Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Klasik müziğe duyulan özlem | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Öğretmen Ahmet Rami seçkin öğrencilerinden birisi olan Mustafa Emin’e tokat attı. Büyük gazeteci, büyük şairden intikam aldı. Mustafa, Rami’nin sevdiği kadınla gizli bir şekilde evlendi. Dolayısıyla Rami kadınla evlenemedi. Ümmü Gülsüm, kendisine Arap dünyasında milyonların duygularını alevlendirecek bir şiir yazması için Rami’nin kıskançlığını üzerine çekmeye çalıştı.

Ümmü Gülsüm 1975’te hayatını kaybetti. Gazeteler, Ümmü Gülsüm’ün gırtlak kanseri hastalığını ortaya çıkarmaya cesaret edemedi. Ümmü Gülsüm piramitlerin, zafer ve askeri yenilginin üzerindeki sfenks gibi hasta bir şarkı müessesesi olarak kalmaya devam etti. Kendisine yenilgi ve şehvetin sorumluluğunu yüklemeye çalışan din adamlarına karşı direnerek “Allah sevgidir” şarkısını söyledi. Kamuoyunun beğenisini kazanarak din adamlarını susturdu.

Fakat Ümmü Gülsüm, sanatının en parlak zirvesindeyken neden gazeteci Mustafa Emin’le evlendi? Belki de Mustafa’nın bağlantısının olduğu kraliyet müessesesinin ve Mustafa’nın amcası da dâhil başkanlık divanına gelen paşaların rızasını almaya ihtiyacı vardı. 6 Şubat 2000 tarihinde “Ahram” gazetesinde evliliğin yapıldığını yayınlayan başta edebiyat eleştirmeni ve büyük sanatçı Raja Nakkaş olmak üzere birçok araştırmacı evliliği bitirene kadar söz konusu gizli evlilik büyük bir tartışmaya neden oldu.

Mustafa Emin, Ümmü Gülsüm için 1947’de filme uyarlanan “Fatma” hikâyesini yazdı. 1940’lı yıllarda önde gelen gazetecilerden biri olan Mustafa’nın nüfuzu azaldıktan sonra ayrıldılar. Mustafa, haftalık çıkan Akhbar el Youm gazetesinde Ümmü Gülsüm’ün hatıra fotoğraflarını ve ürkütücü yüz hatlarıyla oynayan korku belirtilerini yayınlayabilen tek gazeteciydi. Yanında ise Kral Faruk’un şahsi koruması olan ve havai fişek gösterisinde Ümmü Gülsüm’ün korkusunu azaltmaya çalışan General Ömer Fethi Paşa yer alıyordu.

Ümmü Gülsüm, “taktuka” şarkılarını meşhur Mısırlı bestekârlara söyledi. Daha sonra Zekeriya Ahmet, Mustafa Kasapçı ve Riyad el Sunbati gibi yeni büyük bestekârlar karşısında terennüm etti. 1960’lı yıllarda Cemal Abdülnasır, Ümmü Gülsüm’ü Muhammed Abdulvehhab’la bir araya getirmek için araya girdi. Büyük müzisyenin sanat hayatı on yıl daha uzadı. Fakat Ümmü Gülsüm’ün altın nağmeli sesi kaybolmuştu. Muhammed el Mevci, Kemal el Tavil, görme engelli Seyyid Mekavi ve Beliğ Hamdi gibi yeni dahiler Ümmü Gülsüm’ün yaşlanmış sesine uygun besteler seçtiler. Ümmü Gülsüm hayatı boyunca başarılı ve şanslı birisiydi. Ümmü Gülsüm’le rekabet etmeye çalışan ve aralarında 1944’te Nil kanalında boğulan Esmahan’ın(Emel el Atraş) da olduğu meşhur kadın sanatçılar gizemli bir şekilde ortadan kayboldu.

Abdulvehhab’ın bana ifade ettiği gibi “kristal” sesli Esmahan’ı dinlediği zaman maziye özlem duyarak kimin gözlerinden yaş gelmiyor ki! Esmahan, “Sana döndüm” şarkısını terennüm ederek kocası ve amcasının oğlu Hasan el Atraş’ı razı etmeye çalışıyordu. Kocası Hasan ise onu Süveyda’da tutmaya çalıştı. Fakat Esmahan bundan vazgeçerek kısa hayatında kendisine şöhret yolunu açan sanatın ve şarkının başkenti Kahire’ye döndü. Esmahan, “Aşk ve İntikam” filminde Mısır sinemasının yıldızına dönüşeceği esnada vefat etti.

1974 yılında kalp hastalığından dolayı hayatını kaybeden büyük sanatçı ve kardeşi Ferit el Atraş ise Arap klasiğinde Frank Sinatra mesabesindeydi. Ümmü Gülsüm, Ferit el Atraş’ı kendisinin bestekârı olmasını kabul etmedi. Fakat bu reddediş Ferit el Atraş’ın sanatının değerinden ve kıymetinden bir şey eksiltmedi. Ölümünün üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen Ferit, Arap dünyasının doğusunda ve batısında hala dinlenen birisidir. Sanat eleştirmeni ve Suriyeli eski bakan Sadullah Ağa el Kala’nın Ferit el Atraş’ın Suriyeli bir sanatçı olduğu yönündeki fikrine katılmıyorum. Ferit ve kız kardeşi Esmahan icra, beste ve söz bakımından Mısır şarkı ekolüne tabidirler.

