Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Katar ve İran krizinin ortak noktaları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Bahreyn 5 Haziran 2017 tarihinde komşuları Katar’ı boykot etmeye başladıklarında Doha, Basra Körfezi’nin doğu yakasındaki komşusuna ses hızıyla yaklaşmaya başladı. O kadar yaklaştılar ki, iki ülke kendi krizlerini yönetmede birbirlerine benzemeye başladı.

Doha ve Tahran, dört ülkenin boykottan vazgeçmek için koyduğu 13 şart ve ABD’nin İran’ı cezalandırmaktan vazgeçmek için belirlediği 12 şarttan dolayı birbirlerine yaklaşmıyor, aksine Katar ve İran politikaları arasındaki pek çok benzerlik, iki ülkenin krizlerini topun ağzına getirdiğinden ve onları sönmeyen bir volkanın ortasında bıraktığından dolayı birbirlerine yaklaşıyorlar.

Doha, tarihte şahit olduğu en kötü krizden çıkmaya muktedir değil. Tahran ise aniden kendi rejimini tarihteki en sert yaptırımların karşısında buldu. Doha ve Tahran rejimleri, şekil bakımından birbirlerinden farklı görünebilir, nitekim bu doğru da. Ancak iki ülkenin kendi krizlerine karşı siyasi tutumlarında büyük ölçüde bir benzerlik var. En önemli benzerlik ise, iki devletin de bölge ve dünyadaki değişimin hacmini kasten görmezden gelmeleri. Yalan dolanla yaptıklarını örtbas etmeye çalışan Katar, kendisini boykot eden ülkelerin şu anki tutumlarının eskisinden farklı olduğunu kavrayamadı. İran da Donald Trump’ın seçilmesinin ardından Beyaz Saray’da meydana gelen büyük değişimi okuyamadı. İran, sesi yükseltmenin ve sözlü tehditlerin kaybını azaltabileceğini zannetti.

Katar ve İran arasındaki en temel ortak nokta, iki ülkenin de mevcut politikalarına göre kendilerinden talep edileni yerine getirmelerinin mümkün olmadığıdır. İki rejimin de yapısı, oyalama politikalarına ve bazen gizliden bazen de açıktan terör grupları ve milisleriyle ittifak yapmaya dayanıyor. Burada Katar’ın radikal gruplara yönelik desteğinin İran’dan çok daha az olduğunu itiraf etmek gerekiyor. İki ülkeden talep edilen, dünya genelindeki bütün ülkelerden istenenle aynı olmasına rağmen Doha ve Tahran’ın bu talebi kabul etmekten kaçınması ve sözde egemenlik örtüsü altında mevcut politikalarına devam etmekte ısrar etmeleri ikinci ortak nokta. Bu tutum, sorunu daha karmaşık hale getirerek krizin uzamasına neden oluyor. Üçüncü ortak nokta ise, krizin karmaşık hale gelmesiyle birlikte iki ülke arasındaki ittifakın eskisinden daha güçlü ve daha sağlam olması. Her ikisi de politikalarının yankısını ve ihtiyaç duyduğu sığınağı birbirlerinde buluyor. Dördüncü ortak nokta ise, iki ülkenin de milislere olan desteği. İran, Suriye’deki radikal Şii grupları destekliyor, Katar da aynı şeyi Nusra Cephesi gibi radikal Sünni gruplara yönelik yapıyor. Ayrıca Tahran, Suudi Arabistan’daki sivillere yönelik füze saldırıları için Husileri askeri ve siyasi bakımdan açık bir şekilde destekliyor. Doha da politika ve medya vasıtasıyla aynı şeyi yapıyor.

İran ve Katar’ın önünde, tedavisi güç krizden kurtulmak için açık bir şekilde belirtilmiş bir yol haritası var. Bu yol haritası stratejisi içerisinde maksimum baskı da yer alıyor. Söz konusu kriz daha da kötüleşmeden önce iki rejimi de tutumlarını değiştirmeye teşvik ediyor. Bu yol haritası, talep listesi şeklinde özetlenebilir. İki ülkenin de baskılardan kurtulmak ve yeniden normale dönmek için bu talepleri yerine getirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, kendilerine yöneltilen acı stratejiyi değiştirmek için tepkiler ve boş girişimler ne kadar artarsa artsın durum değişmeyecek. Batı’nın desteğine güvenmesi Doha’ya fayda vermediği gibi, Avrupa’nın, dünyanın en güçlü devletinin çekildiği nükleer anlaşmayı savunması da İran’a fayda vermeyecek.