Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Katar’ın İran ile açıktan ittifak yapması daha iyi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan, 5 Suudlu şahıstan oluşan bir hücrenin İran’ın yararına casusluk faaliyetlerine katıldığını, kraliyet içerisinde Sünni-dini şahsiyetlere yönelik suikast düzenlemeyi, terör ve tahribat eylemleri gerçekleştirmeyi hedefleyen terör hücresi kurduklarını ortaya çıkardı. (Şarku’l Avsat gazetesi de bu durumu gün yüzüne çıkardı) Bahreyn ise, dört ülkenin yani Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) ve Bahreyn’in terörle mücadele kapsamında ilan ettikleri terör listesinde yer alan El-Eşter Tugayları’na bağlı terör hücresinin10 militanından 7’sini yakaladığını açıkladı. Söz konusu terör hücresini İran’a kaçan, aranan ve terör suçlarından dolayı 90 yıl hapis cezasına çarptırılan bir kişi yönetiyor. Aynı zamanda bu kişinin İran Devrim Muhafızlarıyla güçlü bir bağlantısı bulunuyor.

Katar, İran Cumhuriyeti’yle bütün alanlarda ikili ilişkileri güçlendirmeyi umduğunu ifade ederek Tahran’a büyükelçisini yeniden gönderdi. Bu şekilde Katar, pusulanın tam olarak hangi yönde olduğunu göstermiş oldu. Aslında Katar’ın Tahran’da ister büyükelçisi olsun ister olmasın ya da Tahran’ın Doha’da ister büyükelçisi olsun ister olmasın iki ülke, Katar ve İran arasında bulunan bombalara rağmen bölgenin durmadan yaşadığı en kötü gerginliklerde bile dengeli ilişkileri muhafaza etmeye çalıştı. Özellikle Suriye’de şu ana kadar söz konusu bombalardan hiçbirisi patlamadı. Aksine ikili, Keferya, Foa, Medaya ve Zebadani’nin tehcir edilmesi sürecinde işbirliği yaptılar. Buralarda bir taraftan Katar ve Heyet Tahrir uş-Şam (el-Nusra Cephesi ) diğer taraftan da İran ve Hizbullah anlaşma yaptılar. Şayet Katar ve İran arasındaki iyi ilişkiler olmasaydı bu tür bir ittifak asla olmazdı.

Katar, Tahran’a büyükelçisini yeniden gönderdi ve İran’la ittifakını sağlamlaştırdı. Zannımca tamam bunlar güzel şeyler. Ancak yıllardır komşularının sıkıntı çektiği en kötü şey, Katar’ın çifte standartlar ve masa altından iş yapmak konusunda ustalaşmasıdır. Bunun için Katar siyaseti, çelişkilerle dolu olduğu bilinmektedir ve bunu dış politikasında güç unsurlarından birisi addetmektedir. Buna en iyi örnek, Katar’ın İsrail diplomatik ofisini ağırlaması ve daha sonra heyet üyelerini uzaklaştırarak Hamas’ı mali ve diplomatik açıdan sancağı ve himayesi altında barındırmasıdır.

Katar-İran ittifakının yeni bölümünde Katar, söz konusu ittifakı doğrudan ve alenen yapıyor. Dolayısıyla Katar, dört ülkenin kendisine ambargo uygulamasında yolu kısaltıyor ve söz konusu dört ülkenin haklı olduğunu teyit ediyor. Yoksa Doha’nın Tahran’dan büyükelçisini çekmesi oyununa kim inanır. Ayrıca iki ülke arasında yürürlükte olan büyük bir güvenlik anlaşması bulunuyor. Anlaşma maddelerinin birinde iki ülkeden birisinde ulusal güvenliği tehdit eden şeylere karşı koymak ifadesi yer alıyor. Bu, Katar hükümetinin Yemen’de Husilere karşı kararlılık operasyonuna istemeyerek katıldığını gösteriyor. Yine bu durum, Doha’nın İran müttefikinin yararına ve Arap koalisyonuna karşı son zamanlarda Husilerin yanında yer alan tutumunun nasıl olduğunu açıklıyor. Bu, İran ulusal güvenliğini savunmak anlamına geliyor.

Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri, provakatif içerikli olsa bile Katar’ın açık ve net bir şekilde Basra Körfezi’nin Fars kıyısına meyletmesinden çok fazla bir şey kaybetmeyecektir. Çünkü küresel olarak İran, terörün baş aktörüdür. İran’la ittifak yapmak Katar’ı aynı kategoriye koyacaktır. İran, kaosu yaymaya, bölge ve dünyanın güvenlik ve istikrarını sarsmaya çalışıyor. Eğer Katar, aynı kategoride yer almak istiyorsa işte bu, bölge ve dünyaya zarar veren bir politika yürüttüğünü ve dört ülkenin Katar’la ilişkilerini kesmeye sevk eden endişelerini doğruluyor demektir. Aksine dört ülke, Doha’nın İran’la olan ilişkilerine şüphe gözüyle bakıyordu. Dört ülkenin Katar’ı dost bir ülke ve onun Arap-İran çatışmasının bir parçası olarak görmekten başka çareleri yoktu. Fakat Doha, İran’la olan stratejik ilişkilerinde körfez şemsiyesini bir örtü olarak kullandıktan sonra bu durum, maalesef Katar’ın hatasını kesinleştirdi.

Eğer Katar, büyükelçisini Tahran’a yeniden göndermeseydi ya da İran’la ittifakını sağlamlaştırmak için özen göstermeseydi, işte o zaman İran’la şüpheli ilişkilerinin olduğuna dair suçlamaların doğru olmadığı hususunda dört ülkeyi zor duruma sokmuş olacaktı. Ancak Doha, peş peşe kendisini ifşa ederek dört ülkeye yeniden önemli hizmetler sunuyor. Bütün bunlardan sonra “Teşekkürler Katar” dememiz gerekmiyor mu?!