Abdülnasır 1960’larda Mısır’ı klasik Marksizm’e dönüştürdüğü zaman Ferit el Atraş, çok sayıda Mısırlı sanatçıyla birlikte Kahire’den Lübnan’a gitti. Ferit el Atraş, Lübnan’ın dağlık kesiminde şair Beşara el Huri’ye şarkılar söyledi. Ancak her daim Mısır ekolüne özlem duydu. Kardeşi Esmahan’ın yanına defnedilmeyi vasiyet etti. Mısırlılar, el Atraş’a sevgi ve vefa gösterdiklerinden dolayı el Atraş’ın cenaze töreni kalabalıktı.

Ferit’in sesi, hayatı kargaşa içinde geçmesinden dolayı zayıf olmasına rağmen 1930’lu yıllardaki duygusal şarkıları, o romantik dönemde performans ve teknik açısından Abdulvehhab’ın şarkılarından az kalır bir yanı yoktu. Unutmamalıyız ki el Atraş, en büyük ud sanatçısıydı. Iraklı ud sanatçıları bu lakabı el Atraş’tan alamadılar. Abdulvehhab, el Atraş’tan daha zeki ve daha kültürlüydü. El Atraş’ın sesi, geçmiş asırlarda Mısırlı sanatçıların performansının yenilendiği “taktuka”daki tatlılığını ve icrasını kaybettiği zaman onun uzun ve klasik şarkıları bize bıraktığı değerli bir sanat hazinesiydi. El Atraş’ın Arap kimliği Beethoven senfonisi için bir kusur değildi. “El Jandool” şarkısı duygu ve incelik bakımından onun en tatlı klasiğiydi.

Arap klasikleri siyasi çağa boyun eğdi. “Vefdiye”, Abdülnasır’la çağdaş olan Abdulvehhap’la beraberdi. Abdulvehhap, Sedat zamanında Tümgeneral rütbesine yükseldi. Abdulhalim ise Nasıri jenerasyonuna karşı vefalı birisiydi. 1977 yılında öldükten sonra Arap nesilleri kayıp bülbülün hala özlemini çekiyorlar. Bilharziya hastalığından dolayı erken yaşta vefat etmesi, kadın sanatçı Suat Hüsnü’yle olan gizli evlilik hikâyesini de beraberinde götürmesine neden oldu.

Kahire’nin kalbi bu ölümsüzlerden daha fazlasıyla genişledi. Verde, Najat, Fayza, Suat Muhammed ve Miyade… gibi şarkıcılar 60’lı ve 80’li yılların klasiklerine özlem duymamızı sağlıyorlar. Bugün Najat, 85 yaşında bulunuyor. Evet, uzun yıllardır şarkı söylemiyor. Fakat şarkılarının zarifliği şair Kamil el Şenavi’nin kendisine olan sevgisini affettiriyor. Fakat Najat, ona olan sevgisini affetmedi.

Şadiye bu yolculuğun neresinde bulunuyor? 88’li yıllar bize Mecid Sabah’ın miras olarak aldığı ince bir şarkı olan “Lolita”yı unutturmuyor. Leyla Murad’ı dinlediğiniz zaman onun başka bir Leyla ile düet yaptığını zannedersiniz. Lübnanlı Feyruz bugün 83 yaşında ve yeni bir albüm yayınlayabilecek güce hala sahip bulunuyor. Burada Şark’ul Avsat gazetesinde Arapların elçisinden yıldızlara kadar yazılar kaleme aldım. Bu sihirli periyle hiçbir kadın şarkıcı rekabet edemedi.

Feyruz, sesiyle yaşayan milyonların nezdinde hala özlem uyandırıyor. Babası Ziyad’la birlikte köydeki utangaç ve âşık genç bir kızdan Beyrut’un cesaretli kızları gibi bir kız olmak için adım attı. Gazete, medya ve insanlarla ilişki kurma sanatını becerememesine rağmen bu durum Feyruz’un değerini düşürmüyor.

Değerli okur, bana “Klasik şarkılara duyulan bu şiddetli özlemin açıklaması nedir?” diye sorabilirsin. Bu sorunun cevabı, günümüzün iğrençliğinden bir kaçıştır. Ulusal ve milli dokusuna zarar veren öğelerden zarar görmüş ümmetin meçhul geleceğine duyulan bir endişedir.

Evet, milyonların şiir ve şarkı zevklerinin seviyesi salonda, barda veya eğlence yerlerinde sokak diline kadar düşmesine rağmen Körfez’in udu, Hani Şakir’in cüreti, Asala, Elisa, Nensi ve George Wassouf…bütün bunlar bize popülaritesi olan yeni şarkı türlerini hatırlatıyor.