Birleşmiş Milletler, dört ülkenin Katar’la ilişkilerini koparmasını bu yıl siyasi gündem ve faaliyetleri arasına almadı. Öyle anlaşılıyor ki biz, yeni gerçekle uyum ve uzlaşı içerisine girerek de facto durumu kabul ettik.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr’e yöneltilen bir soru olmasaydı, New York’ta bu meseleyi unutmuştuk. Ki el-Cubeyr, o soruyu “Katar’a uyguladığımız ambargonun üzerinden 15 ay geçti. Ambargo uygulamaya en az 15 yıl daha devam edebiliriz” diye yanıt verdi.
Burada Katar krizini Katar temsilcilerinin dışında hiç kimse hatırlamadı. Hatta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı Dr. Enver Karkaş, paylaştığı şu Twitter mesajıyla bizi uyarmıştı:
“Katar krizi, New York’taki Genel Kurul haftasında uluslararası toplumun gündeminde hiç yer almadı… Katar, boş yere halkla ilişkiler şirketlerine ve avukatlara büyük paralar harcadı.”
Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mevcut durum oldukça ideal. 20 yıldan fazla bir süredir dört ülkeyi sorun ve komplolarla rahatsız eden küçük komşuya yönelik uygulanan ambargoyla birlikte barış geldi. Durum gayet hoş. Çünkü dört ülke ambargodan dolayı neredeyse hiçbir şey kaybetmedi. Katar ise siyasi ve ekonomik bakımdan çok şey kaybetti. Aksine ambargo, Bahreyn, Suudi Arabistan ve BAE’ye oldukça yarıyor. Bu devletler, Katar’ın Bahreyn, Suudi Arabistan ve BAE içerisinde muhalefet oluşturma çabalarından, kendilerine karşı dış faaliyetleri finanse etmesinden ve bu üç ülkenin toplumlarını ve kurumlarını parçalamaya çalışmasından çok çekti. İster dini içerikli isterse sivil ya da bireysel olsun Suudi Arabistan’daki radikal grupların çoğu Doha’ya giderek buradan finans, medya ve örgüt desteği alıyordu. Bazıları ise bunu korkmadan ve utanmadan açık bir şekilde yapıyordu. Katarlı yetkililer vazgeçme taahhütlerine rağmen bölme faaliyetlerinin ve düşüncelerinin yanı sıra siyasi, mezhep merkezli, bölgesel ve kabilesel etkinlikleri güçlü bir şekilde desteklemeye devam etti. Yurt dışındaki karşıt faaliyetleri dışında bunların hepsi ambargoyla birlikte durdu.
Aslında Katar’a yönelik kapsamlı ambargo, bize öfke hakkında diplomatik ifadelerden daha fazlasını açıklıyor. Ambargo, Katar’ın bu üç ülke içerisindeki faaliyetlerini engelleme noktasında etkin bir rol oynadı. İlişkilerin koparılmasıyla birlikte bu ülkelerin vatandaşlarının Katar’a gitmeleri, Katar’ın uçaklarını, havalimanlarını ve bankalarını kullanmaları, Katar’daki kurumlarla işlem gerçekleştirmelerini ya da bu kurumlarla işbirliğindekilerle iş yapmalarını yasaklanmış oldu.
Katar’ın yokluğunda, daha doğrusu Katar’ın yok sayılmasıyla birlikte Suudi Arabistan birçok sosyal reformu yürürlüğe koymayı ve dini radikalizmle mücadele etmeyi başardı. Bu da Katar’la ilişkilerin kesilmesinin kiralık muhalif hareketleri ve sesleri yok ettiğini gösterdi. Aynı şekilde bu durum başta Katar olmak üzere dış müdahaleler durduğu zaman Suudi toplumunun olgunlaştığını ve pozitif değişime hazır olduğunu ispat etti. Ki Katar, kışkırtmaya, yöneticileri kutuplaştırmaya ve bunları siyasi bakımdan kendi yararına kullanmaya dayalı bir politika izliyordu.
Bu da ambargodan ve faaliyetlerin durmasından dolayı Katarlı yöneticilere isabet eden öfke durumunun nedenini açıklıyor. Çünkü Katar; Bahreyn, Suudi Arabistan ve BAE içerisindeki grupları, bireyleri ve faaliyetleri destekleyerek yıllardır kurduğu ve çaba sarf ettiği dev faaliyetlerin parçalandığını gördü. Bunun için Doha, projesini tamamlamak için bütün imkanları kullanarak üç komşu ülkeyle yeniden ilişki kurmaya çalıştı. Fakat ilişkiler kopuk kalmaya devam etti.
Şimdi Bahreyn’de görülmemiş bir sessizlik var. Aynı şekilde şikayetçi olduğumuz radikal grupların faaliyetleri, Suudi Arabistan’da ve BAE’de ortadan kayboldu.
Katar’ın ilişkilerin koptuğu gerçeğini kabul etmesinin ardından umuyoruz ki Doha, fazla parasını daha çok otel ve futbol kulübü satın almaya harcar da hepimiz barış içinde yaşarız.