Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kaşıkçı olayındaki kayıp gerçek | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Gazeteci arkadaşımız Cemal Kaşıkçı’nın kaybolması olayında olduğu gibi çok az bilgiye sahip olunmasına  karşın bu kadar büyük tartışmalar, geniş spekülasyonlar, anlam çıkarmalar, yaratan bir olaya dünya daha önce şahit olmamıştır. Bu konu hakkında dünyanın 68 ülkesinde yaklaşık 6 bin haber, yazı ve analiz yapılmış. Ancak bunların bir çoğu gerçek bilgilere, resmi kaynaklara ya da kesin delillere dayanmıyor. Yalan ve sahte haberler yapmalarına alışkın olduğumuz medya kaynakları bir yana güvenirliğiyle bilinen belli başlı medya ve basın kuruluşları bile tarihlerinde belki ilk kez bir olayı belirsiz kaynaklara dayanarak ve sadece bir açıdan ele aldılar.

Öldürme emri verildiğine dair yalan haberler, suçlamalar yöneltildi. Eşi benzeri görülmemiş bir kışkırtma, ucuz ve abartı haberler ile şiddetli bir saldırıya şahit olundu. Açık bir şekilde cinayet suçlaması yöneltilirken, yasal yönler, suçlanan ve hakkında hüküm verilen tarafın yasal hakları bile dikkate alınmadı. Bunun belirli bir olayın propagandasını yapmak için bu tür metodları kullanan bazı medya araçları için yeni bir şey olmadığını söyleyenler olabilir ama asıl ilginç olan güvenilir olarak bildiğimiz medya araçlarının tavrıydı. Bu güvenilir olduğunu düşündüğümüz medyanın olayı sadece bir yönü ile ele almakta nasıl da birbiriyle yarıştığına ve resmi olmayan Türk kaynaklarına dayanarak bir ülkeyi hedef almalarına şahit olduk. Bu kaynaklar anlattıkları ile kendi hikayelerine inanan bu medya araçları bunu mutlak bir gerçekmiş gibi sundu. Bu daha önce basın alanında eşine rastlanmamış bir durumdur.

Cemal’in kaybolduğu ilk günden itibaren yayınlanan çoğu haber ve analizler, gerçeklere değil tahmin ve sızdırılmış bilgilere dayanan çeşitli rivayetler ve birçok yanılsama içeriyordu. Bu propagandanın hedefinde gerçekler değil Suudi Arabistan vardı. Ne yazık ki görünüşe bakılırsa Cemal’in hayatını ve sağlığını hiç kimse umursamıyordu. Bunun yerine,  tehlikeli suçlamaların ve sistematik gerilimi tırmandırmanın amacı Suudi Arabistan’dı. Cemal, yerine herhangi bir Suudi Arabistan vatandaşı olsa da yine aynı seneryoya şahit olacaktık. Cemal, Suudi Arabistan vatandaşı olmasaydı bu haksız medya kampanyasının onda birine bile şahit olmayacaktık. Bir devlet olarak Suudi Arabistan’a yöneltilen suçlamalar partisi tamamen sübjektifti. Sanki ilk andan itibaren ve daha olayın ayrıntıları, gerçekleri ve soruşturma sonuçları bilinmeden önce olayı siyasileştirmeye çalışanlar vardı. Soruşturma sonuçları beklenmeden olay hakkında yapılan haberler öyle bir raddeye vardı ki, belki de yürütülecek soruşturma bile bundan etkilenecek. Zira suçlu şimdiden belirlendi. Hakkındaki hüküm peşinen verildi ve kalemi kırıldı. Görünen o ki, hiç durmadan çarkları dönen bu karalama kampanyasını yürütenler Türkiye- Suudi Arabistan Ortak Çalışma Grubu’nun yürüteceği resmi soruşturmanın sonuçlarını çok da umursamıyor. Herhalde bu olay, suçlayan taraf yerine suçlanan tarafın doğruları kanıtlamaya çalıştığı ilk olaydır.

Şüphesiz Batılı medya araçlarının, bu olayda yürüttükleri şiddetli ve meslek ahlakına aykırı kampanyanın, batı ile doğu arasındaki uçurumu derinleştirmekte tehlikeli etkileri olacaktır. Zehirlerini akıtmak için bu tür boşlukları arayan kişilere fırsat tanıyacaktır. Basının gerçeği arama ve bilgiye ulaşma hakkı olduğu konusuna hiç kimsenin itirazı yoktur. Ama sadece tahmin ve varsayımlara dayanarak rastgele suçlamalar yöneltme, kışkırtma ve kampanya yürütmeye hakkı yoktur. Kaşıkçı’nın kayboluşu arkasındaki gerçek ne olursa olsun olayın ele alınma şeklinde yapılan hatalar ve mesleğe aykırı davranışlar, kuşkusuz komplo teorileri ve Batı düşmanlığı için fırsat kollayan tarafların ekmeğine yağ sürecektir. Son birkaç yıldır aradaki bu büyük uçurumu daraltmak için büyük adımlar atılmış olsa da Batının bu tutumu, bazı yanlış ve hatalı kavramların tekrar güçlenmesine neden olacaktır.