Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Konuşmaya kim cüret edecek? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Her şeyden önce, başlığın benim olmadığını söylemem gerekiyor. Zira, başlık, 1961 ve 1983 yılları arasında ABD Kongresi üyesi Paul Findley’in 1985 yılında ‘konuşmaya cüret edenler’ adında bir kitap yazmış ve kitabın Arapça tercümesi ‘Konuşmaya kim cüret edecek?’ adında yayınlanmıştı. Ben de başlığı bu kitabın adından istiare ettim.

ABD’de faaliyet gösteren İsrail Lobisinin Tel Aviv politikalarına karşı çıkanlara, hatta ve hatta İsrail’i kınamayı düşünen veya hakkında suçlayıcı yazı veya akademik makale yazmayı düşünenlere dahi, karşı savaş açmaya ne kadar hazırlıklı olduklarını bilir. Bu gibi durumlarda bu lobiler meydana inip bir konuda birleşirler: her hangi bir kitap, akademik forum, parti kürsüsü veya kültürel forum dahi olsa eleştirileri susturmak ve sonuçta; İsrail’i korumak.

Söylenenlerin ve edilen sözlerin hiçbir Filistinli mültecinin midesini doldurmayacağını, herhangi bir mülteci kampında mercimek çorbası dahi içmeye bulmayan çocuklara bir ekmek kırıntısı vermeyecek dahi olmasına rağmen, bu lobiler korkudan titrer ve yerinden zıplamasına neden olur. İsrail’i eleştiren sözler, mültecilerin sefil yaşadığı kamplarda hayallerin yükselmesine neden olur ve mültecilerin, hayal gücünün etkisiyle, kendilerini Hayfa, Yafa veya Akka sahillerindeymiş gibi kendinden geçmesini sağlar, hal bu ki bu mülteciler Gazze Sahiline gitmekten dahi yasaklı ve mahrum. Bu sözler ve özgürlük gazelleri bir tek sıkışık ve kavurucu kamplardaki mülteciler için faydalı değil, ‘Haydi, kalkın Cihada’ bağrışları yapan ve dünya başkentlerinin en lüks evlerinde ikamet eden liderlerin de rahatlamasına neden olur… ama topu topu sözlerdir bunlar, ve söz düzeyinde kalmalarına rağmen lobilerin rahatsızlığı had safhada olur.

Gerçekten, dünya çelişkilerle dolu. Bir taraftan ABD’de AIPAC ve dünyadaki benzerleri İsrail karşıtı herhangi bir eleştiriyi susturmak için her türlü gücü ve baskıyı kullanırken. Şarkül Avsat’ın geçen Pazar günkü haberine göre Gazze Şeridinde binlerce fakir aile çocuğu Ramazan ayından beri iftarını açacak veya sahur yapacak yiyecek bulamıyorlar. Öbür taraftan, direniş ve mukavemet kahramanları ya ahirete göç ettiler ya da zorla emekliye ayrılmaları sağlanırken, bağırmaktan ve çağırmaktan başka derdi olmayan şu an ki direniş liderleri aldıkları kiloların yağlarının fazlalaşmasının kalp atışlarına ve ses tellerine olan etkisini bilmiyor gibi davranıyorlar!

Çelişkili bir dünya. Paul Findley geçen yüzyılın seksenlerinde cesur bir duruş durmanın bedelini ödeyerek İsrail lobisi tarafından desteklenen Dick Derbin karşısında yenilgiye uğradı. Ama Cumhuriyetçi Parti adayı Patrick Little’in Tel Aviv politikalarına riayet etmediği ve yabancı bir ülkenin çıkarlarını desteklemekten imtina ettiği için İsrail’in aşırı yandaşları tarafından Kaliforniya Eyaleti seçimlerine girmesinin önlenmesi anlaşılır bir şey değil. Geçen Cuma konuyla ilgili videoyu seyrettiğimde Mr. Little olayı anlattığında gözlerime inanamadım, bu tür bir olayın 21. Yüz yıl Amerika’sında hala gerçekleştiğine inanamıyorum. Tabii ki, adamın duruşunu anlayışla karşılıyoruz ve kendisine sempati duyuyoruz. Ama aynı anda İsrail bayrağına tükürmesini ve üzerine basmasını beğenmedim. Söylediklerimin bir çoğunun hoşuna gitmeyeceğini peşinen biliyorum. Fakat tükürüğün bir işgal ordusunu boğmayacağının ve bayrak ve liderlerin resimlerinin yakılmasının kimseye zararı olmayacağının akıllı biri tarafından farkına varılmasının zamanı gelmedi mi ? Bu türden eylemlerin hak sahiplerine zararlı olacağının zamanı gelmedi mi? Hak sahiplerinin liderlerinin bu tür eylemleri yerine güzel söz ve iyi duruş sergilemesinin zamanı geldiğinin zamanı gelmedi mi?

İnsanların çoğu kendine gelecek bir kötülüğü engellemesi adına kendi kendine kötülük yapması ne garip olaydır. Geçen Perşembe günü, İsrail yanlısı olduğunu söyleyen İngiliz The Daily Telegraph gazetesi ilk sayfasının büyük bir bölümünü İsrail askeri tarafından Gazze sınırına yakın bir yerde kurşunla öldürülen bebeğinin ölümüyle yıkılan bir Filistinli kadının fotoğrafına ayırdı. Bu ne zalimlik? Silahsız kadına ateş etmenin herhangi bir açıklaması olabilir mi? Hayır. Ama, bir de süt emen bir bebeğin Filistin taşının İsrail kurşunuyla karşı karşıya geldiği bir yere taşınmasının hakla akla hizmet olduğu sorusunu da sormamız gerekmiyor mu? Neden bilmiyorum, ama, Findley’in mantığının çalıştığı yere girmek olduğumu hissediyorum: Konuşmaya kim cüret edecek? Yoksa bu bir oto sansür veya çoğunluğa karşı gelme korkusu mu? Belki de aynı anda ikisi olabilir.