Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Kongre mi Suriye Duması mı? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Vladimir Putin, geçen ayın 17’sinde Valday Forumu’nda “Suriye Halkları Kongresi” düşüncesini ortaya attığı zaman bu düşüncenin ne derecede kabul edileceğini yoklamak için gündeme getirmemişti. Bilakis Putin, bu konuda ABD’yle anlaşma girişimini başlatmak için yeterli olacağını iyi biliyordu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Putin’in konuşmasından dört gün sonra, kongrenin nasıl ve ne zaman yapılacağını konuşmanın henüz erken olduğundan dolayı bu düşünceyle ilgili inisiyatifin korunması gerektiğini belirtti. Fakat birkaç gün sonra kongrenin zamanıyla ilgili aniden peş peşe açıklamalar gelmeye başladı. Diplomatik raporlara göre her şeyin Hamburg zirvesinde Putin ve Trump arasında ABD-Rusya kulislerinde hazırlandığı vurgulanıyor.

Moskova, Soçi’de kongrenin başlama tarihi olarak 18 Kasım’ı belirledi. Bundan sonraki süreçte kongre Humeymim’e intikal edecek. Geçtiğimiz çarşamba günü “Suriye Ulusal Diyalog Kongresi” olarak belirlenen etkinliğe katılmaları için 33 örgüt ve partiye liste yer verildi. “Suriye Halkları” ifadesi Suriye ve bölgede şaşkınlığa ve soru işaretlerine neden olmuştu. Fakat bu isimlendirme, Eylül 2015’in sonunda Suriye’ye müdahale ettiği ilk günden bu yana Putin’in zihnine yerleşen temel düşünceyle uyumlu bir haldeydi. Putin, Suriye’de federal yapı dışında çözümün olmadığını önceden defalarca dile getirmiş ve federasyon içerisinde federal anayasa kapsamında halkların şekilleneceğini ifade etmişti.

Moskova, davetlilerin isimlerini Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yayınlamakla yetinmeyip aynı zamanda kongrenin programını belirleyen bir faktör olarak ortaya çıktı. Çünkü Moskova, kongrenin Suriye’nin yeni anayasasının eşkâlini ele almayı ve olası siyasi reformları araştırmayı “umduğunu” açıklamıştı. Burada şunu zikretmemiz gerekir ki Sergey Lavrov, önceden Suriye için yeni bir anayasa taslağı hazırlamıştı. Bana göre Sergey Lavrov’un hazırladığı anayasa taslağı, ele alınacak anayasanın başlangıç noktasını teşkil edecektir.

Belki de Suriye’deki bütün oluşumları kapsayacağından dolayı “Suriye Halkları” tanımının kullanılması, Moskava’ya göre kapıları açacaktır. Bu da bütün Suriye halklarının üzerinde ittifak ettikleri bir çözüm konusunda anlaşmayı kolaylaştırabilir. Rusya’nın kasıtlı ifadeleri, “Suriye Halkları”yla sınırlı kalmadı. Çünkü geçtiğimiz ayın 21’inde Peskov, Suriye Halkları Kongresi’nin nasıl ve ne zaman yapılacağını konuşmanın henüz erken olduğunu söylemişti. Sonra Suriye Halk Konseyi’nin olduğu bir yerde “Suriye Kongresi”nin, federal yapıya geçişte uzak bir ihtimal olduğu mu düşünülüyor?

Moskova’nın genel uyum çerçevesinde Suriye’nin geleceğini belirlemek için Suriye’deki tüm oluşumların katılımına daima bağlı kaldığı biliniyor. Ancak Putin’in bunu, Valday Forumu’nda deklare etmesi dikkat çekiciydi. Çünkü Putin, ortaya yeni bir fikir atmadı. Tam tersine bu fikrin detaylarını, içeriğini ve genel hatlarını ele alan ciddi bir tartışmanın olduğunu gündeme getirdi. Ayrıca Putin, Suriye oluşumlarını toplayacak kapsamlı bir kongrenin çatışmasızlık ve ateşkes sürecine yardım edeceği ve Suriye’de daimi bir çözüm üzerinde anlaşmaya zemin hazırlayacağı sözlerini yineledi.

