Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kofi Annan: Yaralarla dolu bir defter | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Çok az yüze, sahibinin ve onunla birlikte tüm dünyanın öyküsünü anlatmak nasip olur. İşte Kofi Annan’ın yüzü de bu eşsiz yüzlerdendi. Bu yüzde kara kıtanın derin hüznü ve daha insancıl ve daha az acımasız bir dünya için harcanan açık bir çabanın izleri birbirine karışmıştır. Annan’ın yüzündeki o hüzün silinmeden ve her zaman barışı tesis etme iradesi zayıflamadan bu dünyadan ayrıldı.

Yazarlar, ülkelerini ve komşularını savaş değirmeninde öğüten ve sesleri yüksek çıkan kişiler hakkında yazmayı severler. İlginç öyküler parlak kelimelere ve cümlelere katkıda bulunur. Annan’ın öyküsü ne ilginç ne de ses getirecek türdendi. O ne bir devrime liderlik etmiş ne de insan cesetleri üzerinden iktidara taşınmıştı. O sadece bir silahın kullanımını öğrenmişti. O da uluslararası meşruiyet. Bu silah, insana bazen yardımcı olan bazen de ihanet eden berrak ve zayıf bir silahtı.

Gençken o taş yürekli ve katı büyük insanların öyküsünü dinlemek bizi neşelendirirdi. İmparator Bokassa’nın hünerleri ve Napolyon’a olan sevgisi, Idi Amin’in tuhaflıkları ve nişanlarla süslü göğsü. Yatında Fransız bir iş adamı ile konuşurken kendisini rahatsız ettiği için bir garsonu timsahlara atan korkunç Mobutu Sese Seko. Annan hiçbir şekilde bu şahsiyetlerden değildi. Ne kışlaların karanlığından ne de entrikalar mutfağından geldi. O en başından beri uluslararası eve dahil olmayı seçti. Bundan sonraki kırk yıl boyunca da oynayacağı rolü ve resmini bu evin duvarlarına kazıdı.

BM Genel Sekreteri seçildiğinde, kademeli olarak yükselip ordu komutanlığına seçilen bir asker gibiydi. O bu mekanı tüm ayrıntıları ile bilen birisiydi. Çünkü BM koridorlarındaki çalışmaları ile kademe kademe yükselerek bu mevkiye ulaşmıştı. Müzakereler, yetkiler, bütçeler, bürokrasi ve barışı koruma misyonları gibi konularda deneyim sahibiydi. BM’nin büyük devletler birleşip kendisini desteklediğinde ancak güçlü olabileceğini tam anlamıyla idrak etmişti. Yine Güvenik Konseyi, hesapların görüldüğü bir ringe ve karar taslaklarının boynunu vurmak için veto kılıcının kullanıldığı bir yere dönüştüğünde BM’nin felç olacağını da biliyordu. Bu uluslararası kuruluşun, büyük devletlerin gücü bazen de orduları olmadan hiçkimseyi kararlarını uygulamaya zorlayamayacağını ve büyük devletlerin bir hayır kurumu olmadığını ve pusulalarının metinlerde yer alan ilkelere göre değil çıkarlardan oluşan bir ağa göre çalıştığını çok iyi anlamıştı.

BM Genel Sekreteri’nin birbirleri ile çarpışan deniz dalgaları arasında yüzebilecek kadar becerikli ve marifetli bir yüzücü olması gerekiyordu. Genel sekreter, Butros Gali’nin ikinci bir dönem sekreter olarak seçilmesini engelleyen açık tavırlar gibi tavırları olmamalıydı. Genel sekreter, her zaman daimi üye ülkelerin arasında yüzmeliydi. Bu arada da küçük ülkelerin acılarını da unutmamalıydı. Aynı şekilde BM’nin “sadece hükümetler için değil aslında halklar için” kurulduğunu hatırlamalıydı. Uyumun hakim olduğu havalarda yüzücü bir lider gibi görünürdü. Uluslararası çekişmelerin hakim olduğu havalarda ise çantası ve örgütü ile her an boğulacakmış görüntüsü veren telaşlı bir arabulucu gibi görünürdü.

