 113 milyar 820 milyon değerinde bir kaynak ayrılmasına neden olduğu bazı yetkililerimize hatırlatılabilir. Oysa kamu binalarının ödenmemiş kirası yıldan yıla birikiyor. Elektrik için harcanan kaynaklar ile Beyrut tekrar inşa edilebilirdi. Düşünün ki Lübnan devleti yıllardır ESCWA için kiralamış olduğu binaya her yıl 10 milyon dolar kira ödüyor. Şimdiye kadar ödenen bu kira bedelleri ile Manhattan’daki kulelerden birini satın alabilirdik!