Putin’in işaret ettiği tartışma kiminle yapılıyor? Rejim hemen onayladı mı? Astana’ya katılan Türkler ve İranlılar kabul ettiler mi? Daha da önemlisi Astana’daki ABD heyetinin girişimiyle dolaylı olarak ilan edilen ABD’nin onayı, kongreye karşıt olanların tutumlarını değiştirmeye ve toplantıya katılmaya mı sevk etti? Yapılan görüşmelerde kongre karşıtları, objektif olup siyasi sürece, tartışmalara etkin bir şekilde katılmaya ve siyasi çözüme ulaşmak için önemli ve hayati kararlar almaya mı teşvik edildi?

Vaziyet muhalifler için şok edici gibi görünüyor. Muhaliflere dolaylı olarak “şartsız bir şekilde müzakereye gelin” dendiğinde bu şok etkisi daha da büyüyor. Bu durum, herhangi bir görüşmede önceden belirlenmiş şartları daima reddettiğini açıklayan rejimin tutumunu yansıtıyor. Çünkü rejim, görüşmenin sonuçlarına kendisi karar vermek istiyor. Bu bağlamda Rus “RT” kanalı, ABD heyetinin siyasi sürece başlamak için Esed’in gidişini Washington’un artık şart koşmadığını muhaliflere ilettiğini belirtti. ABD heyeti, güven telkin ederek uluslararası toplumun Suriye’de kazananın olmadığını kabul edeceğini muhaliflere bildirdi mi? Birleşmiş Milletlerin(BM) gözeteceği siyasi bir süreç olmadan imar işlemi olmayacak mı?

Öyleyse Suriyeliler, yurtiçinde ve yurtdışında milyonlarca insanın mülteci duruma düştüğü, kan ve tahribatla geçen altı yıldan sonra Lübnan’daki gibi “kazanan” ve “yenilenin” olmadığı trajikomik bir çözümle karşı karşıya mı?

Cevaba gerek yok. Fakat biraz da Sergey Lavrov’un imaları üzerinde duralım. Lavrov, Suriye Halkları Kongresi’nin muhalif, siyasi ve etnik gruplarla hükümet arasında kapsamlı müzakerelere çağıran Güvenlik Konseyi’nin 2254 kararıyla pratik olarak bir arada buluşacağını söylüyor. Bu, Suriye halkları kararıyla Esed’in geleceğini bağlama noktasında yerinde saymak anlamına geliyor. Diğer taraftan 2254 nolu karar ise, BM’nin gözetiminde yapılacak seçimler aracılığıyla Esed yönetimini bitirecek siyasi geçiş sürecini ifade ediyor. İki gün önce ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Astana’dan dönen Stefan de Mistura ile yaptığı görüşmeden sonra Esed yönetiminin sona yaklaştığını dile getirdi.

Ancak nasıl? Diğer soru ise 1500 kişi nasıl anlaşacak? Demokratik Suriye Konseyi Uyesi Vail Mirza, Suriye Halkları Kongresi’ne katılacaklarını söylüyor. Suriye Kongresi nereden ve nasıl başlayacak? ABD kongresi şeklinde mi yoksa Rusya Duması şeklinde mi olacak? Bu arada ikisi de ABD ve Rusya’da egemen federal anayasanın bir formatını teşkil ediyor. Bu durumda “Esed, ilelebet başkanımızdır” sloganı ne olacak?

Yine ve yine… Bu soruları cevaplamak henüz erkendir. Ancak Moskova ve Washington’un DEAŞ’ın yıl sonundan önce hezimete uğrayacağı ve bütün merkezlerini kaybedeceği hususunda anlaştıkları açık ve net. Suriye Halkları Kongresi’nin çatışmasızlık bölgeleri kararına siyasi bir izlenim verme girişimi olduğu bellidir. Çatışmasızlık bölgeleri kararının federal yapıyı tesis edeceği açıktır. Federal bölgeler ise Esed’in önceden ilan ettiği gibi “homojen sağlıklı toplumun” olduğu güneybatı ve sahil devleti ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neredeyse Kobani’den Rakka’ya ve Deyr-i Zor’a kadar egemen olan Kürtlere karşı sınır koymaya çalıştığı İdlib bölgesidir. ABD ise, İran’ın Lübnan koridorunu kesmek için Kürtlerin Ebu Kemal kapısına hâkim olmalarını istiyor. Çünkü Haşdi Şabi, Irak-Suriye sınırındaki el-Kaim’e doğru ilerliyor. Bütün bunlar, Washington’un Suriye ve Irak’ta İran nüfuzunu yok etme isteğiyle uyumlu bir haldedir. Bu da, ziyaret ettiği İran Kum’asının yokluğunda Suriye’de Putin’i sevindirecektir.