Amerikalı İlhan Ömer ve Reşide Talib’in başarısı mucize addedilebilir. Bu mucize sayesinde İlhan Ömer ve Reşide Talib’in isimlerinin ABD Kongre seçimlerinin kayıtlarında şu şekilde yer alacağını hayal ediyorum: Tarihi bir başarı gerçekleştiren iki kadın. Birçok kimse “mucize” sözcüğünün abartılı bir ifade olduğunu söyleyebilir. Böyle bir hatırlatma uygundur. Belki açıklama faydalı olur. Şöyle ki Somali asıllı genç kadın İlhan Ömer, seçim mücadelesinin ardından Minnesota eyaletinden üye olmayı başardığı zaman bu, seçim kampanyasının başarısının da ötesinde, gerçekten mucizeye yakın bir başarı gibi duruyor. Zira İlhan Ömer, seçim kampanyası sırasında aynı eyaletteki göçmen Somalileri radikalizmle nitelendiren Beyaz Saray’ın önde gelen yetkilisi tarafından açık bir suçlamaya maruz kaldı. Nitekim atmosfer, ekonomi, bilim ve diğer inovasyon alanlarında ABD’ye göçü destekleyen faktörlerden iğrenç radikalizmi ayırmadan genel olarak göç ve göçmenlere karşı düşman zehirleriyle dolu.
Aynı çerçevede yukarıdakine benzer bir atmosfer içerisinde Başkan Donald Trump yönetimi, Filistin halkının meşru yönetimine karşı açık bir düşmanlıkla nitelendiriliyor. Bu, açık bir şekilde İsrail’in yanında durulduğunu ifade eden bir düşmanlıktır. Böyle bir atmosfer içerisinde bu taraflılık, Washington Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması kararında ortaya çıktı. Herhangi bir gözlemcinin, Filistin asıllı Reşide Talib’in Michigan eyaletinden Kongre’ye girmesini seçim mücadelesini kazanmasının da ötesinde mucizeye yakın bir başarı olarak addetmesi uygun değil mi? Evet uygun. Fakat aynı kapsamda ilk gün geleneksel Filistin elbisesi giymiş bir şekilde Kongre’ye girme kararıyla ilgili okuduğum ifadelere göre burada bir maceraya atılıp bunu yapmadan önce söz konusu davranış hakkında iyice düşünmesi noktasında Reşide Talib’e sesleniyorum. Niçin? Birileri itiraz edip açıklama istemeden önce şunu söylemeliyim. Bu tür bir davranışta Reşide Talib’in başarısının gerçekleştirdiği kazanımları yok etmeye çalışanlara kapı aralayacak bir kışkırtma var. Hem ABD’de hem de ABD dışında bunların sayısı oldukça fazla. Geleneksel elbisesini giyme niyeti konusunda Reşide Talib’e nispet edilenler doğruysa ve bunu yaparsa -ki bu elbette onun hakkıdır-büyük bir ihtimalle bu davranışını ABD’li bir milletvekili olarak değil de Filistinli bir politikacı olarak Kongre’ye geldiğini söyleyenler ve bunu kullananlar olacaktır. Reşide Talib’in ABD’de en önemli yasama kurumundaki varlığını Filistin halkının sıkıntılarını dile getirmek ve Filistin haklarıyla ilgili uluslararası meşru kararların uygulanmasını talep etmek için kullanmaktan mahrum bırakılması uygun değildir. Buna rağmen Reşide Talib’in Filistin düşmanlarının kendi tutumunu suiistimal etmelerine ve diğer temsilcilerin gözünde Filistin düşmanlarının davranışının kabul görmesine yol açmadan bu rolü oynaması daha uygun olacaktır.
Buna karşılık hiç kimse, İlhan Ömer’in “başörtüsü” giyme hakkını engelleyemez. “Başörtü” isimlendirmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki başörtüsü, “peçe” gibi yüzü kapatmayıp kadının saçlarını örtmekten ibarettir. Sonra Reşide Talip, geleneksel Filistin elbisesi giyerek seçim kampanyasına katılmadı. Kampanya sırasında gittiği yerlere Filistin bayrağını götürmedi. Bu kesinlikle doğru bir davranıştı. Diğer yandan İlhan Ömer, gittiği her yerde başörtüsünü giyerek seçim kampanyasına katıldı. Kampanya, İlhan Ömer’in seçimleri kazanmasıyla meyvesini verdi. Öyleyse Kongre’ye ilk kez gittiğinde kendisiyle saçlarını örtmesi arasında ne fark var?
Reşide Talib ve İlhan Ömer’e kendi sorumluluklarının ötesinde sorumluluk yüklenilmesinden endişelendiğimi söyleyebilirim. Arap ve İslam dünyasının farklı yerlerinde, ABD Kongre’sindeki iki kadın temsilciden Arap ve Müslüman ülkelerdeki meselelere, göç yasalarına ve göçmenlere karşı muameleye yönelik ABD’nin tutumları konusunda hükümetlerin gerçekleştiremediği şeyler talep edilebilir. Bunlar olduğu zaman iki kadın temsilcinin ABD’deki politik gerçeği bilmeyen bu tarz talepleri görmezden gelmeleri daha doğru olacaktır. İki kadın temsilcinin Kongre’deki konumlarını olabildiğince dünyadaki bütün trajedilere karşı insani durumu savunmak için kullanmaya çalışacaklarını söylemeleri yeterlidir.
ABD’de yaşayan bir arkadaşımın bana aktardığı bir şeyle yazımı sonlandırmak istiyorum. Arkadaşım, Cumhuriyetçi partiye mensup komşusunun Reşide Talib ve İlhan Ömer’in seçimleri kazanması karşısında “Talip ve Ömer’in seçimi kazanmaları iğrenç bir hata” diyerek öfkeli ve ırkçı bir şekilde haykırdığını işitmiş. Bu, ABD’de ve diğer yerlerde mevcut olan fakat tuhaf olmayan apaçık bir ırkçılıktır. Sonuçta doğruyu söylemek daha uygundur.