Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kanunla korunan yolsuzluk! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tartışmasız, finansal yolsuzluk ve yağma politikası yönetim boşluğunun iki yönüdür. Hangi ülke buna maruz kaldı ve devamlılık kazandı ise bir yönüyle işgal edilmiş demektir. Görünen o ki Lübnan’ın yaşadığı durum ve trajedi tam da budur.

Bir ülke düşünün ki doğrudan Suriye işgali aşamasından İran’ın egemenliği aşamasına geçmiş, kararlar her ne kadar yerli vekil vasıtasıyla veriliyor gibi görünse de yönetilmesi ancak işgalci dış mihrakın razı olmasıyla yönetime ulaşabilmiş bir siyasi sınıf tarafından verilmektedir.

Ülkenin kamu yönetimi bunların Lübnan’daki uzantıları tarafından sağlanmaktadır. Suriyeli askerlerin çıkarıldığı 2005 yılından önce, Suriyeli rütbeli komutan ve ailelerinin sahip oldukları astronomik hesapları ile ilgili anlatılan, insanı ağlatan nükteler, oldukça yaygındı. 2005 yılından sonra ise Hizbullah’ın bir siyasi sınıf olarak yönetime katılmasıyla devlette bir boşluk oluştu ve kamu parası kanuni olmayan yollarla kullanılmaya başlandı.

Bu da ülkenin sürekli Amerikan yaptırımlarına maruz kalmasına neden oldu. İlk handikap, İran’a uygulanan ambargoyu delip para aklama rolü tespit edilen Lübnan Kanada Bankası’nın kapatılmasıydı. ABD kararları, terörist faaliyetleri finanse etme imkânını kurutmak için bankacılık sektörünün hürriyetini kısıtladı.

Herhangi bir yetkiliyi dinlerseniz kaçakçılık hatları ve hortumlamaların nasıl yapıldığına dair inanılmaz bilgiler verecektir.

Yolsuzluk karşıtı göstericiler, bir kısım üst düzey yetkilileri yolsuzluk yapmakla itham ederek resimlerini taşıdıklarında milletvekili Velid Canpolat şu yorumu yaptı: Diğer siyası sınıflar melek mi!?.

2007’de tartışılmadan geçen bütçe fezlekesi beraberinde bir kuralı getirmiş oldu: “Yolsuzluk kanunla korunmaktadır!”

O tarihten bu yana yolsuzluk ve onu yapanları koruyan kanunların değiştirilmesine dair hiçbir çaba sarf edilmedi. Çünkü, bu siyasi sınıf koruma altındadır!

Her türlü hesap verilebilirlikten muaftır. Her ayrıştırmadan hedeflenen, Millet Meclisi yasaları aracılığıyla onların egemenliğini sürdürmektir. Gerçek bir sebep veya gerekçe göstermeden zorunlu bir uzatma dayatılmaktadır.

1992 yılına kadar, yani iç savaş bitmeden iki yıl öncesine kadar borç hacmi 3 milyar dolardan fazlaydı. Ancak kamu borçları tarafsız uzmanların çoğunluğuna göre 2016 sonunda yaklaşık 124 milyar dolara yükseldi.

Gayrisafi milli hâsıla ise 50 milyar doları aşmamakta. İşin daha da üzücü yanı bu borç, ülkeye gerçek bir yeniden yapılandırmaya gitmeden dayatıldı.

Lübnan, elektrik, yol, kanalisazyon ve su gibi altyapı sorunlarına kabul edilebilir bir çözüm bulamadı. Herhangi bir yetkili de lütfedip nüfuzlu kimselere tahsis edilen karşılıksız borçların kapatılacağı, ne zaman son bulacağı ve ne zaman borcu azaltmaya, borcun geri ödenmeye başlayacağı hususunda vatandaşı bilgilendirmiyor.

Parlamento tarafından nerede ise ittifakla onaylanan vergi kanunu tam bir felakettir. Anayasa meclisinin daha önceden vergilerini düşürdüğü karar, örtülü olarak delinmiştir. Parlamento, kamu bütçesi dışında alınan vergilerde en katı savunmaya tanık oldu. Bunu da ekonominin ve ülkenin çöküşünü önlemekten kaynaklanan bir zorunluluk şeklinde gerekçelendirdiler.

Halk için çok açıktır ki bu yapılanlar maliye politikasının bir parçası değildir. Burada girdiler ve hacmi konusunda herhangi bir rakam bulunmuyor. Finansal bir vizyon veya ufuk da yok. Bilakis bu, kibir politikasının kutsanması demek.

Sosyal koşulların krize yatkın olduğu dönemlerde, bu türden tedbirlere başvurulmaması gerektiğine dair bütün ekonomik ve finansal teorilerin aksine davranılmakta.

Lübnan’ın 12 yıldır bütçesiz yönetildiği bilinen bir husus. Dolayısıyla hangi hesap kesiminin, kamu muhasebesi, kanun ve anayasayı açıkça ihlal ettiği bilinemedi.

Vergi politikası her zaman, dolaylı vergileri esas alan ve sürekli gerileyen orta sınıfı zorlayan neoliberal ekonomiye hizmet etti.

Bu politikada daha fakir olan kesim, sayıca her zaman daha fazla olmuştur. Siyasi fonların azalmasıyla birlikte, hükümet, kamu paralarını milislerini ve son dakikada ertelenmedikçe genel seçimleri finanse etmek için kontrol ediyor. Bu, 6 yıldan beri süreklilik kazanan ekonomik durgunluk atmosferinde uygulanacak yeni vergilendirmeler, ekonomiyi canlandırma yerine daha da durgunlaştıracağı hesaba katılmadan yapılmakta.

Yönetimin yeni maaş zincirinin finansmanı (Uzun zamandır gündemdedir ve 2012’den beri incelenmektedir) bahanesiyle israfı önleme ve finansal yolsuzluklarla hortumlanmış paraları geri almak yerine daha fazla dolaylı vergilere başvurması açıkça göstermiştir ki, siyasi sınıfın oyuncuları bu türden tedbirleri daha önce kabul etmedikleri gibi şimdi de kabul etmeyecekler. İstisnasız devletin her yerine yayılmış yolsuzluklardan kaynaklanan “haklar”a dokunulmayacak. Bundan dolayı kârdan elde edilen gerçek vergiler yerine, dolaylı vergilere başvuruyorlar.

İsraf devam ediyor. Bilinen bir husus ki, bütçe ve dışındaki kamu harcamaları da siyasi kararla yapılıyor. Neticede siyasi bir onay ve karartma olmadan yolsuzluk yapılamaz.

Güvenilir ekonomistler, kanser gibi büyüyen ve hesap sorulamayan bu tarz yönetimin devam etmesinin er ya da geç finansal çöküşe neden olacağına inanıyorlar.

Bu çöküş, Lübnanlıların büyük bir çoğunluğunu etkileyeceği gibi gelecek nesilleri de etkileyecek.

Şurası kesin ki bu çöküş, hiçbir şey yokmuş gibi davranan yöneticilerden herhangi birine dokunmayacak…

İnsanların vergi yükünü artırmak tepki vermeye başladı, bunu basite almamak gerekir. Bu yönde baskı yapmak toplumsal gerilimleri daha da artıracak.

Lübnan’ın mezhep vahdetinden ziyade daha çok parçalanma evresinin arifesinde olduğu kesin.

Bütün göstergeler, sokaktaki sivil ve politik kaynamanın, insanların kendini savunmasını zorunluluk haline getirdiğini göstermekte…