Annan daha adil bir dünya inşa etmek için zor kararları zor uzlaşılar ile taçlandırmaktan çok daha fazlasının gerektiğini biliyordu. Kalkınma, eğitim, ekonominin geliştirilmesi, insan onuruna ve temel haklarına saygı ve insanların geleceği inşa etme sürecine dahil edilmesi konularına uluslararası kamuoyunun ilgisini çekmenin önemini idrak ediyordu. Aynı şekilde BM’nin çevre ve iklim değişikliği meselelerine ışık tutmasının önemini de biliyordu. Dinler, mezhepler ve ırklar arasında köprüler kurma siyasetinin güçlendirilmesine, bilimsel, teknolojik, insani ve kültürel gelişmelerin sunduğu kolaylıklardan herkesin yararlanmasına büyük önem veriyordu.

Camdan binada yer alan ofisinden Annan, dünyanın nasıl iki sert fırtına ile karşı karşıya kaldığına şahit oldu. İlki, Batı ile İslam dünyası arasındaki iletişim hatlarını koparmayı amaçlayan 11 Eylül saldırısıydı. O gün büyüklük ve başarı sembolleri hedef alınan yaralı ABD imparatorluğunun öfkesini yatıştırmak hiç de kolay olmamıştı. İkincisi ise ABD ordusu’nun uluslararası meşruiyetin onayını almadan Saddam Hüseyin rejimini kökünden koparmak için harekete geçmesiydi. Bunun ardından o sabırlı diplomatın önünde BM’nin bakış açısına göre bu hareketin gayri meşru olduğunu deklare etmekten başka bir çare yoktu. Ülkelerin bölünmesi ve büyük devletlerin başkentleri arasındaki çatışmalar alevlenmesi genel sekretere aslında rolünün ne kadar da kısıtlı olduğunu hatırlatıyordu. BM ve Arap Birliği özel temsilcisi olarak Suriye krizinin yaktığı ateşe yaklaşmaya çalıştığında bunu bir kez daha tekrar hatırlamış oldu. O zaman, bu görevden çekilerek bilge adamlar kulübündeki rolü yetinmekten başka bir çare bulamadı.

BM’de çalıştığı uzun yıllar boyunca Annan çözümü zor krizlere, tehlikeli davranışlara ve büyük katliamlara şahitlik etti. Bir BM Genel Sekreteri veya uluslararası temsilci için aczini itiraf etmek ve geri çekilmekten başka bir şey yapamamak hiç de kolay değildir. Bu nedenle Annan hep acı çekti. BM’nin Ruanda ve Srebrenitsa’da yaşanan acıları azaltmayı başarabilmiş olmasını diledi. Suriye katliamını durdurmayı ve onun öncesinde Irak’ın uçuruma yuvarlanmasını engelleyebilmeyi temenni etti. Barışı sağlamakla görevli bu uluslararası memur, şu ya da bu ülkede insan cesetlerinin birikmesini önleyemediği, göçmen dalgasını engelleyemediği, devletler ya da milis güçler kimin tarafından idare ediliyor olursa olsun ölüm makinesini durdurmakta başarısız olduğu için sorumluluk duyuyor.

Kofi Annan, tarih mahkemesinin önüne çıksa uzun ve acılarla dolu bir ifade verirdi. İki kutuplu dünyanın yıkılmasının ardından dünyada patlak veren felaketler hiç de kolay değildi. Eski güvenlik duvarlarının yıkılması ile küresel kurtlar zincirlerinden boşaldılar. Dünyaya nükleer silah edinme hayalleri, uzun menzilli füzeler ve acımasız müdahaleler hakim oldu. Dünya ormanının bu kurtları caydıracak, kontrolü sağlayacak ve cezalandıracak bir aslana ihityacı var. Ancak genel sekreterin kaderinde hastalığın yayılmasına katkıda bulunan doktorlardan yardım istemek ve yaraya tuz basmak yazıyor.

Annan, dünyanın zengin ve tehlikeli bir döneminin en büyük şahidiydi. Bu dünyadan, oğlunun Irak’ta “petrol karşılığında gıda programı” ile ilgili anlaşmalar imzaladığı yönündeki haberlerin ardından aralarında dürüstlüğünün sorgulanmasının açtığı yara da olmak üzere birçok yara ile bu dünyadan ayrıldı.

Annan’ın ölümü daha az acımasız bir dünyanın hayalini kuranlar için büyük bir kayıptır. Kuşkusuz ruhunun yaralarını saymaya bu yazının ne yeri ne de gücü vardır. Çünkü Annan’ın hayatı içerisinde birçok yarayı barındıran bir defterdir.