Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kaşıkçı davasının siyasileştirilmesinde sona gelindi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

47 gündür Suudi Arabistan’a karşı eşi görülmemiş bir saldırı ve alçakça bir basın kampanyası yürütülüyor. Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki konsoloslukta öldürülmesinin ardından başlatılan bu kampanyada zayıflar çoğalıp besililer gözden kayboldu. Devletler istişare ediyor, politikacılar düşünüyor, partiler derin bir uykudan uyanıyor ve kavramlar üretiliyor. Türkiye uzun süre manevra yaparak konuyu çarpıttı. Gerçeği ortaya çıkarmak için işbirliği yapmak yerine yüzlerce senaryo ve oyun sızdırarak kimsenin yapmadığı kadar konuyu açık artırım konusu haline getirdi. Ankara, basını adalete alet etmek yerine oyun sahası ve sığınak olarak kullanmayı tercih etti. Bu süreçte Suudi Arabistan, kehanetlere göre değil hakikatlere göre hareket edip ılımlı tepkiler, büyüklerden önce küçükleri göz önüne alan bir sakinlik ve şu değişmez güçlü mantığı benimsedi: Soruşturmalar, yargının parçasıdır.Gerçekler, Suudi Arabistan’ın davadaki sanıkları yargılaması veya Başsavcılığı’nın söz konusu beş sanık hakkında ölüm cezası talep ettiği için değil; yalnızca öldürülen bir vatandaşının, felâkete uğramış bir ailenin yanında durduğu ve adaleti uygulayan bir devlet olarak gereğini yaptığı için bir süre sonra da olsa ortaya çıktı. Ama hepsinden de önce davanın siyasileştirilmemesi ve bir ceza davasını siyasi bir davaya dönüştürerek bahse girmenin gerçeklerden uzaklaştıracağı konusundaki ısrarında başından beri haklı olduğunu ispatladı.

Suudi Arabistan, soruşturmaların detaylarını tüm çirkinliğine rağmen ilan etmedeki şeffaflığı ile kamuoyu savaşını kazandı. Bu, vatandaşları bir hata yaptığında devletlerin nadiren benimsediği bir tavırdır.

Bunun üç ana nedeni var:

Öncelikle Krallık, soruşturma sonuçlarına dair öngörüde bulunmamakla birlikte ilk günden itibaren saklayacak bir şeyi olmadığının altını çizdi.

İkincisi; şimdiye kadar yürütülen soruşturmalar ve uygulamaların sonuçlarının ortaya çıkmasıyla, kimsenin kanundan üstün olmadığını ve kanun karşısında herkesin eşit olduğunu ispatladı.

Üçüncüsü; olay tatsız olsa da hatalar işlenir. Devletin rolü bunun tekrarlanmamasını sağlamaktır. Dünyadaki herhangi bir ülkenin sayıları yüz binlere varan fertlerinin veya görevlilerinin yanlışa düşmesi, hatta ahmaklık etmesi mümkündür!

Sadece bir hatırlatma: Kaşıkçı cinayeti davası, 47 gün sürdü. Suudi Arabistan, en ince ayrıntılarına kadar konuyu ortaya koyup sanıkları adalete teslim etti. Buna karşılık Türkiye’de bir Türk polis tarafından işlenen Rus büyükelçi suikastı gibi bir davanın soruşturmalarının bitmesi 698 gün aldı. Bu iki örneğin karşılaştırması, Riyad’ın gerçeği boğmadan, çarpıtmadan veya makyajlamadan nasıl ciddi ve şeffaf bir şekilde meseleyi ele aldığını görmek için yeterlidir.

Suudi Arabistan tarafından yürütülen soruşturmaların sonucunda 11 sanığın yargıya teslim edilmesi ve bu konuda atılan adımlar; hesap verebilirlik, olayda parmağı olan herkesin cezalandırılması ve adaletin yerini bulması konusundaki sorumluluk duygusu ve gerçeklerin tüm şeffaflığıyla açığa çıkması konusundaki hassasiyeti yansıtıyor. Aynı şekilde bu adımlar, maalesef ki ülkelerin tevessül ettiği üzere davanın siyasete alet edilmesi ve yolundan saptırılması girişimlerinin de önünü aldı.

Öte yandan bu davanın tek bir güzergâhı vardı. O da adalet yolu ve bu da sadece Suudi yargısının elindeydi. Öne sürülen herhangi bir girişim, kabul edilemez bir gerginlik ve olmayan bir davayı etkilemek için kışkırtıcı bir teşebbüs olarak görülebilir. Hayali veya objektif ve profesyonel olmaktan uzak olsa da herhangi bir konu ele alınırken medyanın kontrol edilemeyeceğini hesaba katmasak da ihtiyatı benimseyen gelişmiş ülkelerin tutumunu benimsemek gerekir.

Riyad’ın yaptığı açıklamalardan sonra olayı tırmandırmaya devam etmek, Krallık ile olan ilişkileri son derece olumsuz etkileyecek bir girişimden başka bir şey olmayacaktır. Davanın, çirkin ve fırsatçı bir şekilde sömürülmesi ve merhum Kaşıkçı’nın kanı ile ticaret yapılması, yıkılacak duvarın tamirini güçleştirecektir. Gizli yanları ortaya çıkmış bir davada Suudi Arabistan’a karşı bir tutumda ısrar eden malum ülkelerin tavrı, Krallığın egemenlik ve istikrarına karşı kabul edilemez düşmanlığın dışa vurumu olarak görülebilir. Türkiye gibi bir devlet keşke medyayı tırmandırmak ve açıktan açığa kışkırtmak yerine, hala belirsiz olan birçok şeye ışık tutmak adına daha fazla bilgi ve delile erişmek isteyen Suudi Arabistan tarafından kendisinden istenen bilgilere cevap verseydi. Keşke bu tavrı benimseseydi de soruşturmalara köstek olmak yerine destek olsaydı.