Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kırmızı çizgiler, Güney meselesinde kırmızı değil | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçtiğimiz Nisan ve içinde bulunduğumuz Mayıs ayı, ister Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’yi temsilen meşruiyet düzeyinde olsun isterse Abu Dabi’nin Güney’in eski liderlerinin toplantılarına ev sahipliği yapması ve Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in ülkedeki krizi çözmeye yönelik Güney’in önemli şahsiyetleriyle görüşmeleri olsun Yemen siyaset sahnesinde Güney meselesiyle ilgili yoğun bir hareketliliğe şahit oldu.

Belki de Cumhurbaşkanı Hadi’nin karşılaştığı en zor görev, (Abyan ilinden olmasından dolayı) Güney’le Yemen Cumhurbaşkanlığı misyonunu nasıl bağdaştıracağıdır. Zira Yemen, Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti’yle Yemen Arap Cumhuriyeti arasında gerçekleşen birleşmenin sonucunda Yemen Cumhuriyeti adını almıştır.

Cumhurbaşkanı Hadi’nin aldığı herhangi bir karar ya da attığı herhangi bir adım, bazen güneye meylettiği bazen de meşruiyetteki büyük siyasi partiler ve askeri şahsiyetler olarak kuzey güçlerinin nüfuzunu yansıttığı şeklinde yorumlanmaktadır.

Mısır-Suriye örneğinde olduğu gibi barışçıl yolla ya da Amerikan iç savaşında olduğu gibi silah zoruyla birleşen birçok devlet bu olguyu biliyor.

Bu durum, Cumhurbaşkanı Hadi’nin 22 Mayıs 1990 tarihinde Yemen Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 28. Ulusal Bayramı münasebetiyle yaptığı konuşmaya net bir şekilde yeniden yansıdı. Zira Cumhurbaşkanı Hadi, “Kuzey ve Güney Yemenliler, birliğin kaybolduğunu anladılar. Bundan dolayı ülkenin güneyindeki halk, 2007 yılında sokağa çıktı. Zulüm ve dışlama politikalarını reddeden devrimin ilk belirtileri ortaya çıktı. Çok geçmeden Yemen halkı, 2011 yılında tek bir slogan(Halk, yeni Yemen’i kurmak istiyor) altında harekete geçti. Halk, zalimin ve mağdurun olmadığı bir Yemen kurmak istiyor.” şeklinde bir konuşma gerçekleştirdi. Önceki Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, herhangi bir kimsenin bu tür bir konuşmayla 2007 yılındaki Güney devrimini övmesini ve 2011 yılındaki Salih karşıtı Sana devriminin Güney devriminin kızı olduğu izlenimi vermesini kabul etmiyordu.

Belki de Cumhurbaşkanı Abdubarru Mansur Hadi’nin Güney Hareketi’nin sembollerinden olan Nasır el-Nube’yi Askeri Polis Kuvvetleri Komutanı ve Muhammed Tammah’ı da İstihbarat ve Araştırma Kurulu Başkanı olarak atama kararı, meşruiyet için bir kazanımı temsil ediyordur.

Önceki Dışişleri Bakanı Abdulmelik el-Mihlafi’nin cumhurbaşkanı danışmanı, yerine ise Yemen’in BM Daimi Temsilcisi Halid el-Yemani’nin Dışişleri Bakanı olarak atanması, nispeten sürpriz ve aynı zamanda beklenen bir karardı.
Dr. Ahmed bin Mübarek, Washington’da Yemen Büyükelçiliği görevinin yanı sıra Halid el-Yemani’nin yerine Yemen’in BM Daimi Temsilcisi ve olağanüstü büyükelçi olarak atandı. Ahmed bin Mübarek’e aynı anda Washington’da büyükelçilik ve New York’ta Yemen temsilciliği görevinin verildiği bu son atama şekli, ABD’de elçilik görevini tek bir şahısta toplayan Cibuti devleti hariç ABD’deki Arap diplomasisinde eşsiz bir durum addedilmektedir. Hiç şüphesiz Dışişleri Bakanlığına Yemen’in eski BM Daimi Temsilcisinin getirilmesi, Yemen krizinin uluslararası boyutlarıyla şu anki doğal sürecini ve Güvenlik Konseyi’nin kararlarıyla sağlam ilişkisini yansıtmaktadır.

Meşruiyetin askeri, güvenlik ve diplomatik görevlere yönelik bu son atamalar vasıtasıyla Güney meselesi girişimine paralel olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi, Güney’in tarihi liderlerinin Geçici Güney Konseyi’nin liderleriyle yoğun toplantılarına ev sahipliği yaptı. Toplantıda taraflar, farklı başkentlerde bazı Güneyli liderlerle görüşen Martin Griffiths’in gezileri kapsamında Güney meselesinin geleceğini ele aldılar.

Gerçekten Martin Griffiths, yoğun görüşmeleri arasında Güney meselesini şekillendirmek ve Yemen krizinin gelecek siyasi çözümlerine dâhil etmek amacıyla Güney Hareketi’ne bağlı liderlerin görüşlerini dinlemek için onlarla bir araya geldi.

Açıkçası Yemen krizinin çözümü konusunda iki farklı yol var. Meşruiyete göre Güney meselesinin çözümü, Yemen ulusal diyalog konferansının kararlarında ve federal devlette gizlidir. Diğer bir görüşe göre ise sonuçta kendi kaderini tayin etme hakkını Güney’e vermeyen herhangi bir çözüm, Yemen’de krizlerin yeniden çıkmasına neden olacaktır.

Hiç şüphesiz meşruiyet, büyük zorluklarla yüzleşmekte ve Cumhurbaşkanı Hadi’nin görev süresi dolmadan önce Güvenlik Konseyi’nin kararlarını uygulamak için zamanla yarışmaktadır. Umuyoruz ki son başkanlık kararları bu çerçevede yapılmıştır.