Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Katar, İhvancılar’ın aklını nasıl büyüledi? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Katar, fitne çıkarmak ve avını avlamak için özel yöntemleri olan devletler kategorisindedir. Başkalarının zayıf noktalarını yakalayıp onlara yaklaşır. Fırsat anında esaret duygusunu hissettirmeksizin avlarına aniden saldırır. Gençlerden Zeyd’in yanına gelir. Tabi Zeyd’in istekleri vardır. Başkalarını yenmek için zamanla yarışır. Kendisiyle oturup kalkan kimseleri yanına gönderir. Gencin onunla düşüncelerini kökten kestiği ve öne çıkmayı seven birisi olduğu devlet tarafından anlaşılır. Araştırma merkezinde bir sempozyum düzenlenir. Genç Doha’ya gelir. Kendisine pahalı bir bilet temin edilip lüks bir otel ayarlanır ve özel bir ilgi gösterilir. Akabinde onu sempozyumun yıldızı yaparlar. Vedalaşma anında kendisine tek bir cümle söylenir: “Seni destekleyenin Katar olduğunu unutma!” Tabi bu genç parayla büyülenmiş olur. Geldiği yere döndüğü zaman, kendisine içinde önemli bir düşünürün araştırmasının bulunduğu bir zarf ulaşmış olur. Araştırma merkezi, kendisinden söz konusu araştırmayı değerlendirmesini talep eder. Bu körpe genç, ben bu derece dahi birisi miyim?! diye şaşkınlık duygusuna kapılır.

İşte o zaman genç sendeleyip kendisini, gündemi içerisinde görevlendiği bu devletin esiri olarak bulur. Aklı sonsuza kadar yok olur. Büyüklük ve abartı duygusu kendisini esir alır. Bir kalkana dönüşür. Ülkesinde bir savaş varsa bunu ülkesine karşı yöneltir.

Bunlar tanık olunan şeylerdir ve resmi makamlar tarafından tespit edilmiş sabit gerçeklerdir.

Başka bir durum ise bu genç Katar’a bağlı bir yayınevine başvurur. Paraya ihtiyacı vardır. İşte burada Doha rejimi oltaya yemi takar. Yayıncı davet edilir. Öncekilerden daha iyi şekilde karşılanarak Doha’yı ziyaret eder. Ülke liderleriyle bir araya gelir. Eğilimlerinin birbirlerine yakın olduklarını fark ederler. Durumu yurtdışına eğitim için giden öğrencinin örneği gibidir. Kendisinde Katar projesine karşılık verecek aynı tohum vardır. Büyük bir ziyafetten sonra kendisine hayalinin ötesinde para transfer edilir. İşte o zaman ülkesine karşı satranç taşı haline gelmiş olur. Kendisi için ne Doha’nın dışında bir başkent tanır ne de Katar’ın dışında başka bir vatan bilir. Bunun gibi şeyleri Kur’an tefekkürü, Allah’a davet ya da dünya Müslümanlarının desteklenmesi gibi görünüşü davet içerikli olan projeler hakkında da söyleyebilirsiniz.

Bu tablolar, Katar’ın terörü desteklemede iki düzeyinin olduğunu açıklıyor:

Birincisi, Nusra Cephesi (Fetih el-Şam Cephesi), DEAŞ ya da Haşdi Şabi gibi örgütler kurarak doğrudan verilen destektir. Bazen destek, para ve silah yoluyla doğrudan meydana gelir bazen de kaçırma gösterileriyle yapılır. Sonrasında ise yüz milyonlarca insan krizi çözmek için bu örgütlere akın eder. Aynı şekilde güvenli ülkelere giriş yapmak için Katar pasaportu verilir. Nitelikli eylemler düzenlenerek nesiller ve hayat mahvedilir.

İkinci düzey ise bana göre en tehlikesi de budur. Hilekâr yöntemdir. Başka insanların maddi meşguliyetleri ve meseleleri istismar edilir. Şayet el Hamdeyn ile Kaddafi arasında sızan kayıtların içeriğini analiz edecek olursak şuna ulaşmış oluruz: Katar, tedavi, proje desteği ya da kişisel yardım gibi kimin ne istediğini takip etmek için büyükelçi ve ataşeleri yönlendiriyor. Hamad bin Casim, Katar devletinin başkalarını ülkelerine karşı görevlendirmek için sahip olduğu bol parayı onlara dağıtmasından dolayı “Bu hiçbir şeye mal olmuyor” diye yorum yapıyor.

Katar, düşünürleri, davetçileri, yazarları ve Suudi gazetecileri cezbetmeye çalıştı. Değişim Akademisi’ni kurduğu gibi genç kız ve erkekleri isyan etmeye teşvik etmek için görünürde fikri, siyasi ve stratejik organizasyonlar tesis etti. Çünkü bu gençler, henüz gençliğin baharındalar. Kendilerine akan paradan dolayı çokları bu devletin esiri oldu. Bu, haram bir paradır. Çünkü bunun nihai hedefi, Suudi Arabistan üzerinde provokasyonlar yapmak ve Suudi rejimini devirmektir.

Sözün özü, bu kişilerin terörist faaliyetler için doğrudan görevlendirilmesi net bir durumdur. Ancak hilekâr görevlendirmeye ve Katar projesi çerçevesinde küçüklüklerinden itibaren gençleri kazanmak için onları büyülemeye çalışmaya ışık tutmak gerekiyor. Bazı akademisyenlere kendi vatandaşlıklarından vazgeçerek Katar vatandaşlığı verildi. Bunun sebebi ise, onların Katar’da hâkim olan akılla İhvancı ve ideolojik bakımdan uyum göstermeleridir. Bu, İhvan-ı Müslimin’in zihniyetidir. Bazı İhvancılar, ideolojik amaçlar uğruna onlar tarafından görevlendirildiklerini inkâr edecek saflığa kadar vardılar. Başkalarına nasihat vermekten mutlular.
İşte Katar ve Katar’ın hileleri budur.